Tiyatro Festivali Onur Ödülü Ayşegül Yüksel’in

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Zehra İpşiroğlu

Yıllar önce İstanbul Tiyatro Festivali danışma kurulunda hangi oyuncuya onur ödülü vereceğimiz tartışılırken ödülün bu kez bir oyuncuya değil de bir tiyatro araştırmacasına verilmesini önerdiğimde bunun olmayacak bir şey önermişim gibi yadırganmasına üzülmüştüm. Ama bazen bir düşüncenin olgunlaşması ve yeşermesi zaman istiyor. Şimdi de sıra Ayşegül Yüksel’de.

Kimi tiyatro kuramcısı ya da  araştırmacısı  vardır yaşamınızda iz bırakmıştır ya da hala bırakmaktadır. Ben de benden önceki kuşaktan Türkçe’ye de çevrilen Martin Esslin (absürt tiyatro), Marianne Kesting (epik tiyatro)  benim kuşağından Erika Fischer Lichte (performans sanatı) gibi yazarların yapıtlarından çok yararlandım.  Yararlanma  onların çalışmalarını baştan sona okumanın dışında onlarla sürekli olarak diyalogta olmak, ders verirken, yazı yazarken, dramaturji çalışması yaparken onların  çalışmalarını bir başvuru kitabı olarak defalarca not alarak, altını çizerek okumak, üzerine düşünmek, daha somut bir deyişle onlarla konuşmak, tartışmak anlamına geliyor.

Sevda Şener, Özdemir Nutku, Metin And  gibi yerli tiyatro bilimcilerimizin içinde ise  Ayşegül Yüksel’in  bende çok özel bir yeri vardır. O kadar ki sözgelimi Haldun Taner Tiyatrosu, Çağdaş Türk Tiyatrosu’nda 10 Yazar, Yapısalcılık ve Bir Uygulama,Melih Cevdet Anday, Sahneden İzdüşümler gibi bazı kitaplarını  altını çize çize elimden hiç düşürmeden okuduğum için  kitaplar yıllar içinde  iyiden iyiye yıprandılar. Ama yaprakları sararan, uçları bükülen, kısaca  yaş alan kitapların bana göre farklı bir gizemi vardır, çünkü yaşanmışlığı anlatırlar. Günümüzde kitapların giderek raflara kaldırıldığı, okunmadığı, bir kenara atıldığı  ya da elden kolaylıkla çıkarıldığı bir dönemde bu yazdıklarım belki de bir çok kimseye tuhaf gelecektir. Ama ben özellikle  Almanya’da Essen Üniversitesi Türkçe Bölümü’nde ders verdiğim yıllarda Ayşegül Yüksel’in kitaplarından çok yararlandım. Bu açıdan onun çalışmaları sadece buradaki öğrencilerime değil  oradakilere de yol açtı. Öte yandan Almanya’da çalıştığım dönemde çeşitli değerli araştırmacı ve yazar arkadaşlarımla birlikte yayına hazırladığım  Türk edebiyatının çeşitli alanlarını kuşatan Çağdaş Türk Yazını adlı imece kitabıma Ayşegül Yüksel’in  Tiyatro Eleştirisi yazısıyla  bulunduğu katkı da eleştiri tarihimizin gelişim sürecini irdelemesi açısından çok değerli.

Yüksel’in çalışmalarının ve araştırmalarının en verimli yanı oyunları doğrudan mercek altına almasıdır. Akademik çalışmaların kim ne demişlere saplanan ya da  alıntı yığmacası içinde kaybolarak  sözüm ona bilimsellik taslayan duruşundan çok uzak bir yerdedir onun çalışmaları, incelediği yazarların yapıtlarıyla ya da izlediği sahne yorumlarıyla  özgün bir iletişime girer, kendi düşüncesini, görüşünü gizlemez tam tersine temellendirerek ve derine inerek açıklar. Bu nedenle de araştırmalarında tiyatroya olan derin sevgisini tüm yoğunluğuyla hissederiz. Öte yandan açık oturumlarda gözlemlediğim canlılığı, izleyicilerle kurduğu yakın iletişim, anlattıklarını örneklerle somutlayarak en iyi biçimde iletme yeteneği onun çok iyi bir hoca olduğunun da somut bir göstergesi.

Bizde tiyatro denince  ilk akla gelen doğal olarak oyunculardır, tiyatronun arka planı yönetmen, dramaturg, dahası yazar bile ikinci plandadır. Oyunları ve sahnelemeleri  didik didik deşen araştırmacılar, tiyatro bilimcileri ve tiyatro eleştirmenleri ise çok az önemsenirler.

Oyuncusuz bir tiyatro olmayacağına göre oyuncuların ön planda olması her ne kadar doğal olsa da tiyatro yazarıyla, dramaturguyla, yönetmeniyle bir ekip işidir; tiyatro eleştirmenliği ve araştırmacılığı ise verimli bir tiyatro ortamının yeşerebileceği  düşünsel bir alan yaratır. Böyle bir alanın olmadığı, yani tiyatro ikliminin yeterince yeşeremediği bir ortamda ise  yazar, yönetmen, dahası oyuncunun bile  kolay kolay gelişemeyeceğini, başka bir deyişle yetenekli olanların bile kısa sürede  yollarının tıkanacağını düşünüyorum. Günümüzde kültür endüstrisinin de etkisiyle oyuncunun performansının giderek önem kazanması,  star tiyatrosuna rağbetin giderek büyümesi ile tiyatronun düşünsel boyutunu ikinci plana itilse de,  yaşamını sürdürmesi yine de farklı disiplinlerin bir araya geldiği ve birbirini desteklediği ortak bir yaratıcılığa bağlıdır. Bu bağlamda Ayşegül Yüksel’in uzun satar kitaplarının  tiyatroyla ilgili olan herkese seslendiğini düşünüyorum.  Son çalışmalarında  tarihsel araştırmalara da yer vererek  tiyatro tarihimize damgasını vurmuş olan Dostlar Tiyatrosu’nun tarihçesini yazmasını, bu tiyatro aracılığıyla politik tiyatronun nasıl geliştiğini irdelemesini (Güneşin Sofrası’nda, Genco Erkal’in Dostlar TiyatrosuSerüveni)  sadece bugünün okuyucusuna değil gelecek kuşaklara da çok değerli  bir armağan olarak değerlendiriyorum.

Yıllar önce İstanbul Tiyatro Festivali danışma kurulunda hangi oyuncuya  onur  ödülü vereceğimiz tartışılırken ödülün bu kez bir oyuncuya değil de  bir tiyatro araştırmacasına verilmesini önerdiğimde  bunun olmayacak bir şey önermişim gibi yadırganmasına üzülmüştüm. Ama bazen bir düşüncenin olgunlaşması ve yeşermesi zaman istiyor. Nitekim önce sevgili Sevda Şener,  Özdemir  Nutku, sonra da Dikmen Gürün,  tiyatro dünyamıza yaptıkları katkılardan ötürü onur ödüllerini aldılar.  Şimdi de sıra Ayşegül Yüksel’de. Onu yürekten kutlarken  ona  sağlıklı ve verimli yıllar ve  tiyatromuza zenginlik katacak olan yeni araştırmalar ve çalışmalar diliyorum. Tiyatroya olan ilginin azalmadığı, tam tersine arttığı bir ortamda  tiyatro dünyamızı yeşertecek değerli kitaplara  hala çok ihtiyacımız var çünkü.

Cumhuriyet

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Zehra İpşiroğlu

Yanıtla