(Öznur Oğraş Çolak’ın Cumhuriyet’te yayımlanan yazısını okurlarımızla paylaşıyoruz.)
Kadına yönelik şiddeti konu alan “Küvetteki Gelinler” adlı oyun, tiyatro sahnesinden izleyicilerle buluşuyor. Oyunu Erdal Beşikçioğlu yönetiyor.
Kadına yönelik şiddetin her gün daha da arttığı bugünlerde, tiyatro sahnesinden üç ses yükseliyor. Önceki akşam Fişekhane Ana Sahne’de sahnelenen “Küvetteki Gelinler” adlı oyun kadınların yaşadığı şiddete ve öldürülmelerine artık yeter diyor. Beth Graham, Charlie Thomlinson ve Daniela Vlaskalic’in yazdığı “The Drowning Girls”den Beliz Coşar’ın çevirdiği “Küvetteki Gelinler” adlı oyunu Erdal Beşikçioğlu yönetiyor. Oyunda, Hazal Türesan, Naz Göktan ve Selin Zafertepe rol alıyor.
Yıl 1800’ler, 1813, 1914, yıl 1916, yıl 1917, yıl bu yıl, önceki gün, bugün, yıl bilmem kaç, yıl neyse ne…
Dünya da her gün, belki de ben bu yazıyı yazarken kadınlar öldürülüyor. Vahşice, acımasızca katlediliyor. Bizim ülkemizde daha yeni gencecik bir nefes susturuldu.
Önceki gün gittiğim tiyatroda sahnede ölüm vardı, ölüm bir erkekten gelmişti. Şaşırdık mı? Tabii ki hayır!
Üç kadın, küvette aynı adam tarafından boğularak öldürüldü.
Beth Graham, Charlie Thomlinson ve Daniela Vlaskalic’in yazdığı “The Drowning Girls”ten Beliz Coşar’ın çevirdiği “Küvetteki Gelinler” adlı oyunu Erdal Beşikçioğlu yönetiyor. Oyunda, Hazal Türesan, Naz Göktan ve Selin Zafertepe rol alıyor.
BİRÇOK ÜLKEDE SAHNELENDİ
Kadına yönelik artan şiddete ve kadın cinayetlerine sahneden itiraz eden bu oyun İngiltere, Kanada ve İskoçya gibi sahnelendiği birçok ülkede ilgi görüp tartışma yaratmıştı. Bizim ülkemizde tartışma yaratır mı? Tabii ki hayır!
Sahnede su dolu üç küvet, üstüne gelinlik giymiş üç kadın… Oyundaki dekor, müzik, ışık oyunları mükkemmel. Ama en önemlisi oyunculuklar muhteşem. Neden: Oyun tam anlamıyla bir oyuncu oyunu. Tek bir tekleme yok. Ritim oyunun en başından sonuna kadar aynı, yükseliş var düşüş yok. Oyuncuların performansını birbirinden ayırmak zor, çok iyi çalışılmış. Üstlerindeki gelinlik gibi giymişler karakterleri de. Yaşadıkları trajik olaydan bir an bile uzaklaşmıyorsunuz. Günümüze çok tanıdık bir hikâye. Celladına âşık, boyun eğen her ne yaşarsa yaşasın kabullenen kadınlar. Yeryüzündeki kadınlar erkeklerden daha güçlü ve akıllı olduklarının farkına vardığında dünya daha güzel bir yer olacak.
Bu gerçek hikâyede görüyoruz ki kadınların derdi hep aynı. Hangi dönem olursa olsun kadınların yaşadıkları baskılar da hiç değişmiyor. Ötekileştirilmeye çalışılan hep kadın olmuş. 1800’lerde yaşanan bu hikâyede üç kadın aynı adam tarafından kandırılıyor. Adam her seferinde kendisini farklı biri olarak tanıtıyor. Kadınlar önce yalnızlaştırılıyor, ailelerinden uzaklaştırılıyorlar. Kadınlar, sahip oldukları tüm varlıklarını bu adama bırakıyorlar. Sonra ise öldürülüyorlar.
Ama kadınların küvette nasıl boğuldukları bir türlü anlaşılamıyor. O yüzden de cinayet olduğunu kimse düşünmüyor.
Biz bunu da görüyoruz sahnede ve kanımız donuyor.
Oyunun süresi çok iyi ayarlanmış, seyirciyi en başından sonuna kadar içine alan oyun tek perde. Bu tarz oyunların tek perde olması gerekiyor zaten, seyirci verilen ara ile oyundan kopmamalı. Bu arada oyunda yaş sınırı 16 olarak belirlenmiş.
BEŞİKÇİOĞLU’NA ALKIŞ…
Ayakta dakikalarca alkışlanan oyun, bunu fazlasıyla hak ediyor. Erdal Beşikçioğlu’na da buradan kocaman bir alkış.
Her dönem toplumda yok sayılmaya çalışılan kadınların sorunlarına dikkat çekmek tarih ne olursa olsun önemli; çünkü erkek vahşeti bitmiyor.
Oyundaki bu gercek hikâye 1800’lü yıllarda geçiyordu ama bugün yıl 2021. Yine bir kadın bir erkek tarafından katledildi.
Bilmem anlatabildim mi?