Ayşegül Yüksel’in Cumhuriyet’te yayımlanan yazısını paylaşıyoruz
Çeşitli konuları -özellikle de tiyatro olgusunu- irdeleyen onlarca kitapta imzası olan yazar, akademisyen, tiyatro eleştirmeni Zehra İpşiroğlu son birkaç yıldır -özellikle kadın sorununa odaklanan- oyunlarıyla da gündemde. “Leena, Leyla ve Diğerleri” Bakırköy Belediyesi Tiyatroları ile Sivas Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelendi ve ödüller aldı. (Yurtdışında sahnelenmesi de söz konusu). Ardından Berna Laçin’in İstanbul’da sunduğu “Hayal Satıcısı” geldi. “Anlatılmayan Öyküler” ise dijital tiyatro projesi olarak Ankara CerModern’de sergilenecek.
Mareliber şirketinin yapımı olarak hazırlanan “Yüzleşme”, pandemi koşullarında kotarılmış bir oyun. Önce “uzaktan çalışma” yöntemiyle “çevrimiçi” ortamda sürdürülen provalar, son aşamada canlı olarak gerçekleştirilmiş. Oyun Ankara’daki açılışını 7 Eylül’de CerModern’in açık hava alanında yaptı. Ay sonuna dek -kapalı ortamda- haftanın belirli günlerinde sunulacak. Daha sonra Ankara Aralık Tiyatro’da yer alacak olan oyun, İstanbul Tiyatro Festivali’ne de katılıyor.
KADINA YÖNELİK ŞİDDET BELGELENİYOR
İpşiroğlu’nun, “Haneye Tecavüz” adlı belgesel romanından “kolaj” yaparak sahneye aktardığı “Yüzleşme” kadına yönelik “psikolojik ve fiziksel şiddet”i konu alıyor. Üç kadın karakterin, erkek-egemen toplumdaki “kuşatılmışlıkları”nın anlatıldığı oyun, üç oyuncu (Özlem’de Arzum Gökçe. Serra’da Aylin Saraç, Sibel’de Başak Vural) ve bir performans sanatçısı (Dilara Umay Koyuncu) tarafından canlı olarak sunulan tek perde, 80 dakikalık bir sahne olayı.
Uygar bir insan ve saygın bir tıp doktoru olarak bilinen Mert’in, kadına şiddet konusuna odaklanmış olan akademisyen eşi Serra, üniversite öğrencisi kızı Özlem ve taciz ettiği iş arkadaşı hemşire Sibel üstünde erkek-egemen sistemin baskısını uygulamasıyla olay/konu bütünlüğüne ulaşan “Yüzleşme”nin öyküsünün üç yönetmen tarafından sahneye getirildiği görülüyor. Oyunun dramaturgisini de yapmış olan Zehra İpşiroğlu, sahneleme çalışmasını genç sanatçılar Deniz Şengenç ve Onur Gazdağ ile birlikte gerçekleştirmiş.
Oyunun sahneye titizlikle aktarıldığı görülüyor. Üç kadın karakter, öykülerini canlandırırken pek çok görsel-işitsel öğeden destek alarak tekil anlatı düzlemini aşan, çoğul bir sahne söyleminin içinde yer alıyor. Yuvarlak, dönen bir platform üstünde üç kadının tutsaklığını simgeleyen üç iskemle var. Fonda, erkek-egemen dünyanın kadınları gözleyen/denetleyen hareketli bir göz imgesi kullanılmış. Karakterlerin, kuşatılmış oldukları erkek-egemen dünya karşısındaki farkındalıkları artınca göz küçülüyor. Özgürlüğü geciktiren, kadın karakterlerin kendilerini erkekler dünyasının tanımlarıyla değerlendirmeye koşullanmışlığı… Oyun, karakterlerin bu koşullanmanın dışına çıkmak gerektiğinin farkına varışlarını dillendiriyor. Umuda açılmanın ilk adımı…
DİYALOG KULLANILMADAN GÖRSEL-İŞİTSEL ÇOKSESLİLİK
Karakterlerin öykülerine, bir yandan yaşamlarındaki erkeklerin sesleri, bir yandan da barkovizyon aracılığıyla görüntülenen “atmosferik video”lar (hayaletimsi erkek görüntüleri) eşlik ediyor. Erkek-egemen düzeni sürdürme yolundaki baskıcı tutumu tek kişilik performansıyla dansçı Dilara Koyuncu sağlıyor: Dönen platformun kısırdöngüsü içinde yerli yerine yerleştirmeyi başardığı iskemleler, karakterlerin kendileriyle ve çevreleriyle yüzleşmeyi öğrendikleri son aşamada devrilip platform dışına çıkıyor. Böylece, diyalog (karşılıklı konuşma) kotarılmadan dillendirilen -oyunculuk açısından doğal, sahne olayı açısından teatral- “çoksesli” ve “çok görüntülü” bir sahne olayı gerçekleştirilmiş. Ömer Matei’nin ışık düzeni, sahne olayını uyumlu bütünlüğe ulaştırmada önemli işlev taşıyor.
Rahatsızlığım nedeniyle oyunu izleyemedim. Pandemi döneminde “çevrimiçi” gösterilerin sunumundaki yarı-sanal ortama alışageldiğimizi düşünerek, birinci elden tanıklık etmediğim bir sahne olayının değerlendirmesini yapmayı ilk kez deniyorum. Doğal ki metni okudum ve oyunun videolarını izledim. Dahası, basın için hazırlanmış olan belgeler ve oyunun rejisiyle ilgili görsel-yazılı belirlemeler de yararlı bilgi aktarımı sağlamıştı. Bu yazının temel amacı da “uzaktan” yürütülen sahneleme çalışmalarının ön hazırlığı aşamasında gerekli olan özeni, bu yolda (dramaturji, reji, dekor, teknik kullanımlar) ortaya konacak enerji ve zamanın vazgeçilmezliğini ve “Yüzleşme” yapımının, sahneleme olgusunu akademik bir yetkinlikle belgelemede örnek oluşturduğunu vurgulamak.
Rasgele sahnelemeler döneminin artık kapanmış olduğu umuduyla…