Bir haftayı aşkın süredir ülkenin güneyindeki yangınla kavruluyoruz. Pek çok sanatçı yaşanan felakete karşı tavır aldı, hatta doğrudan yardımda bulundu.
Genco Erkal krizin tek adam rejiminin yetersizliğinden kaynaklandığına işaret etti ve erken seçim çağrısı yaptı. TRT’nin yalan haber yaptığını söyleyen Emre Kınay, yangın söndürme uçaklarının kullanılmayışına isyan etti. Nejat İşler Sol Parti’nin açıklamasını “görüşüm budur” diye paylaşarak iktidarın kendisini bu memleketin başına gelmiş en büyük felaket olarak tanımladı. Şahan Gökbakar ise sürekli canlı yayın yaparak yanan yerlere dair konum bilgileri paylaştı.
Belki de en ilginci yangın söndürme uçaklarının ne zaman geleceğini Demet Akalın ile AB Türkiye Delegasyonu arasında twitter’da geçen diyalogdan öğrenmemizdi. İspanya ve Hırvatistan’dan gelecek uçakların bilgisini dışişleri bakanı değil pop sanatçısı Demet Akalın sayesinde öğrenmiş olduk.
***
Pandemi nedeniyle ciddi bir sektörel kriz yaşayan sanatçılar ise bu felaketin ardından iptal olan festivaller nedeniyle yine ekmeklerinden oldular.
Resmi kurumların önce geç ardından da etkisiz kaldığı felaket karşısında sosyal medyada pek çok sanatçı Global Call etiketli uluslararası yardım çağrısı yaptı. Yangını söndürmek dışında bir amaçları olmayan bu sanatçılara karşı yangına körükle gidenler oldu: Şehrazat, Nilüfer, Mehmet Ali Erbil, Nilgün Belgün bu çağrıyı onur kırıcı bulduklarını belirterek resmi söylemi paylaştıklarını gösterdiler. İletişim Başkanlığı bu çağrıyı hedef gösterdi. Ve “#helpturkey” paylaşımı yapanlar için soruşturma başlatıldı. Böylece üzerinde birlikte yaşadığımız gezegeni korumak için uluslararası toplumdan yardım istemenin suç olduğunu öğrenmiş olduk.
Oyuncular Sendikası “biz bu cadı avını tanıyoruz ve asla kabul etmiyoruz” diyen bir açıklama yayınladı; yasal haklarını kullanmak isteyen ve hedef gösterilen sanatçıların yanlarında olduğunu duyurdu. Şahan Gökbahar kendilerini hedef gösteren Yeni Asır gazetesine tepki gösteren bir yayın yaptı. Gülben Ergen, Ece Dağıstan, Seda Sayan da tepkisini ortaya koyanlar arasındaydı.
Resmi kurumların kriz önlemede ve tedbir almakta bu denli hazırlıksız olduğunu görmek akıllara şu soruları getiriyor: İklim krizinin açıkça belirginleşen etkileri daha da arttığında ülkemizi ve insanlarımızı nasıl koruyacağız? Peki ya beklenen İstanbul Depremi’nde ne yapacağız?
Öte yandan Konya’da Kürt bir ailenin katledilmesi olayı henüz gerçekleşmişken, yangını PKK’nin çıkardığına yönelik haberlerle yine Kürtlerin hedef gösterilmesinin ardından bazı bölgelerde bir avuç provakatör linç kampanyası başlattı. Sivil eşkiyaların yol kestiğine, kimlik sorduğuna şahit oluyoruz. Bölgede medya mensupları saldırıya uğruyor ya da tehdit ediliyor. Belirtmek gerekiyor: Bu yangın elbet söner ancak halklar arasında çıkacak bir yangını kontrol altına almak yaşadığımız çevre felaketine benzemez.
Yazıyı bize yardıma gelen İspanyol pilotların mesajıyla noktalayalım:
“Madem ki kardeş olarak geldik dünyaya, önde veya arkada değil; gidelim el ele, yan yana…” / William Shakespeare