Sözcü’den Gökmen Ulu’nun haberini paylaşıyoruz
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer kentte şehir tiyatroları kurma kararı aldı. Bu doğrultuda tiyatro sanatının uzmanlarından oluşan bir danışma kurulu ve tüzük kurulu oluşturuldu. Tüzük ve yönetmelik kurulunda Yücel Erten, Orhan Alkaya, Hülya Nutku ve Eren Aysan yer aldı. Ardından İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliği’ne, Ankara Devlet Konservatuvarı ve Makedonya Üsküp Tiyatro Akademisi’nde eğitmen olarak da görev yapmış olan usta sanatçı Yücel Erten atandı.
YÖK’E BAĞLI OLMAYANLAR SINAVA ALINMADI
İzmir Şehir Tiyatroları projesinin hayata geçmesine sayılı günler kaldı. Sınavlar başladı. Ancak bazı gençler tüzük engeline takıldı. Sadece Yüksek Öğretim Kurulu YÖK’e bağlı üniversite konservatuvarı mezunlarının başvuruda bulunabileceğinin kararlaştırıldığı tüzük maddesi nedeni ile çok sayıda gencin boynu bükük kaldı. Başvurusu reddedilen oyuncular arasında, yıldız fabrikası olarak nitelenen Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin dört mezunu da yer aldı. Sınava alınmayan gençler, fırsat eşitliği sağlanmadığı gerekçesi ile tepki gösterirken, uygulama sanat kamuoyunda da tartışma yarattı.
HERKESE SINAV KAPISI AÇAMAYIZ
İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten ile MSM kurucusu Müjdat Gezen, meseleyi SÖZCÜ’nün hür ve demokratik platformunda tartıştı. Tüzüğe atıfta bulunarak uygulamayı savunan Yücel Erten, yazılı açıklamasında, “Sınavı MSM mezunlarının katılımına açsaydık; başvuru sayısı bununla kalacak mıydı? Doğal ki tiyatro eğitimi veren başka kuruluşlar da ‘fırsat eşitliği’ isteyecekti. O durumda, çifte standart uygulayamayacağımız için; bizim merdivenaltı akademilerden tutun, oyunculuk eğitim büfelerine kadar herkese sınav kapısını açmamız gerekecekti” ifadelerini kullandı.
ADİLE NAŞİT VE MÜNİR ÖZKUL HANGİ ÜNİVERSİTE MEZUNU
İstanbul Belediye Konservatuvarı, İstanbul Üniversitesi Konservatuvarı, Kadir Has Üniversitesi, TÜRVAK ile 1991 yılında kurduğu ve ücretsiz eğitim veren MSM’de 49 yıldır tiyatro ve oyunculuk öğretmenliği yapan Müjdat Gezen de telefon görüşmesi ile soruları yanıtladı. ‘Hocaların hocası’ unvanına erişen usta sanatçı Müjdat Gezen, yeteneğe bağlı kurumlara dair nitelik ve nicelik arasındaki farklılıklara vurgu yaptı. Gezen, “Adile Naşit, Münir Özkul hangi üniversiteden mezun” sorularını gündeme getirdi. Gezen ve Erten şu açıklamaları yaptı:
MÜJDAT GEZEN: YETENEKSİZ VE BAŞARISIZSA ALMAYIN
– İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları yıllarca önce genç sanatçı alımına başladı. Ahmet Saraçoğlu, Sevinç Erbulak, Serdar Orçin, Sevil Akı gibi birçok MSM mezunu sanatçı kabul edildiler ve onlarca ödül kazandılar. Sonra belediye yönetimine AKP geldi ve MSM’lilere yasak koydu. Ondan sonra bizim öğrencilerimiz İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’na giremediler.
– Ben bütün bunların sevgili Tunç Soyer’in bilgisi dışında olduğu kanısındayım. Çünkü Soyer bu konuya hiç müdahale etmeyerek işi uzmanlarına bırakmıştır ve doğrusunu yapmıştır. Orada bu kararları alan kişilerin hepsi arkadaşımdır ve hepsini de çok severim.
– Fakat tüzük hazırlanırken YÖK’e bağlı üniversitelerden mezunlar alınması fikrine tamamen karşıyım. Ben onlarca üniversite konservatuvarının tiyatro bölümlerine nasıl alım yapıldığını ve nasıl eğitim verildiğini biliyorum.
– Yeteneğe dayalı okullarda ve sanat kurumlarında kabul sınavı yapılırken o gencin hangi üniversite mezunu olduğuna bakılmaz. Nitelik başka şeydir, nicelik başka şeydir. Tiyatrolar yetenekli aktörleri severler. Çünkü seyirci onları sever de ondan.
– Ben konservatuvarlıyım. Hiç kuşkusuz ki eğitimin yanındayım. Ama öyle istisnalar vardır ki, insana soru sordurur. Şöyle ki: “Adile Naşit hangi okuldan mezundur? Münir Özkul hangi okuldan mezundur” gibi… Örnekleri çoğaltabiliriz.
– Bence buradaki en önemli nüans şu olmalı: Siz, fırsat eşitliği tanıyarak gençlere sınava girme hakkı verin ve kapılarınızı açın; yetenekli ve başarılıysa alın, yeteneksiz ve başarısızsa almayın.
– Bu düşüncem asla MSM mezunlarına özel bir çağrı değil, ilkesel bir öneridir. Çok iyi biliyorum ki, benim önerim yapıldığında başvuru sayısı en az ikiye katlanacaktır ve jüri çok yorulacaktır. Ama zaten şu anda da yoruluyorlar.
– Son olarak, arkadaşlarımın yolu açık olsun. İzmir’e çok güzel bir tiyatro kazandırıyorlar.
YÜCEL ERTEN: KAHVEHANE SOHBETİ OLMAKTAN ÖTEYE GİTMEZ
– Öncelikle bu konu, yönetmeliğin emridir. İZBBŞT Yönetmeliği, Türk Tiyatrosu’nun çok değerli insanlarından oluşan bir danışma kurulunun yaklaşık bir yıllık çalışması sonunda hazırlanmış ve İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nin onayından geçmiştir.
– Tüzüğün 4. maddesi şöyle der: “İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, belediye başkanlığına bağlı bir müdürlük olarak özel bütçe ile yönetilen ve sanatsal açıdan özerk bir sanat ve kültür kurumudur.” Buradaki ‘sanatsal açıdan özerk’ tanımına hepimizin özen göstermesi gerektiğini düşünürüm. Yönetmeliği beğenmeyenler olabilir. Rasyonel bir biçimde tartışılabilir de. Ortak akıl oluştuğunda değişebilir de. Ama siyasal erk üzerinde manevi baskı oluşturarak delmeye çalışmak, sanat kurumlarının özerkliği hedefine gönül vermiş sanatçıların davranış biçimi olmasa gerek.
– Bir an için düşünelim: Siyasal erk, kuruluş aşamasında henüz kadroları için sınav açmakta olan bir tiyatroda, bazı baskılar üzerine yönetmeliğe aykırı bir uygulama istese, daha ilk adımda demokratik yapılanmayı ve tiyatronun sanatsal özerkliğini örselemiş olmaz mıydı? Biz hepimiz böyle bir davranışı eleştirmez miydik? Geçmişte, önünü ardını düşünmeden sanat kurumlarımızı bakanlara ve başkanlara şikayet edenler, sanatın özerkleşme mücadelesini, o makamlarda rehin bırakmış olmadılar mı?
– Ne mutlu bizlere ki, sayın Başkan Tunç Soyer bu konuda son derece demokrat ve incelikli bir tutum sergilemiş ve İzmir Şehir Tiyatroları’nın öz erkini örseleyecek bir talimat vermekten kaçınmıştır. Şahsen ve yönetim kurulumuz adına kendisine teşekkür etmeyi borç bilirim.
– Kurucu Genel Sanat Yönetmeni olarak kişisel görüşüm, bu konuda serinkanlı bir biçimde ortak akla ulaşılmadan fikir yürütüldüğü yönünde. Şurası açık ki, bir yere sınavla eleman alacaksanız, ölçek koymak kaçınılmazdır. “Yetenek diploma ile ölçülmez” gerçeği, bir kamu kuruluşuna sınav açacağınız zaman kahvehane sohbeti olmaktan öteye gitmez.
1400 KİŞİ BAŞVURDU
– Gelin, ölçeği birlikte oluşturmaya çalışalım: İZBBŞT’nin yapılanmasında, ödenekli kurumlarımızda kötü örneklerini gördüğümüz, ucu bucağı görünmez, hantal, personeli şişkin bir imparatorluğa dönüşmemesi amaçlanmıştır. Sonuçta iki sahnede faaliyet gösterecek, dinamik ama tutumlu bir kadro anlayışı ile oluşmaktadır. Sınavla alınacak sanatçı sayısı 36’dır. Bu 36 sayısını aklımızda tutalım.
– Kısa süre önce Gaziantep’te kurulan Şehir Tiyatrosu’na alınacak 20 sanatçı için sınava 490 kişi başvurmuştu. Kabaca bir hesap, İzmir gibi ışıltılı, alımlı bir kentin Şehir Tiyatrosu’na başvuruların en az iki katı olacağını gösteriyordu. Yanılmadık. 36 oyuncu kadrosu için 1400 küsur başvuru ile karşılaştık.
– Yönetmeliğimizin getirdiği “Üniversite ve konservatuvarların dört yıllık oyunculuk ana sanat dalını bitirmiş olma” kaydı sayesinde sınava girme hakkı kazananlar 850’ye indi. Şimdi bu 850 oyuncu adayına, günde 8-10 saat süren üç aşamalı sınavlara başladık. 11 gün sürecek. Şikayetçi falan değiliz. Oyunculuk sınavında, her bir adayı sesi, müzikalitesi, beden esnekliği, fiziki özellikleri, yaş grubu ve sahnedeki özgül ağırlığı, yani türlü yetenekleri açısından değerlendirmek gerekir. Özetle, çeşitli eleme perspektiflerine başvurarak 850 kişiyi 11 güne sığdırdık.
– Bunca ayrıntıyı neden anlattım? Bir varsayım kuracağım da onun için. YÖK’ün belirlediği diploma çerçevesinin dışına çıksaydık, sözgelimi MSM mezunlarının katılımına açsaydık; başvuru sayısı bununla kalacak mıydı? Doğal ki tiyatro eğitimi veren başka kuruluşlar da “fırsat eşitliği” isteyecekti. O durumda, çifte standart uygulayamayacağımız için; bizim merdivenaltı akademilerden tutun, oyunculuk eğitim büfelerine kadar herkese sınav kapısını açmamız gerekecekti.
36 OYUNCU İÇİN 36 GÜN SINAV YAPMANIN MANTIĞI YOK
– Düşünün, bütün “İyi taklit yaparım” diyenler, alelusul kurs görenler, dizi film piyasasının yardımcı oyuncular ordusu bu sınava hücum etmeyecek miydi?
– Türkiye’nin şu derin işsizlik sorunu karşısında, şimdi 1400 olan başvuru, 3 bine, 4 bine çıkmaz mıydı? 36 oyuncu için 36 gün sınav yapmanın bir mantığını bulabilen varsa, lütfen söylesin.
– Ray döşemeden hiç bir tren bir yerden bir yere gitmez. İnsanların düşüncelerine saygılıyım. Ama kural dışı durumları örnek göstererek hak iddia etmeleri, ille de haklı oldukları anlamına gelmez. Örneğin unutmayalım ki, diplomasını almaya ramak kalmış öğrenciler de bu sınava giremediler.
– Özetle: Akıl yoluyla sağlıklı ölçekler oluşturmadan sanat alanına giriş sağlamaya çalışmak; hem liyakat sorununda köpüklenmeye yol açar, hem de sanat kurumlarının öz erkini zedeler. Aydınlığa doğru ortak yürüyüşümüzde, dost kanatların dayanaksız didişmelerden kaçınmasını da bir görev sayarım. Ve son olarak yönetim kurulumuzun da bu görüşleri paylaştığını eklemek isterim.