Yaşam Kaya
Suzan Acun İlhan ve Gülseren Aydın ikilisinin yazdığı ve Suzan Acun İlhan’ın yönetip oynadığı ‘Şahmaran’ adlı oyunu iki hafta önce canlı yayın galasında izlemiştim. Bu aralar online oyunları yoğun biçimde izleyip yazdığım için, gösteriyle ilgili eleştiriyi bugüne yayınlamak fırsat oldu. Tarihin bildiği; kimine göre İran kimine göre ise Çukurova bölgesine ait olduğu iddia edilen Şahmaran destanını tiyatro sahnesinde görmek epeyce etkileyici bir durum. Destansı öyküleri sahneye aktarmak başlı başına zor bir süreç, fakat kaliteli oyunculuğun olduğu yerde bunu gerçekleştirmeniz sanıldığı kadar uğraştırıcı olmuyor. Tiyatro Gaia’nın sahneleme tekniğine, destanı yorumlama analizine baktığımız zaman farklı konumların günümüze geldiğini anlıyoruz.
Oyunu yazan İlhan ve Aydın ikilisi tarihi destana birebir sadık kalarak Şahmaran’ın gözünden olaya çarpıcı bir kadın bakış açısı sunuyor. Aslında destanın temelinde sevgi ve güven duygusunun varlığı tartışmaya açılırken, iki kadın yazar bu tartışmanın içine ‘kadın sorunsalı’nı da eklemiş. Kadının Şahmaran adlı yılanla özdeşleşmesi bir yana, sınırsızca aşkın doğasına inanan insanların yaşadıklarına odaklanmak gerektiği ortada. Kadın ilişkilerde daha naif ve inanan varlık, burası kesinlikle doğru. İşte bu algısından dolayı acıyı ve zulmü çeken de yine kadın oluyor, konu destan bile olsa.
Şahmaran’ı sahneye koyan Suzan Acun İlhan için sahnedeki mistik görüntü yönetmenin anlatımını ön plana çıkarıyor. Sahnede sadece bir oyuncu ve canlı trompet eşliğinde süren gösteri, ara ara müziğin bizim üzerimizde bıraktığı etki ile duygu geçişlerine yöneliyor. Anlatımın destansı havasından bahsetmiştim. Suzan Acun’un tek başına sahnede meddah olarak canlandırdığı Şahmaran karakterini hem tarihsel kimliği ile tanıyor hem de yaşadıklarının insanlar açısından nasıl bir ders niteliği taşıdığını yorumluyoruz.
Oyuncunun ilk sahneden son sahneye kadar es vermeden rolünü sürdürmesi gerçekten son derece mükemmel. Olayın detaylarını elbette bir çoğumuz detaylı biçimde biliyoruz, ama bilmediğimiz ya da görmek istemediğimiz bir gerçek var; insanoğlu kendi çıkarı için her an sevdiği, güvendiği veya kendisini affeden kişiyi ortada bırakabilir. Oyunda bu bahsettiğim olayları oyuncu öylesine muhteşem analizlerle oynuyor ki, siz hafif müziğin ritmi içinde psikolojik olarak yaşamın varlığını sorguluyorsunuz.
Can Ömer Uygan’ın müziğini, Ülkü Gaye Köyegitmez’in kostüm ve koreografisini gerçekleştirdiği, Ozan İlhan’ın dekor tasarımını yaptığı gösterimde sahne arkası ile önü arasında müthiş bit disiplin var. Dansın Şahmaran’ı anlatımda üzerimizde bıraktığı etki için ‘kusursuz bir güzellik’ diyebilirim. Tek perdelik oyunu baştan sona bir solukta izleyeceğinizden eminim. Canlı tiyatro platformlarında gösterimlerine devam Şahmaran’ı şiddetle öneririm.
Oyuna puanım 8/10