Mehmet K. Özel
[24 mayıs 2021 tarihinde 101 yaşında dünyaya veda eden anna halprin’in anısına 11 mayıs 2012’deki blog yazımı genişleterek tekrar paylaşıyorum.]
ruedi gerber’in yönettiği 2009 tarihli 80 dakikalık belgesel, çekimler yapılırken 86 yaşında olan dansçı, koreograf, “şaman” anna halprin’i anlatıyor.
halprin’in; insanın, bedenin ve hareketin doğayla olan ilişkisine vurgu yapan sözleriyle açılan belgesel neredeyse bütünüyle doğanın içinde geçiyor. şehir hayatının kendisi için verimli bir ortam oluşturmadığını fark eder etmez, 1950’lerin başında, amerika’nın doğusundan batısına, new york’tan kaliforniya’ya göç etmiş halprin.
bu belgesel halprin’in doğaya bir güzellemesi adeta.
belgeselin diğer bir ayağını, 1950’lerden 2006’lara halprin’in yapıtlarından görüntüler oluşturuyor. halprin 50’lerin başında iki dansçı arkadaşıyla, a. a. leath ve john graham ile, san fransisco dancers’ workshop’u kuruyor ve şöyle anlatıyor: “gösterilerimizde dans dışında bir çok şeyi de yapıyorduk… dansçının rolünü sorguluyorduk; konuşuyorduk, şarkı söylüyorduk, heykel yapıyorduk… gösteride olan bitenler bir neden-sonuç ilişkisi ile birbirine bağlanmıyordu, serbestti… bir çok şey eşzamanlı gerçekleşiyordu… bir tema üzerinden serbestçe doğaçlıyorduk.”
1965 tarihli “parades and changes”ın görüntülerinden (çok yavaş hareketlerle üzerlerindeki kıyafetleri çıkararak çırılçıplak kalan dansçılar) ve “apartment 6”nın fotoğraflarından da belli ki, halprin kendinden sonra gelen nesilleri bayağı etkilemiş.
halprin 60’ların başında stüdyo çalışmalarına psikologları ve psikoterapistleri davet ettiğini, gestalt terapisinin kurucusu fritz perls ile ortaklaşa çalıştığını ve bu sayede bir dansçı olarak duygusal dünyasını dışarıya ifade etme yollarını öğrenmeye başladığını söylüyor ve ekliyor: “bu gelişmelerle birlikte tiyatro dünyası beni yavaş yavaş kabul etmeye, dans dünyasıysa red etmeye başlamıştı.”
dansın sınırlarını zorlamayı amaçladığını belirten halprin “kendi deneyimlerimizi bulacağınız yer kendi aklımız ve kalbimizdir; gerçek tiyatro oradadır” diyor. maske ve kostümün arkasına saklanmış 86’lık halprin’in, derisinden sıyrılır gibi fazlalıklarından yavaş yavaş soyunduğu, etkisi kuvvetli bir sekansla başlayan belgesel, bu olağandışı kadının, eşini kaybetmesinin ardından sahnelediği ve eşinin son bir aylık hastane sürecindeki hareketlerinden esinlenerek tasarladığı 2006 tarihli “intensive care” adlı gösterisinin görüntüleriyle sonlanıyor.1920 doğumlu anna halprin yeryüzüne gelmiş sıra dışı ve olağanüstü insanlardan biri. onu, canlı seyretme şansına ermemiş olsam da, sadece bir belgesel film vesilesiyle bile olsa tanıdığıma memnun oldum.