Ayşegül Yüksel’in Genco Erkal ve Erol Demiröz üzerine yazdığı ve Cumhuriyet’te yayınlanan yazısını paylaşıyoruz
Kimi tiyatrocu vardır, seyircisini “eğlendirme” işini her koşulda sürdürür. Kimi tiyatrocu ise sanatını, içinde yaşadığı toplumun dinamiklerinden soyutlanmadan, eğitici, uyarıcı bir tutum içinde ortaya koyar. İlk kesimdeki “uslu” tiyatrocular, siyasal erki rahatsız etmez. İkinci kesimdekiler ise başları derde girse de sanatın öncü kimliğini bayrak gibi taşırlar. “Hınzır, eleştirel ve yürekli”dirler. Genco Erkal bu tür bir tiyatrocudur. Sahne sanatını, ülkemizde ve dünya düzeyinde yaşanan toplumsal çarpıklıkları seyircinin tartışma gündemine getirmek amacıyla değerlendirir.
GENCO ERKAL BİR KEZ DAHA SAVCI KARŞISINDA
83 yaşındaki Genco Erkal, 60’ı aşkın yıldır “politik tiyatro” yapıyor. Bu sürede -ara vermeksizin- sahnedeydi. Canlı seyirciyle buluşamadığı Covid-19 salgınında bile -dijital ortamda olsa da- etkinliklerini sürdürdü. Son olarak ekrandan çocuklara, Çiğdem Harbelioğlu’nun “Sihirli Kelimeler” kitabını okuyor.
Tiyatroculuğu, üç resmi askeri darbe, birçok da sıkıyönetim aşaması içeren “sancılı yıllar”a rastladı. Oyunları yasaklandı, turnelerde zora koşuldu, savcılığa götürülürken elleri kelepçelendi, yıllarca yurtdışına çıkamadı. Ama hep aklandı ve yüzünün akıyla sürdürdü sanatını. (Bu uzun süreçte siyasal erkin kaç kez el değiştirdiğini, Erkal’ın yaptığı tiyatronun hangi baskıcı iktidarları sinirlendirdiğini, varın siz hesap edin artık.)
‘HAKARET’ EYLEMİNDEN UZAK DURAN SANATÇI
Gezi olaylarından sonra oyunlarını sunduğu Karaca Tiyatro -onarım gerekçesiyle- boşatıldı, tiyatrosu da o gün bugündür devlet yardımından yararlandırılmadı. Sanatçı, geçen hafta içinde 2015 yılından bu yana sosyal medyada yaptığı kimi paylaşımlar nedeniyle “cumhurbaşkanına hakaret” savıyla savcılığa ifade vermeye çağrıldı. Erkal, “uyarıcı”/“tartışmacı” bir özellik taşımayan “hakaret” kavramına inanmadığını, bu nedenle kişiliğini ve sanatını “hakaret” eyleminden uzak tuttuğunu açık seçik belirtiyor.
Onun sözlerine saygı duyalım…
EROL DEMİRÖZ’ÜN EMEĞİNE SELAM
Ankara Sanat Tiyatrosu’nun güçlü oyuncularından, tiyatro, sinema, dizi sanatçısı Erol Demiröz’ü geçen hafta sonsuzluğa uğurladık. Tiyatro ve sinemadaki emeği şaşırtıcı düzeydedir.
Demiröz, Halkevleri’nde (1961) başlayan tiyatro deneyiminin ardından, 1968’de katıldığı AST’ta yüz dolayında oyunda sahneye çıkan, birçok oyun sahneleyen, topluluğa en uzun süre hizmet etmiş sanatçılardan biri olarak eylemini 2000’li yıllara taşımış bir tiyatro ustasıdır.
Demiröz’ü AST’ın 1970’lerden bu yana sunduğu yapımların pek çoğunda izlemiş bir seyircisiyim. Kendini sahnede öne çıkarma çabasına yüz vermeyen, rollerini dingin bir tutum içinde yorumlarken, sesini -gerekmedikçe- yükseltmeyen, “toplu oyunculuk” ilkesine yürekten bağlı, ağırbaşlı bir sanatçıydı. “Dimitrof”, “Zengin Mutfağı”, “Sacco ile Vanzetti”, “Sakıncalı Piyade”, “Akrep”, “Mefisto”, onun görev aldığı AST yapımlarından yalnızca birkaçı…
AÇIK RENK GÖZLERİNDE HÜZÜN VE DİRENÇ VARDI
Demiröz’ün mimik ve ses kullanımındaki dengeli oyunculuğu onu sinemanın da aranan oyuncularından yapmıştı. Film dünyamızın “Sürü”, “Bereketli Topraklar Üstünde”, “At”, “Yılanı Öldürseler”, “Hakkâri’de Bir Mevsim” gibi unutulmaz ürünlerinde yer almış olması şaşırtıcı değildir. Erol Demiröz’ün ekrandaki yakın çekim görüntüleri, açık renk gözlerinde yansıyan “hüzün” ve “direnç” dolayısıyla etkileyicidir. Toplumcu sinemanın aranan oyuncusu olması da bundandır.
Onunla “Beyaz Mendil”, “Güneşi Gördüm” gibi sinema yapımlarında çalışmış olan Mahzun Kırmızıgül, Demiröz’ü “duruşu, fikirleri, asaleti, insanlığı” nedeniyle nitelikli sanatçıların ön saflarına yerleştiriyor.
Oyun ve film izleyen, bir başka deyişle, seyirci olmayı da öğrenmiş bir sanat eriydi Erol Demiröz.
Sanatçılarımızı sevmeyi ve saymayı öğrenmeliyiz. Onlar dünyamızı zenginleştirmek için bizimle birlikteler…