Özgür Eren
Kovid-19 salgınının etkilerinin şiddetle hissedildiği bir coğrafyada yaşıyoruz. Salgın nedeniyle durma noktasına gelen sanatsal faaliyetlerin devlet tarafından en az desteklendiği ülkelerden birindeyiz. Ayrıca şirketlerin ve devletin kendilerine atfettiği imtiyazdan bağımsız sanat yapmanın da giderek zorlaştığı bir dönemden geçiyoruz. Fırat Kuyurtar’ın yazılarından ve İlker Yasin Keskin’in yazısından öğrenilebileceği üzere BGST Tiyatro böyle bir dönemde Kültür ve Turizm Bakanlığı’na karşı hukuki bir mücadele yürütüyor.
Bu mücadelenin başlangıcı 2014 yılına dayanıyor. O dönemde Bakanlık yardımı kesilen, aralarında BGST Tiyatro’nun da olduğu birçok özel tiyatro yargıya başvurmuştu. Bu özel tiyatroların bazıları hukuki mücadelelerini sona erdirerek destek başvurusunda bulunmaya devam ettiler, bazıları da kaybettikleri davaları ileri bir aşamaya taşımayı tercih etmediler ve Bakanlık desteğine de başvurmadılar. 2019 yılında Mimesis Sahne Sanatları Portali’nde yayımlanan haberden durumun o dönemki detayları öğrenilebilir. BGST Tiyatro, bu konuda bir istisna teşkil etti ve neredeyse her yeni oyunuyla Bakanlık yardımına başvurup, aldığı her ret cevabını mahkemelere taşıyarak hukuki mücadeleyi günümüze kadar getirdi. Hatta beş oyun için uygulamanın reddi yönünde karar çıkarmayı başardı. Üst mahkeme olan Bölge İdare Mahkemeleri’nden de Bakanlık aleyhine kararlar geldi. Fakat ilerleyen süreçte bir dava Danıştay’dan döndü ve Bakanlık aleyhine açılan iki tazminat davası olumsuz sonuçlandı.
Son durumda ise BGST Tiyatro’nun avukatı Fırat Kuyurtar’ın belirttiği gibi, önemli bir karar aşamasına gelindi. “Yeni Bir Hayat İçin” adlı oyuna yönelik haksız uygulamanın iptal kararı bu sefer Bölge İdare Mahkemesi tarafından bozuldu. Şimdiye kadar Bakanlık aleyhine karar veren Bölge İdare Mahkemeleri’nin, içtihat değiştirerek “her talep edene destek veremeyiz” argümanıyla Bakanlık lehine karar vermesi önemli bir değişikliğe işaret ediyordu. Dolayısıyla BGST Tiyatro’nun önünde iki seçenek kalmıştı; ya Bakanlık’la uzlaşma yoluna gidecek, ya da Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak hukuki mücadeleyi ileri bir aşamaya taşıyacaktı.
Şimdi yazının başlığında sorulan soruya geri dönelim. Pandemi varken, baskılar en yoğun raddesine ulaşmışken, Kültür Bakanlığı özel tiyatroları kayıt altına alıp kendisiyle uzlaşmayanı destek sisteminin dışına itmişken, hatta ve hatta yapılan yeni atamalardan sonra yargının bağımsızlığı tartışılırken hukuki mücadeleyi ileri bir aşamaya taşımanın anlamı var mı? Kültür Bakanlığı’yla bu dönemde de mücadele edilir mi?
Sadece kısa vadeli kazanımlara odaklanacak olursak bu sorunun cevabının olumsuz olduğu çok açık. Ancak tarihte hakların ve özgürlüklerin nasıl kazanıldığına bakıldığında sonucu belirleyenin, kısa vadeli olduğu kadar orta ve uzun vadeli kazanımlara da odaklanan, sistemli mücadele olduğu görülür. Ülkemizde ve dünyada yaşanan son olaylar, gelişmekte olan ekonomilere yatırımların yapıldığı, demokratik reformlar için dışarıdan teşviklerin geldiği dönemin çoktan gerilerde kaldığını gösteriyor. Bu kez gerçek anlamda “iş başa düştü” ve sadece kendimiz için değil, toplum için, hatta gelecekteki toplum ve insanlık için mücadeleye şimdiden başlamamız gerekiyor. BGST Tiyatro yukarıdaki soruya farklı bir yanıt verdi.
BGST Tiyatro Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.