[Ayşegül Yüksel’in Cumhuriyet’te yayınlanan yazısını paylaşıyoruz.]
Çok değerli iki tiyatro sanatçımızı art arda yitirdik. Altan Karındaş 90 yaşını aşmıştı. Rasim Öztekin ise henüz 62 yaşındayken yüreğine yenik düştü. Her ölüm kişiye özeldir. Karındaş, dostlarından yeterince ilgi görememiş olmanın kırgınlığıyla ayrıldı aramızdan. Rasim Öztekin ise çok acelesi varmış gibi buluştu ölümle. İkisi de yürek yaktı.
ALTAN KARINDAŞ TİYATROSU YAPIMI OLAN ‘KANLI NİGAR’DAKİ YORUMU MÜNİR ÖZKUL’A DÜMBÜLLÜ’NÜN KAVUĞUNU KAZANDIRMIŞTI
Kimi sanatçılar sahnede gerçek yaşamda olduklarından daha alımlı dururlar. Altan Karındaş bu tür sahne büyüsü olanlardandı. 1920’lerin son yıllarında doğan -kadın oyuncular açısından çok bereketli- bir kuşaktandı. Cumhuriyet rejiminin kadınları el üstünde tuttuğu bir dönemde, radyo, tiyatro, sinema, çok daha sonra da televizyonda gündeme gelmiş, cıvıl cıvıl kızlardı onlar. Yıldız Kenter, Gülriz Sururi, Ayfer Feray, Nisa Serezli, Altan Karındaş… Özel tiyatroculuk savaşımına Yıldız, Ayfer, Nisa ve Gülriz gibi Karındaş da katıldı.
Karındaş, Muhsin Ertuğrul’un güvenini kazanmış sanatçılardandı. Onu ilk kez Ertuğrul’un özel tiyatrosu Küçük Sahne’de, tiyatroya gece götürüldüğüm ilk oyun olan Lorca’nın ünlü trajedisi “Kanlı Düğün”de 1952 yılında izlemiş olmalıyım. Sanatçının en parlak yorumlarından biri olan “Kanlı Nigar”ın kimi sahneleri ise bugün de gözümün önünde. Yazar Sadık Şendil’in geleneksel tiyatromuzun inceliklerini modern sahneye aktardığı, 1968’de Arena Tiyatrosu’nda dünya prömiyeri yapan bu müzikal oyun bir Altan Karındaş Tiyatrosu yapımıydı. Karındaş’ın canlandırdığı Nigar, tiyatro tarihimize altın harflerle yazılmıştır. (“Kanlı Nigar” çok oynandı/oynanıyor, ama Karındaş’ın Nigar’da yarattığı parıltıya ulaşılamadı). Sanatçının ve Münir Özkul’un oyun boyunca paslaşarak sundukları harika yorum İsmail Dümbüllü’yü çok etkilemiş, büyük usta Kel Hasan Efendi’nin kendisine verdiği kavuğu Özkul’a emanet etmişti.
Karındaş, becerileri yüksek bir sanatçıydı. Başarılı bir şarkıcı olmanın yanında, sesini çok çeşitli biçimlerde kullanabildiği için “seslendirme” sanatçısı olarak da çok tutuldu. Yeteneğini tiyatronun daha çok komedi başrollerinde, sinemada yardımcı rollerde ve televizyon gösterilerinde sergiledi.
RASİM ÖZTEKİN KAVUĞU SON DEVREDEN OYUNCUYDU
Dümbüllü’nün kavuğu Özkul’dan Ferhan Şensoy’a, Şensoy’dan da Rasim Öztekin’e geçti. Çağdaş tiyatro biçemleriyle geleneksel ortaoyunu örgelerinin genellikle “kabare tiyatrosu” ortamında buluşturulduğu Şensoy üretimi yapıtlarda 40 yıldır oynayan Öztekin’e yaraşır bir emanetti. Öztekin, “kavuklu” tipinin saflığıyla/doğallığıyla çağdaş oyunculuk hünerlerinin aynı tasarımda bir araya geldiği yorumlarını, hem şık hem de rahat bir giysi gibi sunabilenlerdendi. (Pek çok oyuncunun, izleyenleri güldürmek için suratlarını ve bedenlerini nasıl zavallıca hırpaladıklarının bilincine varıp, Rasim’i örnek almaları gerekir). “Rol kesmeden rol yapmak” ustalık ister. Rasim’i 1980’li yılların “Şahları da Vururlar”ından bu yana, Ortaoyuncular’ın pek çok oyununda izlemiş biri olarak onun herhangi bir rolünü ucuzlattığına, yersizce abarttığına ya da kotardığı güldürüyü kanırttığına tanık olmadım. Her zaman ölçülü yorumların adamıydı. Doğal sevimliliğiyle izleyicisinin gönlünü zaten fethettiğini biliyor olmalıydı.
Katıksız bir kültür ve sanat insanıydı. Kızı Pelin’e “Ben üç kütüphane dolduracak kadar kitap okudum” demesi boşuna değil. Tiyatro, edebiyat ve sanat mikrobu, Galatasaray Lisesi’nde okumuş olan pek çok kişi gibi ona da bulaşmış, Basın Yayın Yüksek Okulu’nda aldığı eğitim ona yazarlık yetkinliğini de kazandırmıştı. Adam gibi adamdı. Amatör tiyatroculukla başlayan çalışmalarını profesyonel olarak sürdürürken sinema ve televizyonda birçok çalışma yaptı. Şensoy’un kendisine emanet ettiği kavuğu da -ölmeyi beklemeden- Şevket Çoruh’a devretti.
Karındaş ve Öztekin’i sinema, video ve televizyonda izleyebileceğiz hiç olmazsa…