Bahar Çuhadar
Moda Sahnesi ‘Babamı Kim Öldürdü’yle en iyi işlerinden birine imza atıyor. Bir baba-oğul anlatısı üzerinden incelikli bir sistem eleştirisi olan oyunda Onur Ünsal akılda kalacak performansıyla karşımızda…
Onur Ünsal’ı ilk kez ‘Azrail’in Gözyaşları’nda izlemiştim. Oyun Atölyesi’nde. 2003’te sahnelenen oyundan “O çocuk neydi öyle ya!” mırıldanmasıyla çıktığım aklımda. Geçen 18 senede Ünsal’ı Oyun Atölyesi’nde, Krek’te ve Moda Sahnesi’nde rol aldığı oyunların hemen hepsinde izledim. Her seferinde sahneye, o ilk oyunundakini aratmayan bir enerji yaydığını düşündüm. Kimi oyunlarda oyunun ortalama enerjisini fazla yükselttiğini hissettiğim de oldu. Ama hep, çok iyi bir oyun çıkaracağını bildim, yanılmadım. Son oyunu ‘Babamı Kim Öldürdü’deyse bugüne dek gördüğüm en en güçlü oyunculuğuyla sahnedeydi.
İster -umarım yakında- canlı görün, ister ekrandan izleyin, çok leziz ve bir o kadar da sert ve gerçekçi bu metnin, enfes bir oyunculukla buluşmasına tanık olacaksınız. Metin, 1992 doğumlu Edouard Louis’den. Ayberk Erkay çevirisiyle, tek solukta okunacak bir roman: ‘Babamı Kim Öldürdü’. Moda Sahnesi’nin Kemal Aydoğan’ın rejisiyle ayağa kaldırdığı metin; tek kişilik bir sistem hesaplaşması, incelikli bir ‘baba-oğul’ yüzleşmesi (ya da oğulun babasına dökülmesi diyelim).
İlk bakışta kaba saba, ailesiyle ilişkisinde de hayatla temasında da derinleşememiş, varsa bir şiarı o da ‘karı gibi, eşcinsel gibi davranmamak’ noktasında tıkalı kalmış, evet, ‘tıkalı bir hayat’ yaşamış bir adam, ‘baba’. Louis’nin rafine metni düz bir baba-oğul hesaplaşması değil ama. İstesek de öfkelenmeyi başaramadığımız bir baba çiziyor. Zarif bir ustalıkla; erkekleri de kadınları da transları da yoksulları da öğüten sistemin bir baba-oğula neler yaptığını anlatıyor. Oğul, babası adına bir tür intikam hikâyesi yazıyor. Bunu da anılarına ve babasıyla tuhaf iletişimine soldan bakan bir okuma yaparak başarıyor.
Aydoğan-Ünsal birlikteliği çağdaş, çarpıcı, katmanları yaprak yaprak açılan bir oyun yaratmış. Bu kez ne Ünsal’ın oyunculuğunda sahnenin duygusunu aşan bir enerji var ne de Aydoğan rejilerinde karşılaştığımız, erkeklik eleştirisi yaparken ‘eril’ duran espriler… Aşırılıklara kaçmayan, iç ritmini kurmuş; Moda Sahnesi’nin en iyi işlerinden. Komik, asap bozucu, üzen, öfkelendiren ve oğulun babayı kendi safına çekmeyi başaracağına inandıran bir oyun.