Yaşam Kaya
İstanbul Şehir Tiyatroları, uzun zaman sonra kendisini aşarak, düzenleri eleştiren sistemli bir oyun sahneye koyuyor. Peter Weiss tarafından Marquis de Sade’ın, Charenton Akıl Hastanesi’nde 1808’de yazdığı bir oyunun gösterimi üzerine şekillenen Marat-Sade, Fransız Devrimi’nin kanlı liderlerinden Jean-Paul Marat’nın öldürülüşünü anlatmaktadır. Ragıp Yavuz tarafından sahneye aktarılan oyunun güncelliği günümüz şartları içinde pek olmasa da, devrim/değişim üzerine kurulu yapısı izleyiciyi cezp ediyor. Fransa’da devrim öncesi ve sonrasının tartışıldığı oyunda Coulmier ailesi ve davetliler huzurunda, hastanenin berbat koşullarıyla oynanılan tiyatro gösterisini izliyoruz.
Oyundan bahsedecek olursak eğer; Jean-Paul Marat, Fransız Devrimi’nin Robespierre’le birlikte en önemli düşünce ve eylem adamlarından biridir ve bir Montanyar mensubudur. Jakoben kulübü devrimcilerinden birisi olan Marat, uzun süren yargılanmalarla beraber, Fransa’da halkın desteğini alarak, kanlı eylemler gerçekleştirmiş bir isimdir. Halkın isteklerine bireysellikten çıkarak toplumsal anlamda destek vermek isterken, sistemin getirisi olan birçok yargıyı, anlayışı yok etmiştir. Fransa’da yoksulluk üzerine kurulu halk kültürünü, devrim öncesi zengin aristokratların üzerine yönlendiren Marat’nın eylemleri, düşünce tartışmalarından çok uzaktadır. Halkın duygularının sömürüldüğü her alan yok edilmelidir. Asıl gerçeklik üzerinden ve en kısa zamanda hedefe ulaşmayı kendisine amaç edinen devrimci Marat, dünya fikir tarihini de derinden etkilemiştir. Öyle ki, Avrupa’da birçok ülkede, Mustafa Kemal’in mücadelesinde, hatta Stalin zamanında Rusya’da bile Jean-Paul Marat’yı ve Jakoben anlayışın yapısını görebiliriz.
Oyun sahneye aktarılırken akıl hastanesinin pek de sağlıklı olmayan koşullarıyla karşı karşıya kalıyoruz. İnsanların ya da halkın aşağılandığı dönem koşullarında yüksek burjuva tabakasını temsil eden Coulmier ailesi, hastanede oyuna yön verirken, Marat’nın düşüncelerini sansürlüyor, insanları giyotin cezası ile korkutuyor. Marat, cilt kanseri olduğu için hayatının son dönemlerini bir küvetin içinde geçirecek kadar akli dengesini yitirmiş. Gösterinin bir banyo ortamında geçmesi gerekirken, hastanenin sofası gibi bir ortam sunulmuş. Ayrıca akıl hastanesindeki oyuncuların hareketli, gürültülü yapıları oyunun anlaşılmasını zorlaştırmış. Yönetmen Ragıp Yavuz, her şeyi anlatma telaşına düşerken, hiçbir dramaturgun elinden geçmemiş metin izlenimi insanların canını sıkıyor.
Barış Dinçel’in akıl hastanesinin her karesini yerleştirme isteği o kadar çok geniş alan yaratmış ki, oyun kalabalık kadro olmasına rağmen, sahnede büyük boşluklar oluşturuyor. Ayrıca, danslar, müzikler, sözler birbiri içine girerek pek keyif vermiyor. Tomris Kuzu’nun kostüm tasarımı çok kötü. Dönemi anlatmaktan çok uzak! Ayrıca renk seçimleri birbirinden yanlış! Richard Peaslee’nin müziklerine diyecek söz bulamıyorum. Tek kelime ile şahane! Ayrıca Ragıp Yavuz’un oyunu bir kez daha izlemesi gerekli. Marat halk için eylemlere girişirken, Marat’yı öldüren kadının işlevi ney? Hangi amaçla bu eyleme girişiyor? Tüm bunlar havada kalıyor. Konuyu bilmeden oyunu izliyor olsanız, akıl hastanesinde kendi arasında sohbet eden insanlar olduğunu zannedersiniz.
Oyunda Marat rolünde heybetli sesi ve görüntüsü ile Yıldırım Fikret Urağ’ı izliyoruz. Mükemmel bir performans ortaya koyuyor. Anlatılarda yarattığı vurgular o kadar keskin ki, oyunun tek artısı sanırım kendisi. Diğer roller de fena değil. Oyunun bölümlerini aktaran Çağlar Çorumlu gürültü içinde konuyu rahatlatan isim. Murat Garipağaoğlu ile Yeşim Koçak konuda sivrilen kişiler.
Marat-Sade, bir dönem Fransa’da yaşanılan ve akabinde dünyayı kasıp kavuran bir devrimin özeleştirisi sayılabilir. İçerisinde barındırdığı epik öğelerle, insanlara hak almanın nasıl yapılması gerektiği sert bir dille anlatılmış. Ayrıca, dinsel yobazlık, milliyetçilik gibi insanlık dışı unsurlar oyunun hedefinden kaçmıyor. Oyun, günümüz şartları içinde göndermeleri ile çok doğru bir seçim, fakat güncelliğini yitirmiş konusu ile insanları düşündürmekten uzak! Ragıp Yavuz’un biraz daha gösteri üzerinde çalışması lazım…