Neziha Üzüm ve Ali Osman Ertaş’ın Evrensel’de yayınlanan haberini paylaşıyoruz
Hopa Kadın Tiyatro Topluluğunda çalışma yürüten kadınlar, birlikte üretmenin ve kadın dayanışmasının önemine vurgu yaptı.
Artvin, Hopa’da bir vesile ile 2 yıl önce bir araya gelen, Hopa Kadın Tiyatro Topluluğunu kuran 24 kadın, Artvin Çoruh Üniversitesi Öğretim Görevlisi Hakan Serhan Sarıkaya’nın yazdığı ve yönettiği Hopalı Pamuk oyununu sergilemeye devam ediyor. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde “Senede Bir Gün” dergisini çıkaran, 10’dan fazla oyun sahneye koyan kadınlar her ne kadar Kovid-19 nedeniyle sahneden uzak kalsa da çalışmalarını sürdürmeye devam ediyor. Sosyal medya üzerinden şiir okumaları gibi etkinlikler yapan kadınlar bu süreçte provalarından da geri kalmıyor. Tamamı olmasa da tiyatro topluluğu içinde yer alan kadınların bir kısmıyla bir araya geldiğimiz sohbetimizde kadınlar, birlikte üretmenin, kadın dayanışmasının gücüne vurgu yaptı.
Tiyatroya 2012 yılında, Ankara Birlik Tiyatrosu Yönetmeni Gül Göker’in hazırladığı Gökyüzünün Yarısı Benim adlı tiyatro oyunu ile başladığını söyleyen Tülin Gündoğdu, oyunun kadınlar üzerine yazılmış bir oyun olduğuna dikkat çekti. Kadın olmanın zor olduğunu ifade eden Gündoğdu, “Çünkü hayatın her alanında zorluklarla karşılaşıyoruz. Bu zorluklar doğumla başlıyor, çocukluktan ergenliğe, evlilikten ölüme kadar sürüyor. Yaşamımızın her anında zorluklarla mücadele etmemiz gerekiyor. Kadınların eve kapanıp yemek yapmak, çocuk doğurmak, büyütmek, ütüyle, çamaşırla uğraşmaktan sıyrılıp, hayatın her alanında var olması gerekiyor” dedi.
‘TÜM DERTLERİMİZİ UNUTTUĞUMUZ BİR YER’
Serpil Dağcıoğlu Alper ise tiyatro grubuna katılmayı hiç düşünemezken bir arkadaşının vasıtasıyla katıldığını ifade etti. “Her defasında ayrılma isteğim oldu, çocuklarım vardı, işim de çok yoğundu, iki arada kaldım ama provalar devam ettikçe o dış dünyadan ilişkiniz kesiliyor” diyen Alper, tiyatronun kendisi için tüm dertlerini unuttuğu bir yer olduğunu ifade etti.
Rize, Hemşinli Nüket Topaloğlu ise “Ben hiçbir şekilde Hemşinli ve Laz ayrımı yapmıyorum, ancak eskiden bu ayrımlar yaşanmış. Birçoğumuz farklı kültürden, dilden bir arada olan kadınlarız, hiçbir şekilde ayrım yapılmıyor. Tiyatro ile birlikte bu ayrımı sildik, Kürt’ü, Laz’ı, Hemşinlisi… Tiyatroyu iki yıldır yapıyorum, geveze rolünde oynadım ve bu rolün benim için çok ayrı bir yeri var” dedi.
“Hopa çok kültürlü, çok dilli bir yer” diyen Güler Bülbül devam ediyor: “Serhan Hoca’mızın yazdığı senaryoda değişiklikler yapmak istedik ve yaptık. Kırk yıl önce öğrendiğim Lazca tekerlemeyi Hopa’da sahnede yaşatmak istedim ve sahnede söyledim.”
SADECE TİYATRO YAPMAKLA KALMAYAN BİR TOPLULUK
Diş Hekimi olan Alev Aktürk ise tiyatronun kolektif bir çalışma olduğuna dikkat çekiyor. Oyun oynarken bir sürü şey öğrenildiğini söyleyen Aktürk, “İnsan ilişkilerinden bir sürü şey öğreniyorsunuz, sahne daha başka, oyundan sonra ilgi artıyor insan daha da mutlu oluyor.” Tiyatroda ortak yaşam oluşuyor, eşitlik öne çıkıyor. Kimseden para almadık, bir arada üretiyor, dayanışıyoruz. Kendi kimliğimiz ile yola çıkıyoruz, en anlamlı şey budur. Tiyatro grubu Hopa’nın başka sorunlarına dair de tartışma alanları açmaya çalıştı. Çocuk istismarı, üzerine paneller yaptık, sokak hayvanları için çalışmalara yaptık… Memleket iyiye gitmiyor belki ama bir parça umut varsa kadınlar değiştirecek, kadın örgütlenmesi yaşamak üstüne, nefesimiz için verilen mücadeledir. Dünya değişecekse kadınlarla değişecek. Her mücadelede en önde kadınları görüyoruz, Karadeniz’de bakın yine önde kadınlar, üreten kadınlar…Doğanın özgürleşmesi kadının özgürleşmesiyle paralel.
Rasime Korzay ise beden eğitimi öğretmeni. Hakemlik, antrenörlük, usta öğreticilik de yapan Koray, tiyatro denemesinin üniversite yıllarından geldiğini söylüyor: “Üniversitedeyken deneme tiyatrolarına katıldım. Sahne tozu yutmak çok güzel bir şey hele de kulis arkası inanılmaz, oradaki paylaşım dayanışma… Karadeniz kadınları çok üretken. Emekli olunca memleketim olan Hopa’ya yerleştim ekibe katıldım. Gidişat kötü ama bu gidişata dur diyecek de kadınlar…”
Tiyatro izlemeyi çok seven iki çocuk annesi Elif Aksu da köyde çay topladığını, ilçeye geldiği zaman da kendini bu sıcak ortamda bulduğunu dile getiriyor. Pandemiden dolayı görüşmelerinin sekteye uğramasına ise haliyle üzgün.
Şennur Aksu da bir yıla yakındır tiyatro çalışmalarına katılıyor. Toplulukta olduğu, tiyatro yaptığı için şaşıranlar olduğunu belirten Aksu, “Tiyatroyu ne kadar sürerse o kadar yapacağım. ‘Ev mi tiyatro mu’ diye seçenek sunsalar, tiyatroyu seçerdim. Tiyatro; insanın içindekini dışarıya çıkarmasıdır bence, sosyal hayatımızda da bu anlamda destek gördük, dayanışma içindeyiz” şeklinde konuştu.
KADIN CİNAYETLERİ SADECE KADINLARIN SORUNU DEĞİL
“Arkadaşlarımızın çoğalmasını istiyorum” diyen Gülizar Akyüz ise şöyle devam etti. “Hepimiz çalışan insanlarız, çalışmak engel değil. Tiyatro çok güzel bir şey, ilk başlarda çekiniyorsunuz biraz ama daha sonra alışıyor ve seviyorsunuz. Kadınların daha çok tiyatroya gelmesini, daha çok oyun izlemesini istiyoruz. Kadın cinayetlerinin bitmesini istiyoruz, bu sorun sadece kadınların sorunu olarak görülmemeli.”
BURADA DAYANIŞMA VAR!
Nuray Özkaya, arkadaşlarının önerisiyle tiyatroya katılmış. Tiyatro provalarıyla birlikte kendine güven geldiğini söyleyen Özkaya, “Tiyatro politiktir çünkü oynayan oyuncu açısından da izleyen seyirci açısından da mesajlar içeriyor. Bir farkındalık oluşuyor. Oyunlarda güncel konuları da işliyoruz, mesela Cerrattepe’yi işledik, kadın sorunlarına değindik olumlu tepkiler aldık” diye konuştu.
Son olarak konuşan Aynur Çakmak ise şunları söylüyor: “Esnafım, öğrenmeyi seviyorum, daha önce tanıştığım arkadaşlara yeni katıldım. Üretmeyi ve dolayısıyla başarıyı seviyorum. Dedikodunun, ön yargının olmadığı dayanışmanın olduğu bir topluluk.”