Dikmen Gürün’ün Cumhuriyet’te yayınlanan yazısını paylaşıyoruz.
“Kenter Tiyatrosu bu kentin zenginliğidir” başlıklı yazım 21 Temmuz’da çıkmıştı yine bu sayfada, çünkü Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu değerli sanatçımız Yıldız Kenter’in 2019 Kasım ayında vefatı nedeniyle yapılan törende, Kenter Tiyatrosu’nu İBB bünyesinde yaşatma sözü vermiş ama hep olageldiği gibi, proje Temmuz 2020’de muhalefet kanadı tarafından engellenmişti. Bu ay içinde yapılan belediye meclisi toplantısında ise oybirliği ile Kenter Tiyatrosu’nun Şehir Tiyatrosu bünyesine alınması kabul edildi. Böylelikle hem Kenter Tiyatrosu’na gereken saygı gösterildi, hem de Şehir Tiyatroları kentin özel topluluklarına da kapılarını açacak bir tiyatro binasına sahip oldu. Evet, Kenter Tiyatrosu yeniden soluklanacak. Alınan bu olumlu karar nedeniyle sayın Belediye Başkanı ve meclis üyelerine teşekkür ederiz.
Tiyatromuzun köşe taşları
Sıklıkla aklıma düşer Vedat Nedim Tör’ün “Kenter kardeşler için” başlıklı yazısı. Ankara Devlet Tiyatrosu’ndan ayrılarak Muhsin Ertuğrul’un çağrısıyla İstanbul’a gelen ve Karaca Tiyatro’da 1959-1960 sezonundan itibaren gönüllerde taht kuran Yıldız ve Müşfik Kenter için şöyle diyordu kültür ve sanat insanı, usta kalem Vedat Nedim Tör: “İstanbullular!.. Sevinin… Övünün… Bayram edin. Şehrimizin kültür kesafetini artıran, sanat seviyesini yükselten iki artist kazandık: Kenter kardeşler…”
Yıldız ve Müşfik Kenter, büyük oyuncular, yorumcular, hocalar olarak elbette ki Türk tiyatrosunun köşe taşlarıdır. Bunun ötesinde, devletten tek kuruş destek almadan İstanbul’a kazandırdıkları Kenter Tiyatrosu da ilk özel tiyatro binası olma ayrıcalığına sahiptir. Bu tiyatro ile ilgili önemli bir husus da bir tiyatro binasına sahip olma düşünü hayalden gerçeğe dönüştüren itici güç Yıldız Kenter’dir. Kendilerine ait bir tiyatro inşa etme fikri ona ait olduğu gibi, bu konuda elini taşın altına koyan kişi de yine Yıldız Hanım’dır. Başta Müşfik Kenter olmak üzere Şükran Güngör, Kamrân Yüce her anlamda onun arkasında duran isimlerdir bu süreçte. Ve elbette ekip olarak Kent Oyuncuları…
Bitmeyen bir mücadele
Uzundur hikâyesi Kenter Tiyatrosu’nun. “Tiyatro Benim Hayatım” adlı kitabımda bu sürecin hemen her aşamasına şahit oluruz çeşitli ağızlardan: Dönemin ünlü mimarlarından Orhan Pekin’in önerisiyle Harbiye’de bulunan yer, bir tiyatro sevdalısı olan Masis Balyan’ın adının açıklanmasını bile istemeden inşaata yaptığı katkılar, Yıldız Kenter’in yakın dostu Talât Halman’ın tavsiyesiyle koltuk satışlarının başlaması… Nezihe Araz’ın önerisiyle Erol Simavi’ye gidiş… Evet, o tarihlerin Hürriyet gazetesinin sahibi Erol Simavi, tanesi 3.000 liradan on koltuk birden satın alır. “Onun on koltuk alması bana öyle bir güç verdi ki. Artık Kenter Tiyatrosu hayalimi gerçekleştirmek için var gücümle çalışıyordum.. Arkadaşlar da bana destek oluyorlardı. Az değil, 278 koltuk sattık. Bu koltukları alarak bize destek olan herkesi teşekkürle anarım” der Yıldız Kenter… Tabii bu arada ilginç reddediliş anekdotları da vardır Yıldız Hanım’ın ve Tiyatro Müdürü Nejat Girgin’in…
‘Burası tiyatro olarak devam etsin istiyorum’
11 Kasım 1968’de Shakespeare’in “Hamlet” tragedyası ile açılır Kenter Tiyatrosu… Ve yıllar boyunca mükemmel oyunlar oynanır mükemmel oyuncularla. Her gece dolar 485 kişilik salon tiyatro sevdalısı seyircilerle. 1960’larda başlar Kent Oyuncuları rüzgârı; 1965’te temelleri atılan, 1968’de perdeleri açılan Kenter Tiyatrosu, ülkenin siyasal ve sanatsal çalkantıları içinden geçerek bugünlere geldi… Çoktandır sessizliğe büründü. Bu sessizliğin artık kırılma vakti… Kitap çalışmamız sırasında şöyle demişti sevgili Yıldız Kenter: “Burası tiyatro olarak devam etsin istiyorum. (…) gerçekten çok üzgünüm çünkü … zamanım kalmadı. Tiyatroyu ayakta tutacak birileri lazım. Diyorum ki alın, tiyatro olarak devam ettirmek kaydıyla…”
2012 yılında Müşfik Kenter ve 2019 yılında Yıldız Kenter vefat ettiler. İnanıyorum ki sadece Yıldız Kenter’in değil, Müşfik Kenter’in de arzusu buydu; Kenter Tiyatrosu garip bir dönüşüme uğramasın. Hayatta kalsın. Tiyatro olarak soluk alıp versin…