…İş Ararım, İş… Neden Hâlâ Bir Okul?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Büşra Karpuz

“Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları 20 yıldır amatör topluluklarda örneğine az rastlanan bir deneyimi hayata geçiriyor. 1990 yılında metni kolektif biçimde üretilmiş bir oyunu, aradan geçen 20 yıl içerisinde defalarca güncelleyerek ve yeniden yazarak repertuarında tutmaya devam ediyor.”

1990-1995 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları’nda (BÜO) kulüp üyesi olan, sonrasında ise kulüple ilişkisini farklı şekillerde devam ettiren ve halen tiyatroyla ilgili farklı alanlarda çalışmalar yapan Fırat Güllü, 2009 yılında …İş Ararım, İş…’in BÜO tarafından dördüncü kez sahnelendiği dönemde yazdığı “…İş Ararım, İş… Bir Okuldur”1 adlı yazısına böyle başlar. Ben de BÜO’da beşinci kez …İş Ararım, İş… sahnelenirken bu girişe bir ekleme yapmak istiyorum: Sene 2020, BÜO …İş Ararım, İş… oyununu güncelleyerek repertuarda tutmaya devam ediyor -hem de sahnede değil, YouTube’da!2

Öğrencilik yıllarımda kesintisiz olarak BÜO’da yer aldım. Orada geçirdiğim dokuz sene boyunca oyunculuk ve oyuncu çalıştırıcılığı yapmanın yanı sıra, reji faaliyeti üstlenen grup içinde de sorumluluk aldım. Boğaziçi’ni bitirdikten sonra, mezun bir BÜO’lu olarak kulübe danışmanlık desteği vermeye devam ettim. BÜO mezunlarının kulüple ilişkisi senelerdir organik bir şekilde devam eder. Bu ilişki bazen kulübe bir atölye ya da seminer taşıyarak, bazen çalıştırıcılık desteği vererek, bazen de eğitim prodüksiyonuna reji danışmanlığı yaparak kurulur.

Geçen sene oyun seçimi dönemi geldiğinde, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik kriz aşikârdı. Bu sebeple BÜO, 1990 yılında BÜO tarafından yazılan …İş Ararım, İş… adlı oyunu seçmeye karar verdi. Oyun, sadece ekonomik krizi gündeme almıyordu; Boğaziçi’ndeki ortamı, yeni mezunların hayallerini ya da yüzleştikleri gerçekleri sahnelemeye de imkân sağlıyordu. Aynı zamanda …İş Ararım, İş…, kulüp üyelerinin metin yazımı ve doğaçlama alanlarında sanatsal olarak gelişmesi için çok elverişli bir oyundu; bu yüzden beşinci kez ele alınmasına karar verildi.

Bu noktada neden kulübün bir reprodüksiyon tercih ettiğini açıklamam gerekiyor. BÜO’da yeni gelen üyelerin katıldığı ilk dönem çalışmalarında, temel oyunculuk eğitimi kulüp üyeleri tarafından -ya da bir mezun desteği ile- verilir. İkinci dönemde ise oyun çalışmaları hız kazanır. Amaç, deneyimli üyelerin oyunun dramaturjisinden teknik başlığına kadar her alanda deneyim aktarımı yaparak bir “öğrenme/öğretme” sürecine girmesidir. Bu sürecin sağlıklı geçebilmesi için, yaz aylarındaki çalışmalarda bir sonraki sene kulübe gelecek yeni üyelere dönük hazırlıklar yapılır -yani “eğitim paketi” hazırlanır. Bu eğitim paketi; kulübün yeni üyelerine yapılacak arka plan aktarımlarını, kulüpçe okunacak/izlenecek materyalleri, çalışılacak sahneleri ve oyunun kaba yorumunu içerir. Eğer eğitim paketi yeterli olgunlukta hazırlanmazsa yeni kulüp üyeleri ile beraber daha yoğun çalışılan prodüksiyon döneminde bazı sorunlar çıkabilir. Nedir, denirse şu örnekleri sıralayabilirim: Oyunun dramaturjisine hâkim olamayan rejinin bunu kadroya aktaramaması; oyunculukla boğuşan deneyimli üyelerin alt kuşakların oyunculuk eğitimine yeteri kadar vakit ayıramamaları; oyunculuğa ve dramaturjiye kafa yorulurken oyunun tasarımının gecikmesi. Tabii bunların sonucunda kulüp üyelerinin de deneyim aktarımı anlayışı sekteye uğrar. Bu sebeple reji sorumluluğu alacak üyelerin sırtını yaslayabileceği bir iskelet, eğitim verme misyonunu her zaman kolaylaştırır. …İş Ararım, İş… sadece tartışmasının güncelliğinden dolayı değil, rejinin örnek alabileceği bir temele sahip olması sebebiyle de tercih edilmişti.

2019’un Mayıs ayında …İş Ararım, İş… gündeme ilk geldiğinde, Fırat Güllü’nün “…İş Ararım, İş… Bir Okuldur” adlı yazısı bize referans olmuştu. O dönemde belki sadece içgüdüsel ya da sezgisel olarak kavradığımız bazı noktaları bugün daha net anladığımı düşünüyorum. Konstantin Stanislavski, bir oyuncunun beş yılda bir okula dönmesi gerektiğini söyler. Ben de bir çalıştırıcı/eğitmen olarak bu sene okula döndüm. …İş Ararım, İş… süreci sadece kulüpte çalışan öğrenciler için öğretici olmadı, biz eğitmenler için de bir okul oldu.

İş Ararım, İş… Fırat Güllü’nün de belirttiği gibi, basit bir hikâyeye ama aynı zamanda Türkiye koşullarında maalesef eskimeyecek bir ana temaya sahiptir: İşsizlik. Oyunun 1990 ve 1995 yıllarında oynanan versiyonlarında, yeni mezun bir Boğaziçili mezuniyet ödevinde anlattığı Hasan ve Kamil’in hikâyesini seyirciyle paylaşır. Bu iki epizodun ardından, iş arama sürecinin grotesk bir yorumu olarak BESON (Berduşluğa Son) adlı yarışma programını anlatan bölüm sahnelenir. 2002 ve 2009 yorumlarında, yeni mezun Boğaziçilinin mezuniyet ödevinde sadece Hasan’ın hikâyesi yer alır. BESON epizodu ise Hasan’ın katıldığı bir yarışma programı olarak değiştirilir, Hasan’ın hikâyesine bağlanır.3

Oyunun beş versiyonunda da çatı değişmemiştir. İşsizlik ve ekonomik kriz çatısı altında, iki yeni mezunun hikâyesi aracılığıyla akademi, iş yaşamı ve koşulları tartışılır. Bu tartışmalara ve temaya aracılık eden ise baş karakter Işıl’ın mezuniyet ödevidir. Oyun iki ana düzleme sahiptir: İlki, anlatıcı Işıl’ın seyirciyle dertleştiği “şimdiki zaman” düzlemidir. İkincisi ise yeni mezun Hasan’ın iş arama sürecine tanık olduğumuz düzlemdir. Hikâyenin “basit” oluşu, bu seneki oyunda hem içerik hem de biçim olarak denemeler yapılmasına imkân sağladı. 2019’un yaz aylarında başlayan eğitim araştırma dönemi kapsamında okuma ve söyleşi çalışmaları yapılırken metin de güncellendi. Beyaz yakalılar ile yapılan söyleşilerden, gündem tartışmasından çıkan sonuçlardan ve çalışma kapsamında temayla ilgili okunan kitaplar, izlenen filmlerden yola çıkarak oluşturulan vukuatlar, oyuncular tarafından doğaçlandı. Bu doğaçlamalardan çıkan metinsel malzeme üzerine çalışılarak metin kaba hatlarıyla oluşturuldu4. Metin bu yöntemle, oyunun çatısında majör değişiklikler yapılmadan, oyuncu malzemesiyle şekillendi. Orijinal metinde, anlatıcı Işıl eniştesinin kozmetik ürünleri satan atölyesinde çalışırken mezuniyet ödevinde incelediği çocukluk arkadaşı Hasan’ın hikâyesini hayali seyircisine anlatır. BÜO bu sene majör değişikliği burada yapmış; Işıl’ın hikâyesini seyirciyle bir canlı yayın platformu üzerinden paylaşmasına karar vermişti. Bu deneme olgunlaştırılıp bir ay sonra seyirciyle buluşmaya hazırlanırken Covid-19 patlak verdi.

Her şeyin belirsiz olduğu bir dönemin başında, herkes evlere kapanmışken oyun çalışmalarının nasıl devam edeceği düşünülmeye başlandı. Salgın ve zorunlu karantina sürecinin geçici olmayacağı kısa sürede anlaşıldı. BÜO rejisi eğitim prodüksiyonun yarıda kalmasına izin vermeyerek oyunu video formatına adapte etti. Yaklaşık üç ay süren çalışma döneminin ardından oyun seyircisiyle buluşmaya hazırdı.

Gündem, ele aldığımız konuyu daha yakıcı bir hale getirmişti: Pandemi koşullarında bazılarının evde kalabildiği, bazılarının ise işe gitmek zorunda olduğu, ücretli izin taleplerinin artmaya başladığı bu dönemde, metinde de belli değişikliklere gidildi. Bu değişikliklerin en önemlisi, eniştenin iş yerinin kolonya üreten ve satan bir atölyeye dönüştürülmesi oldu. Işıl’ın şimdiki zaman düzleminde yürüyen bu akış, atölye çalışanlarının “ücretli izin” talebiyle sonlandırıldı. Böylelikle içinden geçtiğimiz döneme de referans veren noktalar ön plana çıkartıldı. Aynı itkiyle iş sahneleri de revize edildi ve oyuna Covid-19 döneminde yapılan bir iş mülakatı sahnesi eklendi. Bu şekilde sadece biçim değil içerik de adapte edilmiş oldu.

BÜO, …İş Ararım, İş…’i video formatına adapte ederek üniversite tiyatrolarında bir ilki gerçekleştirdi. Oyunun güncel temalar barındırması kulübe yeni gelen üyeler için oyunu çekici kıldı. Böylelikle çoğunun karşılaştığı ya da ailesinden, arkadaşlarından tanık olduğu bir tartışma, kolaylıkla dramaturji çalışması içinde yer aldı. Oyunun epizodik yapısı, oyunculuk çalışmalarının daha rahat ilerlemesini sağladı. Dar kadrolarla yapılan çalışmalar hem oyuncularla daha yakından oyunculuk çalışması yapmayı hem de dramaturji tartışmalarının bire bir ilerlemesini sağladı.

Beklemediğimiz bir anda gelen salgın süreci, BÜO’yu oyunu video formatına adapte etmeye yönlendirdi. Böylelikle tiyatro sahnesinde rahatça sahnelenebilecek bu oyun, ilk defa denenen yöntemlerle seyircisiyle buluştu. Bu deneme/yanılma ve çalışma sürecinde sanatsal olarak karşımıza çıkan iki engel vardı: İlki, BÜO’da neredeyse hiç girilmeyen bir alan olan “video kurgusu” oldu. Video kurgusu esnasında ayrı bir rejiye ihtiyaç olduğu erken dönemde fark edildi ve bütüncül yaklaşmak için belli önlemler alındı. İkincisi ise kamera karşısında oynamanın, kamera önündeki oyuncuyu çalıştırmanın zorluğu idi. Bu engellerin öğretici olduğunu da söylemek lâzım. Süreç ve ürün değerlendirildiğinde eksiklikler ve geliştirilmesi gereken noktalar not edildi. Gelecek dönemde çalışmalara evlerden mi devam edilecek yoksa hızlıca alıştığımız(!) normalleşme koşullarında sahnelere mi dönülecek, bilmiyoruz. Fakat üniversite tiyatrolarının her türlü duruma hazırlıklı olması ve -deyim yerindeyse- krizi fırsata çevirerek kurgu ve görüntü dili, kamera önü oyunculuğu, dijital bir platforma teatral içerik üretmek gibi yeni alanlarda çalışmalar yapması gerekecek.

Salgın koşullarında prodüksiyon çalışmalarının en büyük zorluğu ise bir ‘online’ iletişim platformu olan Zoom üzerinden, evlerden bağlanmak oldu. BÜO’da bir gelenek olan kumpanya anlayışının bu süreçte yer yer sekteye uğradığını düşünüyorum. Normal şartlarda, bir sahnenin çalıştırıcı tarafından çalıştırıldığı, kalan kadronun ise izlediği ve yorumlarıyla katkıda bulunduğu merkezi çalışmalar yoluyla tüm kadronun dahil olduğu oyunculuk yorumu ve -bağlantılı olarak- dramaturji tartışmaları yapılırdı. Ayrıca her prodüksiyonda tüm kadro ışık, dekor, kostüm gibi teknik alanlarda beraber çalışırdı. Bu teknik çalışmalar üyelerin hem kulübe adapte olmasına hem de oyunun dramaturjisine hâkim olmasına olanak sağlardı. Salgın sürecinde ise bu yeteri kadar mümkün olamadı. Reji bu konuda olumlu adımlar attıysa da bu süreç maalesef ki sekteye uğradı ve dramaturjinin yer yer reji faaliyetini yürüten grupla sınırlı kalmasına neden oldu.

Fırat Güllü yazısında kendisi için …İş Ararım, İş…’ in neden bir okul olduğunu açıklarken, kendi üst döneminin oyunculuklarından, oyuncuyu çalıştırma pratiklerinden, kolektif metnin oluşturulma süreçlerinden bahsettikten sonra şunu ekler: “Tüm bunlar bir yana, bu oyun bizim hikâyemizi anlatıyordu ve sahne üzerinde kendimizi ifade etmemiz için gerekli araçları bize sunuyordu.[…] Bu tartışmalarımız “lâf” olarak kalmıyor, aynı zamanda teatral jestlere dönüştürülmeye çalışılıyordu. İşte tüm bu nedenlerden dolayı …İş Ararım, İş… bizim için tek başına bir okul oldu.” Fırat Güllü’nün değindiği nokta bugün bizler için de geçerli. …İş Ararım, İş…’in bizi araştırmaya sevk ettiği ekonomik ve politik koşullar, yaşadığımız Türkiye’de farklı alanlarda olup bitenleri daha iyi analiz etmemizi sağladı. Türkiye’de ekonomik krizin tarihi ne anlama geliyor? Ekonomik kriz günlük hayatlarımızı nasıl etkiliyor? Boğaziçi’nde değişen politikalar neler? Bunun gibi birçok soru tarihe de dönüp bakılarak ele alındı. Elde edilen analizlerin hepsi belki oyunda yer almadı/alamadı ama araştırmayı yapan gruba entelektüel gelişim açısından çok faydalı oldu. Öğrenciyken sadece tahayyül edebildiğimiz iş yaşamını, bire bir deneyimleyenlerden dinledik. Bu deneyimler iş hayatına atılmak istediğimizde (devlet memuru ya da beyaz yakalı olduğumuzda, ‘freelancer’ olarak çalıştığımızda ya da bu kalıplara sığmayacak işler yaptığımızda) nasıl seçimler yapmak zorunda kalacağımıza dair ipuçlarını gözler önüne seriverdi. Anlaşılan, Türkiye’nin hızlı değişen koşullarında iş bulmak da iş bulup orada tutunabilmek de bir yetenek istiyor.

Oyunun içerdiği sosyo-politik ve ekonomik tartışmalara ek olarak, yapısının değişime açık olması bizler için bir okuldu. Öte yandan, Fırat Güllü’nün yazdıklarına ek olarak bu dönem Covid-19’un önümüze çıkardığı engellerle mücadele etmek ayrı bir okul oldu. Kamera önü oyunculuğu, kamera önünde oyuncunun çalıştırılması, video kurgu alanı, görsel dil gibi evlerimizden dahil olduğumuz sanatsal çalışmalar, dijital iletişim platformlarının olanakları, Covid-19’un getirdiği psikolojik süreçler gibi insani zorluklar, fiziksel olmasa da bir arada durarak, dayanışarak aşılmaya çalışıldı. Sonuç olarak …İş Ararım, İş… süreci hem üniversitede amatör tiyatro yapan BÜO kadrosuna hem de öğrencilik yıllarımızda edindiğimiz deneyimi aktarmak ve geliştirmek üzere danışman/eğitmen olarak süreçte bulunan çalıştırıcılara bir okul oldu.

1 http://firatgullu.blogspot.com/2009/10/is-ararm-is-bir-okuldur.html

2 Oyunu izlemek isteyenler için: https://www.youtube.com/watch?v=3sgGd2mWHqA&list=PLZTBBEJREsiDpqbMU_0RVzyUCezakIEmA

3 Oyunun eski yorumlarına ait yazılar büo yıllık’ta bulunmaktadır. büo yıllık’a ulaşmak için bkz: https://buoboun.com/buo-yillik/

4 Doğaçlama çalışmalarında örnek alınan yöntemin temelini oluşturan Doğaçlama Atölyesi’nin notları için bkz: http://www.art-izan.org/kultur-sanat/ceviri-arastirma/dogaclama-atolyesi-raporu/

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Büşra Karpuz

Yanıtla