Serkan Fırtına
Uzun zamandır kitaplığımda okunmayı bekleyen ve şimdilerde okuma fırsatı bulduğum Fatih Balkış’ın Fars adlı romanından bahsedeceğim sizlere. Konusunu isminden de çağrışım yapacağı gibi tiyatrodan alan kitabın başarılı bir kurgusu ve anlatımı var.
İstanbul’dan Ankara’ya Çehov’un Martı oyununu sahnelemek için bir tren yolculuğu yapan bir grup tiyatrocu ve yanındakilerden oluşan roman kişilerini, tiyatro ekibinin içindeki bir kişinin gözlemleri ile tanıyor ve romana dahil oluyoruz. Yazar öyle içtenlikle oluşturmuş ki anlatısını bizi o’ana ve yazarın zihnindeki yolculuğa karışıyoruz.
İçsel bir yolculuğu, derinlemesine işleyen roman; sanatın ve daha özelde tiyatro sanatının ülkemizdeki niteliğini ve seyrini eleştirel olarak merkezine alıyor.
Yazarın tiyatro eğitimi almış olmasından dolayı, konuya inandırıcı ve gerçekçi bir yaklaşım gösterdiği görülüyor. Tebrik etmek gerekiyor ki; yazar toplumda sıklıkla yapılan bir güzellemeye değil; ironi ve hicve başvuruyor. Bunu yaparken eleştiri oklarını üzerine alınması gerekenlere saplamaktan çekinmiyor. Yazar böylece ezberleri bozmuş oluyor. Birbirini tekrar eden yavanlıklardan, kahramanlık ve kutsama hikâyelerinden geçilmeyen sanatın başka bir gerçekliğini yüzlerimize vuruyor.
Roman iki temel anlatı düzleminde ilerliyor: Metnin reel gerçeklik düzlemi anlatıcının tren yolculuğundaki gözlemleriyle ilerlerken; metnin iç dünya düzlemi ise anılar, çağrışımlar yoluyla ilerliyor. Bu ikinci düzlemde anlatıcı bir nevi bilinç akışı yöntemi ile kendi zihnine ve oradan on yıl önce intihar etmiş olan Can adlı arkadaşı ile beraber varoluşun anlamını sorguladıkları an’lara uzanıyor. Her iki düzlemde birbirlerinden kesin sınırlarla ayrılmıyor, birçok yerde birbirinin içinde eriyor.
Böyle romanların anlaşılması biraz güçlükler taşır. Entelektüel referanslara sahip olmak, Fars’ta yazarın birçok sanat dalına nüfuz eden göndermelerini alılmayabilmek için önemli bir gereklilik.
Fars, Özellikle tiyatroyu yaşam biçimi haline getiren herkesin okuması gereken bir roman.
Roman, incelemeciler içinde zengin bir çalışma alanı. Sosyolojik eleştiriden, psikanalitik eleştiriye kadar birçok farklı eleştiri türlerinde okumalara gebe bir eser.
Yazıyı kitaptan bir alıntı ile tamamlamak istiyorum: “Tiyatro koca bir farsa dönüştü, dedim kendi kendime. Bu kumpanya, oynadığımız drama ve yolculuğun kendisi ve bu ülke kocaman bir farstan başka bir şey değil. Saçmalıklar ve budalalıklar bütünü. Var olan her şey budalalık. İnsanlar topluca tiyatroda bir gerçeğin, henüz keşfedilmemiş bir gücün varlığına inanmak istiyorlar.”
Fatih Balkış, Fars, Can Yayınları, 107 s. 2013