Çocukların Bayramı ve Düşündürdükleri

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Dikmen Gürün

23 Nisan Çocuk Bayramı kapıda… İki gün sonra çocuklar ve gençler ve yaşlılar balkonlara çıkarak, pencerelerden sarkarak Atatürk’ün bu ülkenin çocuklarına armağan ettiği bu anlamlı günü bayraklar sallayarak, İstiklal Marşı’nı okuyarak kutlayacak. Aslında, dünya çocuklarına da bir armağan 23 Nisan. Küçüklerin, pırıl pırıl zihinlerin sonuna kadar hakkı böyle anlamlı bir bayram.

Şu Koronavirüs günlerinde, Kadıköy Belediyesi de, kendilerine ait üstü açık bir otobüs ve çalışanlarından oluşan küçük bir orkestra ile mahalleler arasında dolaşarak, uzaktan da olsa, selam etmek istedi semt çocuklarına. Biraz izledim televizyondan. Ne kadar güzel bir düşünce… Ama Kadıköy Kaymakamı “yassak” demiş! Neden? Başka örnekleri de var insanlara moral vermek için yapılan bu tür etkinliklerin. O zaman, neden bu yasak? Sorunun cevabını çok iyi biliyoruz da, yine de soruyoruz işte: “N e d e n?”

Genelde, siyasi iktidar tarafından hemen her konuda estirilen olumsuz havanın yıpratıcı etkileri giderek tırmanıyor! İnsanları bu kadar kasmaya, bunaltmaya gerek var mı?

Muhsin Ertuğrul’a saygı

Yüzümü bir kez daha çocuklara dönüyorum. Çocuklara ve tiyatroya; onların tiyatro ile olan ilişkilerine, tiyatro ile katedecekleri aydınlık yola dönüyorum. Muhsin Ertuğrul tarafından 1935 yılında İstanbul Şehir Tiyatroları bünyesinde tohumları atılan çocuk tiyatrosu bu yıl 85. yaşını sürüyor. Ne kadar doğru söylemiş, “Eğitim ve Tiyatro” üstüne sıklıkla yazdığı yazılarda Muhsin Hoca, tiyatronun çocuğun yaratıcı gücünü en kolay geliştiren biricik etkili sanat alanı olduğunu dile getirirken. “Çocuk beyni, çocuk zekâsı ancak tiyatro havasında, alabildiğince sınırsız ve engelsiz uçar. Ben o kanıdayım ki her mahallede bir çocuk tiyatrosu, her ilde bir gençlik tiyatrosu kurulmadıkça, siz isterseniz bin bir kalkınma planı yapın, o planları uygulayacak aydın genç bulamazsınız! Bizim kafa düzeyimiz de bir santim yükselmez! Çocuk dediğim zaman, ben, onda yarının gençliğini görüyorum. Hani şu Atatürk’ün emanetini onlardan başka bırakacak kimselere güvenemediği has gençliği… İşte onun için dönüp dolaşıp Çocuk Tiyatrosu üstünde direniyorum.”[1]

Günümüze gelince; “Ne durumda çocuk tiyatrosu?” “Muhsin Hoca’nın düşündüğü çizgide mi yol alıyor? Ayrı bir tartışma konusu. Ama, şunu da unutmamak gerekir; internet, televizyon ortamında yayılan sözde tiyatro tadındaki tutucu ve basit içerikli küçük anlatılardaki zararlı çizimlere “Hay Allah! Gözden kaçmış” diyebilen yöneticiler de var… Popülist ve yaranmacı kültürün toplumları sarmaladığı bir ortamda çocuk tiyatrosu hassasiyetle üzerinde durulması gereken çok ciddi bir konu.

İlim ve fen

Çocuklara, aileleriyle, olabildiğince güzel resimler çizerek, yazılar yazarak unutulmaz kılacakları bir 23 Nisan Bayramı diliyorum ve son sözü Mustafa Kemal Atatürk’e bırakıyorum: 27 Ekim 1932’de yaptığı bir konuşmada “Toplumu günümüz icaplarına göre ilerletmek için ilim ve fen lazımdır” demiş. “İlim ve fen teşebbüslerin merkezi, uygulamaları ise mekteptir. Mektebin vereceği ilim ve fen sayesindedir ki Türk ulusu, sanatı, iktisadiyatı, şiir ve edebiyatı, bütün mükemmel ve yeni şeyler ile inkişaf eder.”

Cumhuriyet

[1] “Gerçeklerin Düşleri: Tiyatro Düşünceleri”

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Dikmen Gürün

Yanıtla