Editörün notu: Drama alanında en fazla kullanılan tekniklerden birisi masal değiştirme ve yorumlama çalışmalarıdır. Bu yüzden de, Melek Özlem Sezer’in yapmış olduğu çalışmanın haberleştirilmesi gerektiğini düşündüm.
Kadına itaati öğreten masallar
“Masallar ve Toplumsal Cinsiyet” kitabının yazarı Melek Özlem Sezer, Ankara’da okurlarıyla gerçekleştirdiği buluşmada, masalların hem kadının hem de erkeğin toplumsal rolü üzerindeki etkisini değerlendirdi. Normalde aşırı tepkilerle karşılayacağımız olayların veriliş şeklinden dolayı masallarda kabul gördüğüne vurgu yapan Sezer, özellikle masallarda kadına atfedilen özelliklerin günlük yaşamda da karşılığını bulduğunu belirtti. Masal kadınlarının çoğunlukla çok iyi, itaatkar, sorgulamayan, her şeyi kabul eden ve bunların karşılığında da mutlu sona kavuşan karakterler olduğunu ifade eden Sezer, masalların topluma, özellikle de kadınlara “Siz bu hayatı kabullenin ve itaat edin, sakın mücadele etmeyin, prensiniz gelip sizi kurtaracaktır” mesajı verdiğine dikkat çekti.
Yazar Melek Özlem Sezer, Evrensel Basım Yayın tarafından yayınlanan “Masallar ve Toplumsal Cinsiyet” isimli kitabını geçtiğimiz Cuma akşamı Ankara’da Kurgu Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdiği söyleşisiyle tanıttı. Sezer, masalların sadece çocuklara yönelik olduğunun düşünüldüğünü, bu nedenle masalın da bir edebi tür olduğunun unutulduğunu söyledi. Masalın çocuklarla özdeşleşmesinin sebebinin çocukların her zaman fantastik olana ilgi duymasından kaynaklandığını dile getiren Sezer, kitabında masalın ideolojik altyapısının toplumu nasıl etkilediğini tartıştığını anlattı. Masalların kabullenilmeyecek ve tepki gösterilecek birçok şeyi rahatlıkla söyleyebildiğini belirten Sezer, bunun, masalın ne anlattığının anlaşılmamasından kaynaklandığını söyledi.
‘MASALDA EZİLEN EZİLMEYİ KABULLENİYOR’
Masallarda bahsi geçenlerin soyluların değil, orta sınıfın ihtiyaçları ve ilişkileri olduğunu söyleyen Sezer, “Masallar, saraydakiler için değil, ezilen kadın için, ezilmeyi kabul etmeleri için yazılmıştır” dedi. Sezer, masallarda “Sen evini ve kalbini temiz tut, bir gün bir prens gelip seni kurtaracaktır” mesajının olduğunu belirtti.
“Pamuk prenses evde hizmetçi, cücelerin evine giriyor ve yine ilk yaptığı şey temizlik. Yani bu kız zaten hizmetçi ruhlu ve bunun için kraliçenin de yapabileceği hiçbir şey yok” diyerek masalın iyi kalpli ve sevilen kızına yüklenen özelliklere dikkat çekti. Masalda çeşitli simgelerin çok masum görünmesine rağmen, çok önemli anlamları olduğunu söyleyen Sezer, prensesin ölüp camdan bir tabuta konmasının güzelliğin teşhiri anlamına geldiğini ve cinselliği simgelediğini, kırmızı elmanın ise yasak tutkuyu hatırlattığını belirtti.
“Pamuk Prenses’in çok güzel ve çok iyi olmasına rağmen cücelerden hiç birinin prensese gönlü kaymaz. Çünkü cüceler iğdiş edilmişlerdir ve madencidirler. Zaten bu yüzden ormanda yaşıyorlardır” diyerek masalın sınıfsal düzenin korunmasına özen gösterdiğini, bu yüzden cüceler ile pamuk prenses arasında her zaman bir sınır olduğunu ifade etti.
MASUM ÖPÜCÜK ORJİNALİNDE TECAVÜZ
Prensin “dayanamıycam, öpücem” diyerek öptüğü, ölü prensesin nefes borusuna takılan elma parçasının bu öpücüğün etkisiyle çıkmasının normal olmadığını söyleyen Sezer, “Aslında masalın orijinal metninde bu öpücük değil, tecavüz. Ancak böyle bir sarsılmayla o elma parçası çıkabilir” dedi. Orijinal metnin yazıldığı zamanlarda tecavüzün zaten günlük hayatın içinde olduğu düşünülünce, bunun normal karşılandığını belirten Sezer, masalın zamanla sadece “masum bir öpücük” halini almasına rağmen hala kastettiği anlamlarla aslında masum olmadığını dile getirdi.
Prensin dayanamayıp, zaten ölü olan bir kızı öpmesinin de hiç sorgulanmamasına dikkat çeken Sezer, “Biz bu adamın gelip ölü olan kızı öpmesine tepki vermeyiz, çünkü prensesin ölü olmadığını biliriz” dedi.
Prensin tecavüz öncesi eski erginlenme törenlerine benzer şekilde yalnız başına ormanda olmasına vurgu yapan Sezer, prensin ormanda tek başına mücadele etmesinin ilkel kabilelerdeki erginlenme törenlerini hatırlattığını söyledi.
MASALLARA NEDEN TEPKİ GÖSTERMİYORUZ?
“Masallarda, erkek kadını yönetir, devlet erkeği yönetir” diyen Sezer, önemli olanın bunun anlaşılıp anlaşılmaması değil, bugün kadınların ne yapacağını bilmemesi olduğuna dikkat çekti. Bu masallarla yetişmiş kadınların rekabet, acımazsızlık ve sertlik ile yüklü iş dünyasında bocalamasının çok doğal olduğunu vurgulayan Sezer, “ Kadın, bağımlı, sadakatle yüklü ve merhametle üstün özelliklere sahip olacağı öğretilen kadın, iş hayatında da başarılı olamaz” diye konuştu.
“Kadınlar ‘cinderella komplexi’ diye adlandırılan davranış bozukluğuna yakalanır; ağlar, üzülür, kendini hırpalar ve böylelikle erkeğin hata yaptığını anlamasını bekler. Güçlü bir erkeğe bağımlı olmak ister” diyen Sezer, kadının da erkeğin de toplumun yüklediği sorumluluklardan ve özelliklerden sıyrılamadığını dile getirdi.
(Ankara/EVRENSEL)