Geçtiğimiz hafta içerisinde Mimesis Sahne Sanatları Portali’nin haber sayfalarında tiyatrocuların örgütlenme girişimleri ile ilgili bazı haberler yayınlandı. Bu haberlerden bazıları nispeten eski bir girişimin son dönemde yaşadığı kan kaybı ve içine girdiği yeniden yapılanma süreci üzerineydi. Diğeri ise tiyatrocuların giriştiği yeni bir serüvenin başlangıcını haber veriyordu.
Haber sayfalarımızda görebileceğiniz gibi Türkiye Tiyatrolar Birliği 4 Aralık’ta bir genel kurul düzenledi. Bu genel kurulda bir süredir iç işleyişinde sorunlar yaşandığı düşünülen örgütün yeniden yapılandırılması için adımlar atıldı. Yeniden dönem sözcülüğü uygulamasına geçildi ve yürütme kurulu genişletildi. Bu türden girişimler eğer hastalığa doğru teşhis yapılmışsa hastayı ayağa kaldırabilecektir –ki tiyatronun örgütlülüğünden yana olanların da bundan başka bir isteğinin olması elbette ki düşünülemez. Ancak bu gelişmelerle aynı anda gerçekleşen bir ayrılık deklarasyonu bu konuda kafalarda soru işaretlerinin oluşmasına neden oldu. Geçtiğimiz yıl örgütlü bir tiyatro kurma sürecinin bir parçası olarak düzenlenen kurultayların ardından TTB’ye katılma kararı alan İstanbul Alternatif Tiyatrolar Platformu-Girişimi üyesi bazı topluluklar örgütten ayrılma kararı aldılar. Bu gruplar geçen bir yılı değerlendirdiklerinde işleyişin demokratik bir hüviyete kavuşamamasından yakınmaktaydılar ve yollarını farklı arayışlarla sürdürmeye karar verdiler. Umarız TTB’nin içinde ve ayrılanlar aracılığıyla dışında yürütülecek örgütlenme tartışmaları tiyatrocular açısından ufuk açıcı olur. Ama şu an itibariyle bir yıl önce atılan tohumların yeşermeden solduğu ve tiyatromuzun yine örgütsüzlükten muzdarip olduğu bir gerçek. Tiyatro kamuoyu bunun nedenleri üzerinde tartışmaya başlamazsa yeni girişimler de tek tek heba olup gidecektir.
Bu eski örgütün yaşadığı kan kaybı ve ortaya çıkan yeniden yapılanma girişimiyle eş zamanlı bir şekilde, ancak bu sefer daha çok profesyonel oyuncuları ilgilendiren bir alanda başka bir örgütlenme girişimi daha start alıyordu: Oyuncular Sendikası. Pek çok kez ifade edildiği gibi gerçekte bir meslek kolu olarak tiyatronun sendikal bir örgütlenmeye gitmesinin önünde yasal birçok engel var. O yüzden profesyonel tiyatrocular uzun bir süredir daha çok dernek ya da vakıf türü örgütlenmeler içerisine girerek sosyo-ekonomik haklarını koruma mücadelesi vermeyi tercih etmekteydiler. Ancak görüldü ki eldeki örnekler ne bu mücadeleyi verebildi, ne de birkaç aktivist dışında gerçekten samimi biçimde bu hakların peşinde koşacak insanlar ortaya çıkarabildi. Hatta bu yapıların uzun bir süredir bir tabela örgütüne dönüşme tehlikesi yaşamakta olduğu da birçok tiyatrocunun farkında olduğu bir gerçeklikti. Ancak şimdiki girişim bu konuda belli bir kararlılık sergileyeceğini iddia ediyor ve bu kez farklı bir yaklaşım sergilemeyi deniyor: Önceki örgütlenmeler yasaların belirleyiciliğini kabul edip kendi örgütlerini yasaya göre oluştururken, bu sefer önce örgüt kurulup yasaların bu örgüte göre uyum sağlaması için mücadele etme yolu benimsenmiş durumda. Ayrıca sistemin dayattığı klasik sendika tanımını aşan hedeflere sahip olma gibi bir hedefi olduğu da düşünülürse bu girişimin başarıya ulaşması, uzunca bir süredir «her koyun kendi bacağından…» anlayışının hâkim olduğu profesyonel bölgenin ciddi kazanımlar elde etmesini sağlayabilir.
Yıllardır «tiyatromuz örgütsüz ve sahipsiz» türünden söylemleri dile getirmek dışında somut şeyler yapmayan tiyatrocuların son birkaç yıldır, deneme ve yanılma yoluyla da olsa bir şeyleri değiştirmeye çalışmasını bir kazanım olarak görüyor ve bu uzun ve meşakkatli yolda tüm girişimcilere sabır ve dirayet temenni ediyoruz.