Yaşam Kaya
İstanbul Devlet Tiyatrosu, 2010/11 sezonunda yoluna Shakespeare’in dünyaca ünlü komedisi “As you like it|Size Nasıl Geliyorsa” oyunuyla devam ediyor. Ödüllü yönetmen Hakan Çimenser’in yönettiği oyunda kalabalık bir kadro sahnedeki yerini alıyor. Fenomen bir anlama haline dönüşen “bütün dünya bir sahnedir ve bizde oyuncuları” sözünün yankıları arasında, karşımızda muhteşem bir Shakespeare yorumu ve sahneleri büyüleyen bir oyuncu görüyoruz. Oyun tam çeviriyi karşılamayan, ama konusu itibariyle bütünleşen “Beğendiğiniz Gibi” adıyla seyircisinin karşına çıkıyor.
Oyunun konusuna gelirsek, Dük Frederick abisinin makamını ele geçirmek için türlü kurnazlık yapar ve sonunda istediğini elde eder. Abisinin kızı Rosalind’in kendileri ile kalmasına izin vermiş olsa da, belli süre sonra iktidar hırsı yüzünden öz yeğenini sokağa atar. Dük’ün kızı Celia bir kardeş olarak bildiği Rosalind’i yalnız bırakmak istemez, onunla Arden Ormanı’na kaçar. Yolda kılık değiştiren Rosalind ve Celia’nın amaçları sürgündeki yaşlı Dük’ü, yani Rosalind’in babasını bulmaktır. Bu arada Rosalind’in aşığı Orlando’da kardeşinin kendisini öldürme teşebbüsünü öğrenir ve o da ormanın derinliklerine doğru bir maceraya atılır. Oliver kardeşinin peşi sıra ormana gelir. Yaşlı Dük, Dük Jagues, Dük Frederick, James, Celia, Touchstone, Orlando, Oliver, Amines, Çoban… Arden Ormanı’nda yanlışlıklar üzerine oluşan kargaşanın ve komedinin doğmasına neden olurlar.
Klasik Shakepeare oyunlarında karşımıza çıkan tipik konulardan bir tanesi ile karşı karşıyayız. Shakespeare, oyunlarını yaratırken insanların en temel hayvani duygularını günlük hayatın içine serpiştirir. İktidar hırsı, yalan, iftira…vs. bu duygular üzerinden ikilik çıkartan yazar, içinde yaşadığı dönemin sorunlarını eserlerinin içine katarak yoluna devam eder. “Beğendiğiniz Gibi” eserinde söylediklerimizin hepsini bütünüyle görüyoruz. Kardeşi tarafından tahtından edilmiş bir Dük, abisi tarafından öldürülmek istenen bir kardeş, aşklarını yaşamak isteyen insanların farklı arayışları klasik Shakespeare dünyasının önemli bir kesitidir. Peki tüm bunları, yani uzun konuyu Hakan Çimenser ve kalabalık kadro nasıl yorumlamış?
Sahnede Büyüleyici Bir Oyuncu “Mine Tugay”
Mine Tugay, oynadığı Rosalind karakteri ile tüm bu olayların mihenk taşı! Daha önce “Çok Uzak, Kara Tavuk” oyunlarında sahnede izlediğim oyuncunun karakter yaratmaktaki ustalığı aratarak ilerliyor. Öncelikle doğal bir oyuncu var karşımızda. Erkek kılığına girmiş karakterinin yaşadığı ikircikli duyguları tam anlamıyla sahneye yansıtabiliyor. Göz yaşlarını öyle bir anda kullanıyor ki, yüzündeki kin ve nefret bir anda aşkın büyüsüne kapılmış hanımefendiye dönüşebiliyor. Sonra ekibin yüksek temposu içinde sivrilmiş bir isim kendisi. Tiyatroda daha çok görünmeli! Şunu eklemeden kendimi alamayacağım, Rosalind’in sevgilisinin yanından koşarak ayrıldığı bir sahne vardı ikinci perdede… Sahnenin tek dekoru olan ağacın altından öyle bir koştu ki, bir an Mine Tugay ile ağacın kol kola sahneyi terk edeceğini zannettim. İçindeki enerji oyunun tamamında rahatlıkla hissediliyor, görülüyor!
Diğer oyunculara gelirsek… Murat Karasu geçmişteki eleştirilerimde yazdığım gibi sahnelerden uzaklaşarak bizleri kendisinden mahrum bırakmamalı. Dük Jagues’ in melankolik yapısını iyi sergiliyor. Ayrıca yüksek tempoya uygun bedensel hareketleri ile maceracı karakterine sahnede işlev kazandırmış. Cem Kurtoğlu, Yaşlı Dük’ün insanları sevgiyle, barışla kucaklayan yapısını yerinde tepkilerle oynamış. Orlando ile yemeğini paylaştığı anda sahneye damgasını vuruyor. Zeynep Erkekli, Touchstone (soytarı) rolünde izleyeni rahatlatan isim. Belli ki 1940’lı yılların çevirisi var karşımızda. Seyircinin uzayan ve bitmek bilmeyen diyaloglardan bunaldığı anlarda oyunuyla insanların içine su serpiyor. Deniz Bolışık, Dük’ün kızı Celia’da iyi olmasına iyi, fakat şu Oliver’le karşılaştığı sahnede biraz daha hareketli olsa, aşk ve komedi daha çok iç içe girecek.
İlkay Akdağlı, Şamil Kafkas, Doğan Turan, Gözde Çetiner, Fatih Sönmez, Nazlı Uğurtaş, Levent Aras, Mustafa Çolakoğlu, Ezgi Yentürk, Aral Seskir oyunun diğer önemli isimleri. Saydıklarım ekip içinde taşları yerine oturtan isimler. Gösterinin müzikleri Hakan Kılma–Melis Şeşen ikilisine ait, ki bu sezon şu ana kadar dinlediğim en güzel tiyatro müziğiyle karşı karşıyayım. Canlı performansa diyecek söz yok! Oyunun kostümleri çok kötü! Gülümser Erigür’ün dönem itibari ile –özellikle erkeklerin giyimini- sil baştan ele almalı. Dekor tasarımda gördüğümüz dev ağaç sahneye yetmemiş.
Işık’ta Akın Yılmaz Harikalar Yaratmış!
Akın Yılmaz, ışık tasarımındaki yenilikçi anlayışını “Beğendiğiniz Gibi” oyununa öyle bir yanıtmış ki, çıplak sahne Akın Yılmaz’ın “ışık dekoruyla” aydınlanıyor. Işığını bir dekor gibi kullanıyor. Sahne geçişleri, duygulara uygun oluşan renkler, orman bölümünün aydınlanması Akın Yılmaz’ın üstün zekasıyla başka anlamlara bürünmüş. Oyunu dekorun eksikliğinden kurtarırken, yarattığı tasarımla bu seneye damga vuran bir iş yaptığını herkese kanıtlıyor!
Son Söz Hakan Çimenser’e
O’nun için “İstanbul sahnelerini farklı tarzı ile hareketlendiren yönetmen” dersek yanlış bir tabir kullanmamış oluruz. Dört dörtlük bir Shakespeare yorumuyla karşı karşıyayız. Seyirciyi oyunun içine sokmak için yarattığı sürprizlerden tutun da, kalabalık kadroyu aynı potada eriten bakış açısına dek, oyunda bir Hakan Çimenser farkındalığı var. İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda geçen sene yarattığı değişim rüzgarı bu yeni oyunuyla sürüyor. Önümüzdeki oyunlarıyla daha çok süreceğe benziyor.
İstanbul Devlet Tiyatroları’nda Shakespeare’in güzel oyunlarından bir tanesi sahneleniyor. Siz siz olun, böylesine muhteşem bir kadroyu izlemeden tiyatro sezonunu kapatmayın. Mutlaka ama mutlaka bu oyuna gidin…