Demokratikleşme Yalanına Sahnelerden Cevap

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Tiyatro Avesta, Türkiye Tiyatrosu’nun demokratik zenginliği açısından önemli bir grup. Kürtçe Tiyatro’nun profesyonel anlamda zenginleşerek çoğalması, grubun 2003 yılından bu yana yürüttüğü özverili çalışma ile gerçekleşti. Evrensel konulardan ülke gerçeklerine uzanan geniş yelpaze Avesta’nın oyun seçimlerinde açıkça görülüyor. ‘Mirina Zimanekî / Bir Dilin Ölümü’ bu evrenselliğin önemli bir örneği. Mehmed Uzun’un ‘Kahramanın Ölümü’ şiiri ile Nobel Ödüllü Harold Pinter’in ‘Dağ Dili’ adlı oyunu aynı pota içinde eritilerek, 1980 faşizminin Diyarbakır Cezaevi’nde yaptığı işkenceler gözler önüne getiriliyor. Aslında 80 küsur yıllık bir acı sahnelere aktarılıyor.

Oyunun nasıl ortaya çıktığına bakacak olursak Türkiye’nin karanlık tarihini de görmüş oluruz. Harold Pinter, 1985 yılında Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaret sırasında Diyarbakır Cezaevi’ne giderek Kürt sosyalistlere yapılan işkencelere gözleri ile tanıklık etmiş ve bunun neticesinde ‘Dağ Dili’ adlı bir oyun kaleme almıştır.

Oyunda kendi dillerini konuşmaları yasaklanan bir topluluğun yaşadığı psikolojik işkenceden bahsedilir. Pinter, Kürtlerin askeri diktatörlük döneminden günümüze dek yaşadıklarını evrensel duygularla dile getirmiştir. Mehmed Uzun’un kahramanlık duygularıyla yüklü ‘Kahramanın Ölümü’ şiiri bu oyunun içine eklenince Tiyatro Avesta imzalı muhteşem bir konu ortaya çıkıyor. ‘Mirina Zimanekî / Bir Dilin Ölümü’ 2010 yılının Türkiye’sini aydınlatan bir eser.

Kimliğin Mücadelesi

Konuda hapishanede kimliği yüzünden işkence gören bir genci izliyoruz. Annesi ve sevgilisi ile ana dilinde konuşması yasaklanan bu genç, iki cümle konuşarak kendisini ifade etmeye çalışıyor. Sistemin faşist baskıcı yapısı, gencin üzerinde psikolojik ve fiziksel baskılar yaparak onun dünya ile tüm bağlantısını koparmaya çalışıyor. Konuya uygun aralıklarla okunan şiirler direnen bir kimliğin onur mücadelesini tüm çıplaklığıyla gözler önüne getiriyor.

İçinden geçtiğimiz politik döneme baktığımız zaman Başbakan’ın 80 darbesi ile yüzleşmek söyleminin sahteliği ‘Mirina Zimanekî / Bir Dilin Ölümü’ oyununda nedenleriyle belirginleşiyor. Askeri diktatörlüğün kadro yapısının iktidar içinde örgütlü olduğu ve Anadolu’da yaşayan halkların 30 senedir işkence tezgâhlarında yok edildiği, oy peşine düşen bir güruhun şimdi aklına geliyor(!) 1980 faşizminin kadro yapısı şu anki ordunun ve iktidarın kadrolarında görülmekteyken, acılar çekmiş yüz binlerce insanın çığlıkları duyulmazken; anayasada değiştirilen göstermelik birkaç madde işkence görmüş halkları demokratikleşme yalanına ortak edemiyor. Şu an bile hapishanelerde oyunda yaşanılan acılar devam etmekte.

Demokratikleşme Yalanı Sahnede!

Oyunu sahneye Aydın Orak aktarmış. Orak, hem oyuncu hem de yönetmen kimliği ile oyuna hayat veren önemli bir isim. Çapraz kurgu tekniği ile iki eseri aynı noktada başarılı biçimde buluşturan Aydın Orak, oyunda yer alan diğer oyuncuların da rollerine adaptasyonunu güçlendirmiş. Acıyı yaşayan insanların gerçek yüz ifadelerini sahnede gören seyirci, konu ile doğal bir empati sürecine giriyor. Felsefesi derin, basit söylemlerden uzak konu yapısı olayın her bölümünde hissediliyor. Seyirci sahnedeki acıları oyuncularla beraber yaşıyor. Bilal Bulut, Şengül Özdemir, Perihan Adalmış şahane performanslarıyla oyunu tamamlıyorlar. Ciwan Haco’nun muhteşem müziklerini unutmamak gerekli.

Bugün Türkiye’de halen birçok hapishanede 80 dönemi işkence tezgâhları devam ediyor. Nobel Ödüllü Harold Pinter, tarafsız bir aydın gözüyle 1985 yılında bu işkenceleri tüm dünyaya duyurmaya çalıştı. Mehmed Uzun, eserlerinde Türkiye’de yaşanılan kıyımları anlattı.

Aradan geçen yıllara rağmen, dilleri, inançları ve kültürleri yüzünden binlerce insan hapishanelerde çürütülüyor. Demokratikleşme yalanlarını ayyuka çıkaran ‘Mirina Zimanekî / Bir Dilin Ölümü’ sadece Kürtler için değil, Anadolu’da sistem tarafından yok edilmek istenen tüm halkların ortak sesi konumunda. Kürtlerle beraber bu topraklar üzerinde yaşayan insanların acılarını görmek isteyenler oyunu kaçırmasın…

Birgün

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Yaşam Kaya

Yanıtla