Tiyatro, Krizin Pençesinde

Pinterest LinkedIn Tumblr +

(Tuğçe Çelik’in Birgün‘de yayımlanan haberinin bir kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz.)

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan protestoların gölgesinde 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’ne giriliyor. Adalet ve özgürlük mücadelesinin her zaman yanında olduklarını söyleyen tiyatrocular tiyatro gününde ekonomik krize dikkat çekti.

Tiyatro sanatçısı Çağdaş Ekin Şişman, “Tiyatro memleketin halinden muaf değil. Dehşet verici bir yoksulluk içindeyiz. Seyirciler haklı olarak azaldı” dedi. Şişman şöyle devam etti: “Kültür alanı kamusal bir hak olmalıyken lüksün de lüksü oldu. 600 lira, 1000 lira tiyatro bileti için fazla. Beyaz peynirin 500 lira olduğu yerde başrolün peynirde olması gayet anlaşılır. Dünya Tiyatro Günü’nü Türkiye’de yoksulluk, hukuksuzluk içinde, dünya genelinde de savaş ve soykırımlarla geçiriyoruz. Böyle bir ortamda tiyatro ve tüm kültür alanlarının yaratımlarını, üretim süreçlerini emekten, barıştan, dayanışmadan ve adaletten yana çevirmesinden başka yol yok.”

ASAYİŞ BERKEMAL DEĞİL

Yeni Tiyatro Dergisi editörü ve bağımsız yapımcı Mustafa İri, tiyatronun doğal felaketlerden ve ülkedeki sosyopolitik çalkantılardan ilk etkilenen sanat alanı olduğunun altını çizdi. İri, “Tiyatro bu tür durumlardan etkilenen ilk alan. Çok ilginç. Çünkü insanların hem zihnini, kültürel yapısını hem de gündelik hayatını en kolay hafifleten, destekleyen ve dengeleyen yaratıma sahip olan bir kanal olmasına rağmen hayat damarlarından biri olan bu alan sürekli sekteye uğratılıyor. Bu tiyatro yapıcılar için çok büyük sorun. Son üç beş yılda sanki anlaşmalı bir felaketler silsilesi var. Asla ‘evet şimdi asayiş berkemal’ deyip keyifle sanatı ve tiyatroyu icra edecek bir dengeye kavuşamıyoruz” dedi.

KRİZ ÜRETİMİ DE VURUYOR

Tiyatronun çok masraflı ve çalışanlarını ekonomik anlamda besleyemez hale geldiğini vurgulayan İri şunları kaydetti: “Yüksek fiyatlı biletlerin satılabilmesi için çok ünlü isimlerin yer aldığı dev prodüksiyonların sadece belli sahnelerde, büyük AVM’lerde, çok konforlu sahnelerde oynanabilecek bir sistemin içinde olunduğundan yüksek sanatmış gibi görünen aslında daha çok şova benzeyen tiyatro yapıtları tehlike yaratıyor. İşin en zor kısmı alternatif tiyatro yapanlarla ilgili. Sadece 30-40 kişinin izleyebileceği minik sahnelerde oluşturulan tiyatrolar, yapımlar çok iyi oldukları halde masrafını karşılayamıyor. 30 kişilik salonun 30’u bile satılsa ancak sahne kirası karşılanabiliyor. Akademik üretimlerin yapılmaması, seyircinin tiyatroya sadece gevşeme veya rahatlama olarak bakması gibi sebeplerle dünyayla yarışamadığımız bir düzenin içinde kayboluyoruz.”

ÖZEL İNDİRİM UYGULANMALI

Tiyatro Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Mert Fırat da, sürdürülebilir tiyatro ekosistemi oluşturulması için hukuki ve ekonomik düzenlemelerin şart olduğunu hep vurguladıklarını söyledi. Özel tiyatroların ticari işletme olarak kabul edilmesinin ve ağır vergi yükünün tiyatro üretimini zorlaştırdığını kaydeden Fırat, “Bu nedenle vergi muafiyetleri, SGK teşvikleri ve kamu kurumları ile yerel yönetim desteklerinin artırılması gibi somut adımların atılması gerekiyor” dedi.

Fırat şunları kaydetti: “Enflasyon nedeniyle kira, enerji, sahneleme giderleri ve sanatçılara ödenen ücretler gibi kalemlerde artış yaşandı. Gelirler aynı oranda artmadığı için pek çok tiyatro ayakta kalma mücadelesi veriyor. Ekonomik durum bilet fiyatlarını artırma baskısı yaratıyor, ancak seyircinin ekonomik gücü de sınırlı olduğundan bu da sürdürülebilir bir çözüm olmuyor. Vergi indirimi, SGK teşvikleri, elektrik, su ve doğalgaz gibi temel giderlerde tiyatrolara özel indirimlerin uygulanması, tiyatrolara desteklerin çeşitlendirilmesi gibi adımların atılması elzem.”

“Sanat, gücünü özgür düşünceden alır. Sanat, toplumun vicdanının da en güçlü seslerinden biridir” diyen Fırat özetle şunları aktardı: “Son süreçte artan güvenlik önlemleri, insanların tiyatroya gitme motivasyonunu olumsuz etkilediği gibi, etkinliklerin iptal edilmesi tiyatroların zor durumda kalmasına neden oldu. Bu protestolar hak arayışını içeriyor. Sanatçılar olarak, adalet ve özgürlük mücadelesinin her zaman yanındayız. Bugün yaşananlar, kısa vadede tiyatroları ekonomik anlamda zorlasa da uzun vadede sanatın her alanı için daha adil ve özgür bir ortamın doğacağına inanıyoruz. Tiyatro, insanların kendini ifade etme alanlarından biridir ve biz de bu alanda hak, adalet ve özgürlük mücadelesinin parçası olmaya devam edeceğiz.”

MEKÂN BULMAK ARTIK İMKÂNSIZ

Bağımsız kukla sanatçısı Cansu Akdeniz ise, kukla tiyatrosu icra ederken en büyük sıkıntısının ekonomik belirsizlik olduğunu söyledi. Akdeniz, “Her proje, her oyun ya da atölye, büyük bir emeğin yanı sıra maddi bir risk içeriyor. Devlet desteği ya da kurumsal bir yapının güvencesi olmadan üretim yapmak, bazen en temel ihtiyaçları bile karşılamayı zorlaştırıyor. Sanata ayrılan bütçeler kısıtlandığında ilk gözden çıkarılanlar bağımsız sanatçılar oluyor. Tiyatro yapmak, kuklalar üretmek ve bu sanatla bir hayat kurmaya çalışmak, sadece yaratıcılıkla değil, aynı zamanda ekonomik kaygılarla da sürekli bir denge kurmayı gerektiriyor” ifadelerini kullandı.

Devamı için tıklayın.

Paylaş.

Yanıtla