Kadın Yaşam Özgürlük: İran’da Kadınların Başkaldırısı

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Zehra İpşiroğlu

Son zamanlarda izlediğim iki İran filminden özellikle toplumsal cinsiyet açısından çok etkilendim. Birbiriyle hiç ilgisi olmayan bu iki filmin ortak yanı baskılar, yasaklarla dolu bir dünyadan kesitler. Yine her ikisi de kadınları anlatıyor, başkaldırılarını ve savaşım güçlerini..

En Sevdiğim Pastam

Yönetmen Maryam Moghadam’ın En Sevdiğim Pastam filminde yasaklarla dolu bir dünyada yalnız yaşayan yetmişlerindeki bir kadınla bir taksi sürücüsünün kısa süren dostluğu anlatılıyor, insanın içine işleyen sımsıcak bir film. Hiç tanımadığı bir adamla sokakta arkadaşlık kuran, dahası onu evine davet eden Mahim büyük bir tabuyu kırıyor. İki yaşlının birbirleriyle geçirdikleri uzun gece, uzun uzun sohbet etmeleri, Mahim’in pişirdiği nefis yemekleri yemeleri, şoförün evin ufak tefek tamir işlerini yapması, her ikisinin de mum ışığında bahçede oturmaları, şarap içip dans etmeleri yaşlılık ve yalnızlık çemberini kıran çok insancıl, çok sıcak bir film.

Kutsal İncir’in Tohumu’nda

Mohammad Rasoulof’un Kutsal İncir’in Tohumu’nda ise sorgu yargıçlığına terfiyi hedefleyen bir hâkimin ve eşi ve iki kızıyla çatışması gösteriliyor. Önüne sürülen dosyaları okumadan art arda ölüm cezalarına imza atan hâkim giderek sistemin kuklasına dönüştüğü oranda ailesine yabancılaşıyor, öte yandan kadınlar arası dayanışma da giderek yoğunlaşıyor. Hâkimin eşi ataerkil aile kurallarının öngördüğü gibi eşine hizmet ederken yavaş yavaş bir dönüşüm geçiriyor. Çünkü sosyal medya ile devlet TV sindeki haberlerin birbirleriyle hiç uyuşmadığını gören kızları tanık oldukları polis saldırısıyla birlikte her şeyi sorgulamaya başlıyorlar. Kızlarının giderek etkisi altına giren anneleri ise sonunda farklı düşünmeye başlıyor. Ailenin yaşamına paralel olarak gösterilen belgesel sahneler, yürüyüşler, polis saldırıları toplumsal ve politik arka planı gözler önüne seriyor.

Kadınların başkaldırısı

Beni çok etkileyen ve düşündüren her iki filimde de kadınların başkaldırısı oldu. Kutsal İncir’in Tohumu’nda muhafazakâr bir aile çerçevesinde yetişen kızlar devlet saldırısının ve şiddetin ne demek olduğunu arkadaşlarının ağır yaralanmasıyla kendi gözleriyle yaşıyorlar. Annelerini, babalarını ve sistemi sorgulamaya başlamalarıyla başlayan çatışmalar ailenin çözülmesine neden oluyor. En Sevdiğim Pastam’daki Mahim karakteri ise cesaretiyle bir tabuyu kırıyor.

Filmlerin finali

En Sevdiğim Pasta’daki sonu, yaşlı taksi şoförünün kadının evinde ölmesini açıkça çok dramatik buldum. Başka bir son, filmin başkaldırı izleğini, böylece politik boyutunu daha iyi çıkartabilirdi. Şöyle bir sahne geliyor gözümün önüne: İki yaşlı keyifle dans ederlerken evi, gürültüden rahatsız olan komşuların şikâyetiyle polis basıyor. Mahim şoförü kardeşi olarak tanıtıp ahlak polislerini öfkeyle kapı dışarı ediyor. Zaten filmde buna benzer bir sahne var, Mahim cesaretiyle ahlak polisinin eline düşen genç bir kızı kurtarıyor. İlginç bir film insanın yaratıcılığını da nasıl etkiliyor. Ama şu da var benim düşündüğüm gibi bir son kolay kolay olamazdı, sansür malum…Film yurt dışında çekilmiş bile olsa sansürün ve otosansürün etkisini finalde yoğunlukla hissediyoruz.

Filmin baş oyuncuları yurt dışında alacakları ödül törenine yurt dışına çıkma yasağından dolayı gidemiyorlar. Kutsal İncir’in Tohumu filminde ise filmin yönetmeni ise film çekildikten hemen sonra ülkeyi terk etmek zorunda kalıyor.

Kutsal İncir’in Tohumu’ndaki son ise bir polisiye ya da korku filmi gibi gelişiyor. Bu açıdan da final filmin gerçekçiliğine hiç uymuyor. Giderek paranoyaklaşan bir baba ile ailesi arasındaki dramatik çatışma daha gerçeküstü ve metaforik bir düzlemde verilseydi filmin finali de daha inandırıcı ve etkileyici olabilirdi. Bu haliyle yönetmen sadece Hollywood filmlerini çağrıştıran bir gerilim yaratmak istiyor izlenimi uyanıyor. Alımladığım uyumsuzluklara ya da aksamalara karşın her iki filmin de hem kadın düşmanı bir yönetimin gösterilmesi hem de kadınların başkaldırısı açısından çok değerli olduğunu düşünüyorum.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Zehra İpşiroğlu

Yanıtla