Esra Şengünalp: Oyunda Kahramanlar Yok, İnsan Olmak Var

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Okan Çil’in Gazete Duvar’da yayımlanan ve Esra Şengünalp ile gerçekleştirdiği söyleşinin bir kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz.]

Ödüllü tiyatro ‘Fok Derisi KAVUŞMA!’nın yazarı ve yönetmeni Esra Şengünalp, oyun için “Kadın temsili, ‘Kadını anlayın!’ öfkesiyle değil, tam da olduğu, hissettiği şekliyle var sahnede” dedi.

Kadın olmak! Anne olmak! Her şey olmak! Kendin olamamak!

Kadının toplumda değişen kimlikleri içinde “anne olma” evresinin altını çizen hikâyeyi, farklı coğrafyadan ve statüden olan iki kadından mizahi bir anlatımla izliyoruz. Fok derisini (Ruh derisi) kaybetmiş kadınların arayışı, uyanışı. Kendine kavuşma, kavuşabilme hikayesi!

2024’te Direklerarası Tiyatro Ödülleri’nde “Farkındalık Yaratanlar Ödülü”ne layık görülen “Fok Derisi KAVUŞMA!” adlı oyunu, oyunun yazarı ve yönetmeni Esra Şengünalp ile konuştuk.

‘KENDİ KENDİME BİR GÜNCE GİBİ YAZIYORUM’

“Fok Derisi KAVUŞMA!” nasıl ortaya çıktı? Böyle bir oyun yapmaya nasıl karar verdiniz?

Oyunu yapmaya karar vermeden önce farklı tiyatro gruplarıyla çalışan sadece bir oyuncuydum. Şimdi bu oyunun yazarı, yönetmeni, oyucusu ve yapımcısıyım. Ve “Fok Derisi KAVUŞMA!” sebep oldu ki Tiyatro Us’u kurdum. Tabii ki tüm bunlar yazmaya karar vermekle başladı. İçimde oyunculukla beraber başka bir şeyler yaratma arzusu vardı. 30 yaşında evli bir kadın oyuncu olarak kariyerime ara vermek istemiyordum. Hormon mu, toplumsal beklenti mi? “Evlendin, ee çocuk ne zaman?” sorusu kulaklarımda çınlarken bu soruyu kâğıda döktüm öylesine. İçimdeki sıkıntıyı, soruları kendime terapi gibi. Aklımda bir oyun yazmak ve ben bu oyunu da oynarım yok. Tamamen kendi kendime bir günce gibi yazıyorum. İkiye böldüm kendimi ve kâğıdı. Bir tarafta anne olmak isteyen bir kadın. Bir tarafta kariyer derdinde oyuncu bir kadın yazmaya başladım derken yazma tekniği ilerledi, engel olmalı, çatışma olmalı vs… İlk yazdıklarımı okuttuğum Yiğit Sertdemir hocam ve birkaç arkadaşımın söylediği şeyler üzerinden yüreklenip meseleyi ciddiye aldım. Bambaşka bir hal aldı yazdıklarım, artık bir tiyatro metnine dönüştü. Süreç çok uzun. Oyunu yazarken Dilek karakterinin (çocuk sahibi olmak isteyip biyolojik engeller yaşayan bir kadın) hikâyesindeki araştırmalarımda o kadar bütünleştim ki yazarken karakterle, “Böyle şeyler yaşayan insan ne çokmuş! Sadece ben üremeli miyim? Çocuk yapsam kariyerim nasıl, işim?” vs. soruları o kadar anlamsızlaştı ki bende. Adı da Dilek, oyunda ismini ve hikâyesini kullanmama izin veren çocukluk arkadaşımın yaşadığı tüp bebek tedavileri, erken dönem kısırlık teşhisi ve daha nicelerini yaşayan milyonlarca insanın hikâyeleri beni çok etkiledi ve kendim anne olmaya karar verdim. Hamileliğim boyunca da yazma hikâyesi devam etti. Aslında anne olup olmama meselesinin derin düşüncesi dolaylı yoldan bu oyunu yazmakla başlıyor ve sonrasında kendi kızım Maya ve “Fok Derisi KAVUŞMA!” art arda doğuyor. Tabii araya pandemi ve benim anne oluşum girdi. Anne olduktan sonraki bakış açısı ve deneyimler oyunu baştan yazmaya itti beni. Kariyer peşindeki yazdığım diğer oyuncu kadın karakter gitti (ki bu hikâyeler yapıldı, yapılmaya devam ediyor) yerine Türkmen Bakıcı Gül geldi. Bambaşka bir kadın hikâyesi ve daha önce de anlatılmamış. Sonra ikisinin derdi, iç içe geçişi, anlattıkları dertlerin dengesi daha anlamlı oldu. Aile, yuva, kimlik… sorular arttıkça gerçek hayatta fok derisine daha çok yaklaştı kadınlar ve tüm oyun. Derken çıkan bu.

Devamı için tıklayınız.
Gazete Duvar

Paylaş.

Yanıtla