[Ayşe Emel Mesci’nin Cumhuriyet’ye yayımlanan yazısının bir kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz.]
Uluslararası Tiyatro Enstitüsü’nün (ITI) çabasıyla 1961’den bu yana gelenekselleşen bir 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nü daha geride bıraktık. Bu yıl ITI’nin uluslararası mesajını Theodoros Terzopoulos kaleme aldı.
İMDAT ÇAĞRISI
Terzopoulos yarattığı kendine özgü sahne diliyle uluslararası düzeyde isim yapmış bir Yunan yönetmen, eğitimci ve genel anlamda çağımızın önemli tiyatro insanlarından biri. “Dionysos’un Dönüşü” adını verdiği metoduyla antik Yunan tragedyalarının sahnelenişine güçlü fiziksel ve ritüel unsurlar katan Terzopoulos, bildirisinde günümüze ve tiyatroya ilişkin temel soruları gündeme getiriyor. Bunların bence en çarpıcısı, çağından yükselen imdat çağrısına karşı tiyatronun duruşunu sorgulayan sorusu: “Tiyatro, yoksullaştırılmış, sanal gerçeklik hücrelerine hapsedilmiş, boğucu özel yaşamlarına gömülmüş yurttaşlarla dolu bir dünyada, çağımızdan yükselen imdat çağrısını duyabilir mi? Gölgesini yaşamın her alanına yayan totaliter bir baskı ve kontrol sistemi tarafından ezilen varoluşların robotlaştırıldığı bir dünyadan yükselen çağrıyı duyabilir mi?”
YENİ BİR AHLAKİ VE SİYASİ SORUMLULUK
Öteki’den, Yabancı’dan, farklı olandan duyulan korkunun giderek arttığı bir çağda tiyatronun “farklılıkların bir arada var oluşuna yönelik bir atölye işlevi” üstlenmesini öneren Terzopoulos, “Günümüzün çok biçimli ‘karanlık çağlar’ından çıkabilmek için belleği geliştirdiği gibi yeni bir ahlaki ve siyasi sorumluluk şekillendirecek yeni anlatım yollarına ihtiyacımız var” diyor.
Evet, gerçekten “karanlık çağlar”dan çıkmak, belleği korumak için yeni anlatım yolları bulmak zorundayız. Çağımızın yeni ahlaki ve siyasi sorumluluğunu şekillendirecek amaçlar bunlar.
Devamı için tıklayınız.
Cumhuriyet