Dikmen Gürün
Sevilay Saral’ın yazdığı ve yönettiği “Bir Kadın Uyanıyor” ilk kez 8 Mart 2005’te Boğaziçi Üniversitesi Demir Demirgil Tiyatro Salonu’nda perde açtı. Aradan 20 yıl geçti ve 6 Mart 2025’te, aynı sahnede bir kez daha seyirciyle buluştu. Bir anlamda, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne bir göndermeydi de diyebiliriz. Kadına karşı her türlü şiddetin giderek tırmandığı, olayların adeta akışına bırakıldığı, seyrine bakıldığı bir dönemde tiyatro sahnesinden vurgulanan gerçeklerin getirdiği ses gerekli kulaklarda yankılanıyor mu acaba? Hiç sanmam.
‘FEMİNİST KADIN ÇEVRESİ’
“Bir Kadın Uyanıyor” tek kişilik bir kadın oyunu. “Feminist Kadın Çevresi” üyeleri ve aynı zamanda Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu (BGST) kadın tiyatrocuları olarak geniş bir kadroyla çalışılmış ve de “Kadınlar Tiyatrosu” formunda sahnelenmiş. Yani; sahne üstü, sahne gerisi kadroların tümünde kadınlar sorumluluk almışlar. Bir özelliği de sadece kadın seyirciye açık sahnelenmiş olması. İlk 10 yıldan sonra, karma seyirciye de açılmış oyun ama 20. yıl galası yine sadece kadın seyirciye yönelikti. Kişisel görüşüm; her zaman ve her koşulda seyirci anlamında bir cinsiyet ayırımı yapılmaması gerektiği doğrultusunda. Bu arada, kısaca “Feminist Kadın Çevresi”ne değinecek olursak: Yıllar önce, 1980’lerin sonunda, Sevilay Saral’ın yolunun BGST ile kesiştiği noktada, aynı üniversitede kadın sorunlarına dair aynı bakış açısına sahip bir grup kadınla birlikte kuruyorlar “Feminist Kadın Çevresi”ni. Biraz da bu çevreyle etkileşimi yönlendiriyor onu kadın oyunları yazmaya.
DÜŞÜNCELER…
Bir BGST yapımı olan “Zabel”deki başarılı performansından çok iyi tanıdığımız Aysel Yıldırım (metni de Duygu Dalyanoğlu ve Aysel Yıldırım birlikte yazmışlardı), “Bir Kadın Uyanıyor”da da seyirciyle buluşuyor. Yukarıda değindiğim gibi, dekordan kostüme, ışık tasarımından müziklere, afiş tasarımına her alanda kadınların imzasını taşıyan bir çalışma.
Oyun metni gerçek bir hayat hikâyesi üzerinden kaleme alınmış. Önsözünde şu sözlerle açıklıyor Alev’in hikâyesini yazar:
“Bir Kadın Uyanıyor, kadın hareketi bağlamında ve feminist bakış açısıyla alternatif bir tarih yazımı çalışması ve bu çalışmanın kadınlara dönük tiyatral sunumu (tartışmaya açılması) olarak ele alınabilir. Hikâyesi anlatılan kadın, oyundaki adıyla Alev, ‘iyi bir kız çocuğu’ olarak yetiştirilmiştir. Karşısına çıkan ilk ‘doğru’ erkekle evlenmiş, çocuk sahibi olmuş, aldanmış, aldatılmıştır. İntikamını almaya uğraşmış, ayrılmış, yeni bir hayat kurmaya girişmiş, çocuklarını kendi başına yetiştirmeye başlamış, kavga etmiş, hep kavga ederek uyanmış bir kadındır. Erkek egemen tarih, Alev gibi ‘kavga ederek uyanan’ kadınların hikâyesini anlatmaz. Alev’in anlattıkları bu tarih için değersizdir ve deneyiminde insanlığın ders çıkaracağı kayda değer bir malzeme yoktur. Alev’in saklı kalmış hikâyesi ile feminizm ilgilenir çünkü feminizm, bu hikâyede ataerkinin göremeyeceği bir şeyi görür, bir kadının mücadelesini.”
Daha nice Alev’ler var bu ülkede… Ve de ne çok “günümüz” var: Kadınlar günü, emekçiler günü, öğretmenler günü, doktorlar günü… Ve biz son yıllarda nasıl bir kaosun ortasındayız, kutlamak kelimesini nasıl da yadırgıyoruz! Unutmayalım; Tiyatrolar Günü de yolda…