[Vecdi Sayar’ın BirGün’de yayımlanan yazısının bir kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz.]
İzmir Devlet Tiyatrosu’nun bu mevsim sergilemeye başladığı “Rembetiko Efsanesi” ele aldığı temanın önemi ve öz-biçim ilişkisindeki tutarlılıkla yılın en başarılı yapımlarından biri. Yunan sinemasının usta yönetmenlerinden Costas Ferris’in İstanbul ve İzmir festivallerinde gösterilen “Rembetiko” filminin sahne uyarlaması olan oyunu dilimize tiyatromuzun usta yazar-yönetmenlerinden Başar Sabuncu aktarmış. Bu etkileyici müzikali Murat Çıdamlı sahneye koymuş. Bağımsızlık savaşımızın son günlerinde İzmir’de Cafe Aman’da çalışan bir grup müzisyenin İzmirli diğer Rumlarla birlikte Yunanistan’a kaçmaları, Pire limanında bir göçmen kampına yerleşmeleri, Yunanlı bir gazino patronunun onları meyhanesinde müzik yapmaya daveti ile başlayan oyunun ana kahramanı Marika adlı bir şarkıcı. Bir kıskançlık krizi sonucu babası tarafından annesi öldürülmüş, babası hapse düşmüş bir kızın acılarla dolu yaşam öyküsüne, yaşamına giren erkeklerle ilişkisine tanık oluyoruz oyun boyunca. Oyun kişilerini iyi ya da kötü olarak nitelendirmek mümkün değil. Hepsi de aynı yazgının kurbanları…
Çok kültürlü bir toplumda mutlu yaşamış, emperyalistlerin çıkarlarına hizmet eden Yunan politikacıların İzmir’i işgal kararı ve Türk ordusunun zaferi sonucu yurtlarını terk etmek zorunda kalmış bu insanlar Yunan toplumu tarafından da dışlanmaktan, ‘Türk tohumu’ olarak nitelendirilmekten kurtulamıyor. Tek sığınakları, Anadolu’dan getirdikleri müzikleri Rembetiko’yu yorumladıkları meyhaneler, gazinolar oluyor. Ne var ki, yıllar içinde yükselen milliyetçiliğin ve -paradoksal biçimde- Amerikan kültürünün etkisiyle, bu müzik popülerliğini kaybediyor; yeni kuşaklar rembetiko’yu aşağılıyor, alt sınıfların kültürü olarak görüyor. Oysa kahramanlarımız müzisyenlerin Anadolu’nun kokusunu, ritmini taşıyan bu kültürden kopmaları mümkün değil…
SİYASET SAHNESİNE ATIFLAR
Yönetmen Murat Çidamlı, kahramanlarının öyküsünü anlatırken, siyasal-toplumsal arka planı betimlemekten geri durmuyor. Savaş sonrası Yunanistan’da çıkan iç savaşı, faşist general Metaksas’ın yirmi yıllık iktidarında yaşanan zulmü, İkinci Dünya Savaşında Almanya ile işbirliği yapan İtalya’nın Yunanistan’ı işgali gibi siyaset sahnesindeki değişimleri dramatik yapıyı zedelemeden etkileyici bir görsel anlatımla sergiliyor. Oyunun başında orkestra çukurundan, elinde bir dünya ile yükselen sihirbaz, oyunun sonunda gene karşımıza çıkıyor. Bu sihirbaz, dünya siyasetine yön veren emperyalimden başkası olmasa gerek. Oyun boyunca izlediğimiz tüm kötülüklerin anası/mimarı…
Devamı için tıklayınız.