Orçun Ucal: Hepimiz Bir Noktada Ötekiyiz

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Duvar Gazetesi’nden Okan Çil’in Yönetmen Orçun Ucal ile yaptığı söyleşiyi okuyucularımızla paylaşıyoruz]’Maskeler Süvariler Gacılar’ oyunu izleyicilerle buluşmaya devam ediyor. Yönetmen Orçun Ucal, “Sadece nefret saldırılarından değil, transların her alanda baskı altına alınmasından bahsediyoruz” dedi.

“Maskeler Süvariler Gacılar” gerçek tarihin, ortak belleğin isyanı. Şiddeti uygulayanın tuttuğu kayıtlara karşı gerçeğin başkaldırısı. Unutmamak ve anlamak için bir başkaldırı…

Cihangir Mahallesindeki Ülker Sokak’ta, 1996 yılında bir sosyal çatışma yaşandı. Ülker Sokak’ta yaşayan translara karşı toplumsal bir şiddet uygulanmaya başlandı. Sokağın başına ahlak masası konuldu, kapılar kırıldı, mahalleliden translara karşı sırt çevirmeleri istendi, evleri yakıldı. Ülker sokak, transların varoluş mücadelesinin simgesi haline geldi.

Pınar Selek’in araştırmasından uyarlanan bu oyun, Ülker Sokak’tan yükselen çığlığı sahneye taşıyor. Sadece izlemekle kalmıyorsunuz. Oyun, interaktif yapısıyla sizi de hikâyenin içine çekiyor, bir seyirci olmaktan çıkarıp, sahnenin parçası haline geliyorsunuz.

“Maskeler Süvariler Gacılar” seyirciyle buluşmaya devam ederken biz de oyunun yönetmeni Orçun Ucal’a sorularımızı yönelttik.

‘ÜLKER SOKAK, TRANS HAKLARI MÜCADELESİNİN SEMBOL ALANLARINDAN BİRİ’

Öncelikle bize Ülker Sokak’ta neler olduğunu kısaca anlatır mısınız?

Ülker Sokak, 1990’ların ortalarında İstanbul’un trans topluluğu için bir yaşam alanıydı. Cihangir’de yer alan bu sokak, özellikle 1980’lerin sonlarından itibaren evlerinden, ailelerinden ve toplumdan dışlanan trans kadınlar için bir dayanışma mekânına dönüşmüştü. Ancak 1996’dan itibaren sistematik bir baskı ve şiddet kampanyasına maruz kaldı. Dönemin Beyoğlu Belediye Başkanı ve kolluk kuvvetleri, mahalle sakinleriyle iş birliği içinde transları sokağı terk etmeye zorladı. Evler mühürlendi, saldırılar düzenlendi, trans kadınlar yerlerde sürüklendi, işkenceye uğradı ve gözaltına alındı. Gazeteler bu süreci “temizlik operasyonu” gibi lanse ederken, aslında bu, trans bireylerin yaşam haklarının gasp edilmesi anlamına geliyordu. Bu baskılar sonucunda translar Ülker Sokak’tan sürüldü ve İstanbul’un farklı bölgelerine dağılmak zorunda kaldı. Ancak bu şiddet yalnızca mekânsal bir tahliye değildi; Türkiye’de transların maruz kaldığı sistematik baskının en görünür örneklerinden biri olarak tarihe geçti. Ülker Sokak, bugüne kadar trans hakları mücadelesinin sembol alanlarından biri olmaya devam ediyor.

Bu oyunu yapmaya nasıl karar verdiniz?

2015 yılında Pınar Selek araştırması “Sürüne Sürüne Erkek Olmak” kitabını uyarlamıştık sahneye. O zamandan beri aklımızda olan bir süreçti aslında, sadece kitabı okuduğunuzda biraz sindirmeniz zaman alıyor diyebiliriz. O zaman hazır olmadığımızı düşünüp biraz rafa kaldırdık projeyi. Sonrasında Bayram Sokak kızlarına yapılan baskılar ve hükümetin LGBTİQ+ bireyleri hedef göstermesi üzerine; şimdi yapmalıyız diye düşünüp Nevra Ayşem Savaşçı ile araştırmalara ve uyarlamaya başlamış olduk.(Söyleşinin devamı için tıklayınız…)

Paylaş.

Yanıtla