[Tuğçe Çelik’in Sosyolog Zeynep Baykal’ın tezi hakkında Birgün’de yayımlanan yazısını okurlarımızla paylaşıyoruz.]
Bağımsız tiyatrolar kriz ortamında zorlukla ayakta kalmaya çalışırken işledikleri konularla toplumsal belleğin oluşumuna katkı sağlıyor. İstanbul ve Ankara’daki bağımsız tiyatrolar üzerine çalışma yapan sosyolog Baykal, yaşanan dönüşüme dikkat çekiyor.
Bağımsız tiyatrolar, salgın ve üstüne gelen derin ekonomik kriz nedeniyle adeta var olma mücadelesi veriyor. Devlet ve Şehir tiyatrolarının yanında tüm zorluklara rağmen ayakta kalmaya çalışan bağımsız topluluklar önemli bir işlevi yerine getiriyor.
Topkapı Üniversitesi’nden Dr. Öğretim Üyesi Zeynep Baykal, “Kentsel Mekanın Değişimi, Siyasetler, Müzakereler, Ortaklıklar ve Etkileşimler Sahnesi: İstanbul ve Ankara’daki Bağımsız Tiyatro Grupları Örneği” başlıklı doktora tezinde 71 bağımsız tiyatro üreticisiyle görüşerek alanı mercek altına aldı.
Toplumsal dönüşüm süreçlerinin bağımsız tiyatro grupları tarafından ele alınarak kolektif belleğe katkı sunduğuna dikkat çeken Baykal, “Bağımsız tiyatrolar sahneledikleri yeni metinlerle görmezden gelinen birçok toplumsal sorun ve kolektif travmayı konu ederek farklı toplumsal katmanların hafızasını tazeliyor” dedi
DEĞİŞİMİN ALAMETLERİ
Tiyatronun toplumla en sıkı bağı kurabilen sanat alanlarından bir olduğuna dikkati çeken Baykal şöyle konuştu: “Tiyatroyu toplumsal çatışmaları sağaltıcı bir tören, bizi baskılayan toplumsal durumlara karşı bir kaçış kapısı olarak nitelendirebiliriz. Hem metinsel hem performatif açıdan yaratıcılığın en üst seviyelerde görüldüğü, üretimlerin zenginleştiği dönemlerin toplumsal krizlerin, dönüşümlerin yoğun olarak yaşandığı dönemler olduğunun altını çizmek gerekir. Bugün bağımsız tiyatro alanına baktığımızda alanın canlılığı böyle bir sürece işaret ediyor. Birbirinden farklı geçmişlere sahip tiyatro üreticileri için mesleklerini özgür bir biçimde icra etmek, sansürden uzak nefes alabilecekleri bir ifade alanı yaratmak alanın oluşumundaki temel motivasyonlar olarak sayılabilir.”
PİYASACI ANLAYIŞ TEHDİDİ
Baykal, neoliberal anlayışın bağımsız tiyatro topluluklarına olumsuz pek çok etkisi olduğunu belirtti. Baykal, “En belirgin etki üretim mekanları üzerinde görünüyor. Tiyatronun mekan merkezli kolektif üretimi zorunlu kılan bir sanat oluşu bu etkiyi artıyor. Tiyatro mekanları üretimleri kolaylaştıran, topluluklara kimlik kazandıran, seyircinin hafızasında yer eden önemli bir bileşen. Seyirci için de kurtarılmış bölgelere, özgürlük alanlarına dönüşüyor. Özellikle İstanbul’da Kadıköy-Beyoğlu, Ankara’da Çankaya-Ayrancı bölgelerindeki tiyatro mekanlarının çoğu üreticilerce kiralanmış. Bu mekanların sürekliliği serbest piyasanın hakim olduğu bu ekonomik düzlemde tehlike altında. Bağımsız topluluklar hiç devlet desteği almadan ya da çok sınırlı bir destekle, bilet satışından elde edilen gelir dışında başka bir geliri olmadan kira, vergi, fatura ve oyun giderlerini karşılamak zorunda kalıyor. Küçük ölçekli tiyatro mekanları için sürdürülebilir olmak bir sorunken büyük ölçekli mekanların da tüketim nesnesine dönüşme riski var. Üretim alanlarının, ekonomik kaynakların, seyirci sayısının sınırlı, iş tanımlarının belirsiz olduğu bu düzlem dayanışmayı zorunlu kılıyor. COVİD-19 salgınıyla birlikte daha kapsayıcı dayanışma ağlarının ortaya çıktığından bahsedebiliriz” diye konuştu.
Tiyatronun toplumsal işlevinin dönüşüm geçirdiğini vurgulayan Baykal şu ifadeleri kullandı: “Alan çalışmamda üreticiler, tiyatroyu bir anlatım aracı, kendine doğru yaptığı bir yolculuk gibi adlandırmalarla tarif ederken, seyirciyi eğitmek, aydınlatmak yerine, yüzleşmek zorunda kalınan gerçeklerin karşısında kendi gerçeğini yaratma amaçlarını vurguladı. Pek çok toplumsal olayın özellikle bağımsız ekiplerce yazılan, sahnelenen oyun metinlerinde yer bulduğunu görüyoruz. Bu üretimler, kolektif belleğin yeniden üretilmesine katkı sunuyor. Son 20-25 yılda Türkiye’nin değişen sosyo-ekonomik ikliminde, farklılaşan, çoğullaşan bir tiyatral alan ortaya çıktı. Bugünün bağımsız tiyatro seyircisinin de tiyatro üreticisiyle ilişkisinin dönüşüm geçirdiğini söylemek gerekir. Salonların mimarı yapısına bağlı mekansal yakınlığın, ortak alanların seyirci ile oyuncu arasındaki hiyerarşik ilişkiyi ortadan kaldırdığını söyleyebiliriz. Üretimlerin biçim ve içeriğinin dönüşümü de topluluk olma haline hizmet ediyor.”
***
YARATTIKLARI ETKİ ÖNEMLİ
“Bağımsız tiyatro alanı politik bir araç olmanın ötesinde parçalı bir direniş alanı olma potansiyeli taşıyor” diyen Baykal şöyle konuştu: “Keskinleşen bir politik iklim içinde üretimler yaratıcısının politik niyeti olmasa da iktidarın eylemleri ışığında politik bir anlam kazanabiliyor. Özellikle muhalefet alanlarının gitgide daraldığı politik iklimde seyirci ile demokratik bir ilişki içine girerek yeni bir gerçeklik yaratarak, daha samimi bir ifade, deneyim alanı oluşturuyor. İstanbul ve Ankara özelinde kent içinde belli bölgelerde mekansal açıdan yaratıkları etkinin, dönüşümün çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.”