[Rasim Sağlam’ın Evrensel’de yayımlanan ve Şule Demirezen ve Murat Kaya ile gerçekleştirdiği söyleşinin bir kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz.]
Güney’in bilinmeyen öyküsü “Dayım Yılmaz Güney” müzikli biyografisi hazırlandı. Projenin paydaşları Şule Demirezen ve Murat Kaya ile bu müzikli biyografiyi konuştuk.
Dünya politik sinemasında önemli yer tutan, sinema tarihimizin önemli mihenk taşlarından Yılmaz Güney; bugün halen dönemsel tanıklığına imza attığı filmleriyle anılmaya devam ediyor. Yokluk içinde geçen çocukluk yıllarında pantolonunun iki yanındaki yamayı örtsün diye sırtından çıkarmadığı solmuş ceketinden, okurken çalıştığı iki işinden, göç yollarından, sürgünlerden, cezaevinden Altın Palmiye’ye uzanan uzun bir yoldur onunki.
40 yıl önce yaşamını yitiren Yılmaz Güney hakkında bugüne kadar sayısız röportaj yapıldı, kitaplar yazıldı. En son ise 12 Kasım’da Ankara’da Yılmaz Güney Sahnesinde ilk gösterimi yapılacak olan Güney’in bilinmeyen öyküsü “Dayım Yılmaz Güney” müzikli biyografisi hazırlandı. Projenin paydaşları Yılmaz Güney’in yeğeni Tiyatro Oyuncusu Şule Demirezen ve Protest Folk Müzisyeni Sanatçı Murat Kaya ile “Dayım Yılmaz Güney” müzikli biyografi projesi üzerine konuştuk.
“YILMAZ’A DAİR BİZDE KALANLARI ANLATAMADIK”
Bugüne kadar Yılmaz Güney’in birçok yönü mercek altına alındı. Herhalde en çok konuşulan, Güney’in sineması ve politik yönü oldu. “Dayım Yılmaz Güney” müzikli biyografisinde siz Güney’in hangi yönlerini ön plana çıkarmayı amaçladınız? Yeğen Şule Demirezen için Yılmaz Güney ne ifade ediyor?
Şule Demirezen: “Dayım Yılmaz Güney” müzikli biyografi sahne etkinliğimizde ‘Bir Yılmaz Güney nasıl olunur’u anlatırken onun annesini, babasını, kız kardeşini ve yaşadığı yer olan Adana’yı herkesin anlayacağı içtenlikle anlatmaya çalışıyorum. Çevirdiği filmler onun hayatının gerçek kesitleriydi. Umut da dedem Hamit Pütün’ün, yani Yılmaz dayımın babasının hikayesiydi.
Dayım Yılmaz ile ilgili birçok söz söylendi. Fakat bizde, bende kalanları pek dile getirmedik. Uzun kış gecelerinde gaz lambasının ışığında topluca okunan romanları, roman bulamadığımızda okuduğumuz tarih bilgisi kitabı bizde kaldı. Bizde kalan sadece çocukluğumuzdaki anılar değildi tabii ki. 12 Eylül’den sonra evimize yapılan baskında ona ait fotoğrafların polisler tarafından sobada yakılması da bizde kaldı.Sizin gözünüzdeki Sanatçı, Politik Senarist Yılmaz Güney; benim dayım. Sadece kan bağım olan dayım. Can bağım. Siz evinize dayınız geldiği zaman nasıl hissediyor ve nasıl görüyorsanız benim için de evimizde Yılmaz dayım, sadece dayım. Çok şey ifade ediyor ancak bu benim özelim ve bende kalacak olan.
Devamı için tıklayınız.