Devlet Tiyatrosunda Neler Oluyor?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

(Burhan Şeşen’in Birgün’de yayımlanan yazısının bir kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz.)

Nejat Yavaşoğulları dün kızım Dilhan’la birlikte yaptığımız “Serbest Metronom” isimli youtube programına katıldı. Nejat, birçok özellikleri olan bir müzisyen. Anlatmayı çok seviyor. Özellikle konuşma demedim zira bu kendisine haksızlık olurdu. Sağlık, beslenme, mimari, estetik, tarih konularında öyle şeyler anlatıyor ki dinlememek imkânsız. Nejat’ın da bizim de ortak tutkumuz -tabii ki müzikten sonra- tiyatro. O da yıllardır Bulutsuzluk Özlemi dışında tiyatro müzikleriyle de sahnede yer almaktan büyük keyif alıyor. 3 sezondur da “Şahları da Vururlar” müzikli oyununda Fuat Güner’in yaklaşık kırk beş sene önce bestelediği Ferhan Şensoy’un sözlerini yazdığı şarkıları büyük bir keyifle söylüyoruz.

Gökhan ve ben, Özel Tiyatrolar dışında Şehir Tiyatrosu ve Devlet Tiyatrosu için de müzikler yaptık, sahnede icra etmesek de hem okuma provalarına hem de sahnedeki provalara katıldık. Kurumların olanakları Özel Tiyatrolarla kıyaslanmayacak ölçüde.

Örneğin Özel Tiyatrolar yeni bir oyuna başladıklarında bir reji asistanıyla idare etmeye çalışırken Devlet Tiyatrosu rahatlıkla dört reji asistanı çalıştırabiliyordu. Yine aynı şekilde dekor ve köstüm bütçesi için Özel Tiyatrolar kara kara düşünürken, Şehir ve Devlet Tiyatroları yönetmenleri yaratıcılık sürecinde hiçbir ekonomik sıkıntıyı düşünmeden hayal ettiklerini hayata geçirebiliyorlardı.

∗∗∗

Geçenlerde Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü Tamer Karadağlı bir açıklama yapmış.

Kısaca “Lale devri bitti” diyor Karadağlı açıklamasında. Devlet Tiyatrosu’nda 15 yıldır sahne almayan oyuncular olduğunu, bazılarının özel tiyatrosu olduğunu, çalışmadığı halde maaş aldığını söylüyor. Açıkça söylemek gerekirse benim de birçok oyuncu arkadaşım var ve kendileri Devlet Tiyatrosu kadrosunda olmalarına rağmen çok uzun yıllar kendilerini tiyatro sahnesinde göremedim.

Ama bunda suçlanması gerekenler bu oyuncular mı yoksa Devlet Tiyatrosu yönetimi mi ondan pek emin değilim? Eğer çalışmayan oyuncu varsa, ona rol yazarsın o da çıkar oynar. Zira bir oyuncu yanlış hatırlamıyorsam yılda bir kez kendisine verilen rolü reddetme hakkına sahip. Gerekçe olarak da “rolü fiziksel olanaklarımın dışında görüyorum” argümanıyla. Dolayısıyla yıllarca sahneye çıkmayan oyuncu varsa bu bana göre Devlet Tiyatrosu müdürlerinin, baş rejisörün, rejisörlerin kısaca Devlet Tiyatrosu yönetiminin hatasıdır. Ayrıca ülkemizde hiç sevmediğim bir durum var. En ufak bir sorunda yasaklamak, kovmak gibi. Devlet Tiyatrosu’ndaki sanatçıların yeteneğini kimse tartışamaz onları işten çıkarmak yerine kazanmak daha doğru olmaz mı?

∗∗∗

Çok değerli tiyatrocu dostum Nevzat Süs de benimle benzer görüşleri paylaşıyor ve diyor ki:

“Devlet Tiyatrolarının toplumcu-aydınlanmacı yönünden vazgeçilirse bu tip saldırılar da olağanlaşır, Devlet Tiyatrolarının kimliğini anlamaktan uzak, sanat politikası üretemeyen kişiler başa geçtiğinde bu söylemler de doğallaşıyor. Çalışmıyorsa ‘defolup’ gitsin düşüncesi sığdır. Oyunlara dahil edilmeyen oyuncuları oynamıyorlar diye serbest piyasa koşullarının diliyle ortaya atarsanız, kazanılmış hakları yok sayarsanız liyakatli bir yönetici olmaktan uzaklaşırsınız. Sermayenin kucağına itilen tiyatrolara önce tiyatrocuların karşı çıkması gerekir. Kendine solcuyum diyen liberaller de zaman zaman Devlet Tiyatroları kapatılsın diye düdük öttürüyorlar. Hani tiyatro ekmek kadar, su kadar önemli bir olguydu. Sonra sıranın kendilerine geleceğinden haberleri bile yok…”

Devamı için tıklayın.

Paylaş.

Yanıtla