Sanatta Hak İhlalleri / Temmuz 2024

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mimesis Haber / Sanat Meclisi’nin hazırladığı, 2024 yılının Haziran ayında gerçekleşen hak ihlallerini içeren raporu okurlarımızla paylaşıyoruz:

Sanata saldırıların yoğunlaştığı bir dönemden geçtik. İşte Temmuz 2024 de sanat alanının başına gelenler:

* Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Üyesi (RTÜK) İlhan Taşcı X hesabındaki paylaşımda Açık Radyo’nun lisansının iptal edildiğini duyurdu. Taşçı, kurulun daha önce verdiği “toplumu kin ve düşmanlığa tahrikten” 5 gün program durdurma cezasına uymayıp yayınların sürdürülmesinin gerekçe olarak gösterildiğini söyledi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Açık Radyo ile ilgili olarak verilen karar nedeniyle; Türkiye’deki gazetecilerin, radyo ve televizyonların görevinin iktidarı memnun etmek olmadığını belirten bir açıklama yaptı: “Toplumda çok sesliliği, yurttaşların haber alma hakkını ve kamu yararını gözetmesi gereken RTÜK, ‘Toplumu kin ve düşmanlığa tahrikten beş gün program durdurma cezasına uymadığı gerekçesiyle’ Açık Radyo’nun lisansını iptal ederek basın özgürlüğüne yine zarar vermiştir. Türkiye’deki gazetecilerin, radyo ve televizyonların görevi iktidarı memnun etmek değildir. RTÜK’ü Anayasa’ya uymaya ve normalleşmeye çağırıyoruz.” Açık Radyo tüm olumsuz gelişmelere rağmen yayınına devam ediyor.

* Friedrich Naumann Vakfı İstanbul Ofisi tarafından desteklenen Sanat Özgürlüğünü İzleme Platformu (SÖZ), Türkiye’de sanatsal ifade özgürlüğü ihlallerini 2024 yılında da izlemeye devam etti ve ilk 6 ayda toplam 126 sanatsal ifade özgürlüğü ihlalini raporladı. Bunların 22’si hedef gösterme/saldırı, 21’i sansür/otosansür ve yasak, 21’i etkinlik iptali, 21’i ekonomik/siyasi baskı, 21’i hukuksal engel, 13’ü toplumsal cinsiyete dayalı ihlal ve 2’si vize engeliydi. Geçtiğimiz yıl yayınlanan 2023’ün ilk 6 ayına yönelik raporda toplam 95 ihlal vardı. Artış oranı yaklaşık %35. Sanatsal ifade özgürlüğü önündeki en görünür ve birincil ihlal olan sansür, Türkiye’de hâlâ önlenemeyen bir baskı aracı olarak ortaya çıkıyor. 2024’ün ilk 6 ayında sansürün en çok yayıncılık sektöründe ön plana çıktığını görülüyor. Türkiye’de sanatçıların en çok maruz kaldığı ifade özgürlüğü ihlallerinden biri de hedef gösterme. Sosyal medyanın da etkisiyle, hedef gösterilen sanatçılar işlerini kaybetme, davalarla uğraşma ya da sosyal dışlanma korkusuyla otosansüre yönelebiliyorlar. Türkiye’de sanatsal etkinliklerin, çoğu zaman gerekçe gösterilmeksizin iptal edilmesi ya da yasaklanması, sıkça karşılaşılan bir sanatsal ifade özgürlüğü ihlali olmaya başladı.

* “Tasarruf tedbiri” gerekçesiyle Tarsus Şehir Tiyatrosu’nun faaliyetlerini durdurmasının ardından nikah salonu, çay ocağı, park ve bahçeler gibi belediyenin farklı birimlerinde görevlendirilen sanatçıların 7’si istifa etti. İstifa eden sanatçılar yaptıkları ortak açıklamada, sanatın hiç kimsenin iki dudağı arasında olmayacak kadar değerli olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandılar: “Bizler, maaşlarımızdan 400 TL kesinti yaparak tasarruf tedbiri aldığını söyleyen Saygıdeğer Belediye Başkanına, bundan sonraki maaşlarımızdan feragat ederek destek veriyoruz. Sanatımızı icra ederek evlerimize ekmek götürdüğümüz ve alın terimizle kazandığımız maaşlarımızı,  Saygıdeğer Ali Boltaç’ın tasarruf tedbirlerine feda ediyoruz. Umuyoruz ki bizim maaşlarımızı kesintiye uğratarak uyguladığı stratejisini ‘tasarruf tedbirleri’ adı altında hayata geçiren Saygıdeğer Ali Boltaç, Tarsus kentini kalkındırır, bizlerin de sürece, maaşlarımızla katkımız olmuş olur.” 99 gündür faaliyetlerine devam edemeyen Tarsus Şehir Tiyatrosu oyuncuları iki aydır belediyenin görevlendirmesiyle çay ocağı, yazı işleri, nikah salonu, kadın sığınma evi, basın yayın ve halkla ilişkiler, sağlık hizmetleri, kütüphane birimlerinde çalışıyordu. Önceki dönem CHP’li Belediye Başkanı Haluk Bozdoğan tarafından kurulan Tarsus Şehir Tiyatrosu’nun çalışmaları 31 Mart’tan sonra seçilen CHP’li Belediye Başkanı Ali Boltaç tarafından 1 Nisan itibarıyla durdurulmuştu. 20 Mayıs itibarıyla ise genel sanat yönetmeni dahil olmak üzere tiyatrocular ve emekçiler belediyenin farklı birimlerinde görevlendirilmişti. Tarsus Belediye Başkanı Ali Boltaç, 2019 yılından bu yana onlarca oyunu sanatseverlerle buluşturan tiyatronun faaliyetlerinin durdurulmasına ilişkin yaptığı açıklamasında “Kemer sıkma” politikası uygulayacaklarını daha önce ilan ettiklerini belirterek, “Bu bağlamda, Tarsus Şehir Tiyatrosu’nun faaliyetlerinde bazı zorunlu düzenlemelere gitmek durumunda kaldık. Ancak tiyatromuzu kapatmadık” demişti.

* Van’da Kültür Yolu Festivali kapsamında düzenlenen konserde sahne alan Bengü’nün konserinde yaşanan gerginliğin ardından geniş güvenlik önlemlerinin alındığı ertesi günkü konserde, alkışlar arasında sahneye çıkan Cem Adrian’a, kim tarafından atıldığı belli olmayan bir pet şişesi fırlatıldı. Yüzüne pet şişe isabet eden Adrian, yine de konserine devam etti.

* Özel Tiyatrolar hayat pahalılığı karşısında direnmeye çalışıyor. Her kötü anın faturasının sanat kurumlarına yazıldığını belirten Tiyatro Amare Genel Sanat Yönetmeni Hasan Canberk Kayhan, “Artan maliyetler, halkın geçim sıkıntısı nedeniyle daha az oyuna gitmesi ve alınamayan destekler sonucunda ne yazık ki birçok tiyatro kapanmış, birçoğu da kapanma tehlikesiyle karşı karşıyadır” dedi. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, özel tiyatrolar için yapmış olduğu çalışmaların arttırılması gerektiğini açıklayan Kayhan, sanatçı haklarının korunacağı bir mevzuatın tertip edilmesi gerektiğini belirtti. Hayat pahalılığı nedeniyle tiyatro seyircisinin tiyatro izlemeye gidemediğini ve bunun sonucunda pek çok özel tiyatronun kapandığını ya da kapanma tehlikesi ile baş başa olduğunu belirten Kayhan, “Ülke olarak geçirdiğimiz her kötü günün en ağır faturasını ne yazık ki sanat camiası ödemekte ve karşılığında hiçbir destek alamayarak yalnız kalmaktadır. Artan maliyetler, halkın geçim sıkıntısı nedeniyle daha az oyuna gitmesi ve alınamayan destekler sonucunda ne yazık ki birçok tiyatro kapanmış, birçoğu da kapanma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Biz Tiyatro Amare olarak bu olaylar karşısında kendi kaynaklarımızı kullanarak ayakta kalmaya çalışıyoruz. Bunun neticesinde tabi ki çok büyük sorunlarla karşı karşıya kalabiliyoruz” açıklamasında bulundu. Kayhan, “Yerel yönetimlerin ve hatta devlet tiyatrolarının özel tiyatrolara sahne tahsisi konusunda daha duyarlı ve yardımcı olmaları gerektiğini düşünüyorum. Böylece hem ekipler oyunlarını daha düşük maliyelerde daha uzun süre sahnede tutabilir hem de halk tiyatroya çok daha uygun fiyatlarla ulaşım sağlayabilir” diye ekledi.

* Özgürlük İçin Sanat İnisiyatifinin kuruluşu deklare edildi. Açıklamada, “Sürekli yasakların olduğu bir yerde önce özgürlük mücadelesi verilir. Biz konuşabilmek, yaratabilmek için toplumsal barışın tesis edildiği bir ülke istiyoruz” denildi. Diyarbakır’da bulunan İskenderpaşa Konağı’nda yapılan açıklamaya birçok sanatçı katıldı. İnisiyatif üyelerinden Süreyya Karacabey, inisiyatifin deklare edilmesine dair, “Sessiz bir şekilde oturmaktan yorulmuş bir grup sanatçının ses çıkarması olarak bakabiliriz” dedi. Karacabey, “Açıklamayı, hakikatin, yıkıntıların altında kalmış Sur’dan yapıyoruz. Bir köşeye sinmiş olmaktan, sessiz kalmaktan utanıyoruz. Çocuklar, işçiler, hayvanlar için utanıyoruz. Gürültü yapmak istiyoruz. Özgürlüğün herkesin temel hakkı olduğunu, batıda ve doğuda hepimizi bir araya getirecek bir motto olduğunu söylüyoruz” dedi. İnisiyatifin kuruluş metnini ise Ersin Umut Güler okudu. Deklarasyon şöyle: “Sanat, sanatçıdan ileridedir, kendi imgelem gücünün genişliğini bilir ama sanatçı bilmez. Sanatçı belirlenmiş bir özne oluştan kaçmayı başardığında sanatın tarihsel hedeflerine yaklaşır, bu hedef içinde yaşadığı toplumun uzlaşımlarının ötesinde, yasal çerçevenin çizdiği sınırlılıkların üstündedir. Özgürleşme düşüncenin ve imgelemin ‘başka olanı’ hayal edebilme gücüdür. Özgürleşme, sınır olarak tarif edilenlerin yıkım tecrübesidir, ilkin zihinsel kurgularda gerçekleşir, sonra ortak bir iyi için kolektifle bütünleşir. Kendi alanına kapanmış bir sanat, sanatçının cesaretini kaybettiği o karanlık koridorun giriş kapısıdır. Çünkü bir düş, özgürleşmek için kurulur. Ağacın, hayvanın, insanın, bütün canlıların nefes alamadığı bir yerde, önce oksijenin eşit dağılımı için savaşmak gerekir. Sürekli yasakların olduğu bir yerde önce herkes için özgürlük mücadelesi verilir. Sanatçı gaz maskesiyle işini yapabilir ama sanat değil. Bu gaz maskesiz nefes almak isteyenlere bir çağrıdır. Güzel kelimelerin iyileştirmediği hapishanelerden, yoksul evlerden, dili yasak olanlardan, sürekli ayrımcılığa ve sansüre uğrayanlardan yükselen seslerin hatırlattığı sorumluluğa katılma çağrısıdır. Yanmış ormanlardaki küllerin, yıkılmış evlerin altında kalmış ölülerin, her gün işkenceye uyanan tutsakların, acısına dahil olma çağrısıdır. Baskıyla dilsizleşmiş sesimizi geri istiyoruz, özgürlük diye bağırdığımızda, kafamıza fırlatılan şiddet tuğlalarını hayatı saçma bir kafese çevirenlere iade ediyoruz. Siyasetin reel gerekler hiyerarşisi bizi ilgilendirmiyor. Çözümü olduğunu bildiğimiz meselelerin sürekli bir savaş durumu yaratılarak, iktidarlar için kullanıldığının farkındayız. İçinden geçtiğimiz zamana sadece uyum sağlayan bir yedek parça olarak sanat fikrine şiddetle karşı çıkıyoruz. Yaratıcı güçlerin ortak çıkardığı sesin, silahların sesinden daha güçlü olduğunu biliyoruz. Biz konuşabilmek, yaratabilmek için toplumsal barışın tesis edildiği bir ülke istiyoruz. Özgürlük için ses çıkarabilecek herkesin yaratıcı gücünü buraya davet ediyoruz. Çünkü başlangıçta eylem vardı!”

* Kürt fotoğrafçı Murat Yazar’dan Dicle ve Fırat nehirlerini belgeleyen proje üzerinde çalışırken 14  Temmuz’dan bu yana haber alınamıyordu. Yazar’ın Irak Kürdistan Bölgesi’nde gözaltına alındığı ve serbest bırakıldığı öğrenildi. Gazeteci İhsan Kaçar, sosyal medya hesabından, “Yapmış olduğumuz girişimler ve kamuoyu üzerine Fotoğrafçı Murat Yazar Irak Kürdistan Bölgesi’nde gözaltında olduğunu öğrendik ve aile haberdar edildi. Duyarlılığınız için teşekkürler” paylaşımı yaptı. Ardından Yazar’ın serbest bırakıldığını duyurdu.

* Uluslararsı Yazarlar Birliği (PEN) üyesi yazar Gökhan Yavuzel, Yeni Akit ve Aydınlık gazetelerinin de içinde olduğu, iktidara yakın kuruluşlar tarafından gerçeği yansıtmayan haberlere ilişkin bir açıklama yayınladı: “Yeni Akit ve Aydınlık gazetelerinin başını çektiği, hakkımda yayımlanan haberlere ve sosyal medya paylaşımlarına karşı cevabımdır… Öncelikle bu tür çirkin iddialara karşı yanıt verme durumuna gelmekten dolayı hicap duyduğumu belirtmek istiyorum. En son söylemem gerekeni en başta ifade edeyim; İngiltere’de değilim, iddia edilen konularla ilgili gözaltına alınmadım, tümüyle absürt bilgiler, tek bir satırı bile doğru değil… Twitter’daki trollerin itibar suikasti ile başlayıp, Fazıl Duygun gibi bunakların asılsız nitelikteki bu paylaşımlara destek vermesiyle ulusal basına kadar yer edinmiş. Vicdan ve ahlaktan yoksun olduklarından ötürü, uydurulan şeylerin doğruluğunu ispat etme gereği bile duymadan gerçekmiş gibi kamuoyuna sunmuşlar. Çok genç yaşımdan bu ana kadar, kitaplarım çok satanlar listesine girdi, kitap baskısı en erken biten yazar oldum, çeşitli ödüller de aldım. Popülerliğimin hızla arttığı bir dönemde hükümete karşı sözümü esirgemeden söyledim, Kürtlüğümü vurguladım, barış diye haykırdım. Bireysel çıkar odaklı düşünseydim, herhalde böyle tehlikeli girişimlerde bulunmazdım çünkü ihtiyacım yoktu. Hakkımda bu haberleri uyduran sosyal medya paylaşımlarına ve gazete haberlerine karşı, avukatımla birlikte hukuki süreci başlatacağız.”

* Diyarbakır’da yapılan son operasyonda, içinde gazeteci, avukat, sanatçı, sivil toplum temsilcileri ve tiyatro oyuncularının da olduğu 150’ye yakın kişi gözaltına alındı. Suçlama: “Örgüt üyeliği.”

* Ankara Etimesgut ilçesi Alsancak Mahallesi’nde gece arkadaşlarıyla parkta oturmak için evden çıkan Ağrı Patnos’lu Barış Çakan (20) Kürtçe müzik dinlediği için üç kişilik bir grubun saldırısına uğradı ve kalbinden bıçaklanarak öldürüldü.

* Şarkıcı Tuğba Ekinci hakkında, sahne aldığı bir ödül töreninde yaptığı konuşmasındaki sözleri nedeniyle “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” suçundan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı.

* Siirt’in Kurtalan ilçesinde bir düğünde çekilen ve sosyal medyada paylaşılan görüntüler üzerine 6 genç kadın gözaltına alındı. Sosyal medyada ırkçı hesaplar üzerinden görüntünün paylaşılması üzerine Batman ve Siirt’te ev baskınları yapıldı. Valilik, gençlerin “örgüt propagandası yaptığını” ileri sürdü. Mersin’de de hedef haline getirildikten sonra gözaltına alınan 9 genç, 25 Temmuz’da “Örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla tutuklandı. Benzer bir durum Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinde yaşandı. Bir düğünde yöresel kıyafet giyip çalınan Kürtçe şarkılar eşliğinde halay çeken 6 kişi “örgüt propagandası” suçlamasıyla gözaltına alındıktan sonra serbest bırakıldı. DEM Parti Sözcüsü Doğan, “Mersin’den Hakkari’ye Siirt’ten Aydın’a farklı kentlerde süren yeni bir operasyon, süreç başlatıldı. Ne hikmetse Kürtlerin katıldığı düğünlerin, sokak etkinliklerinin görüntüleri taranıyor, bulunuyor, yine ne hikmetse sosyal medyada paylaşan, bunu arayan, tarayan, bulan ve şimdi nedense bir anda bunu bir şekilde servis eden bir akıl çıktı ortaya. Görüntülerin bazıları bugünlere, bazıları da geçmişe ait. Kadınlar, gençler, halay çektikleri için Kürtçe şarkı eşliğinde eğlendikleri için düğüne katıldıkları için tutuklanıyorlar. Onlarca insan şu anda tutuklu. Sebebi halay çekmişler. İstedikleri Kürtçe şarkı eşliğinde halay çekmişler. Ne yapalım? Sizin verdiğiniz playlistlerle mi halay çekelim? Bu mudur Türkiye’nin geldiği nokta. Hani siz nefret suçunu kaldırmıştınız?”

Yerel seçimlerin bittiği gün dört bir yanda yeni bir döneme girildiği, artık “yumuşama” günlerinin önümüzde olduğu vaz ediliyordu. Aradan üç ay geçtikten sonra sanat alanı yasaklar, baskılarla saldırılarla burun buruna gelince işin esası ortaya çıktı. Hiçbir şey değişmemişti ve bu ekonomik ortamda değişmesi de mümkün değildi. Ortadoğu da güneydoğu sınırlarında oluk oluk kan akarken ülkede bahar yaşamak mümkün değildi. Yerel seçim sonrası bize pompalanan yalan rüzgarını bir yana itip üzerimize doğru yönelen yeni saldırılara karşı gözlerimizi dört açmaktan başka bir yol yok gibi gözüküyor.

Paylaş.

Yanıtla