Şakadan Anlamıyorlar

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mizahın gedikli isimlerinden Serkan Altuniğne, ‘Çizmeye Üşendim’ stand-up performansıyla Türkiye turnesinde. Gösterisinde, “Siyasi şakanın kralını yaparım” diyen komedyen, “Siyasi şakanın muhatabı şaka kaldırmıyor” diyor.

Mizahta eskilerden sayılabilecek bir isim Serkan AltuniğneMizah dergilerinin hayatımızda önemli yer tuttuğu günlerde karikatürleri ile tanınmış hatta tiplemeleri ve kendine has esprileri ile kendi çapında efsaneleşmiş bir çizerdi. Ardından her şey gibi mizah da ve mizaha ulaşma biçimimiz de değişti haliyle ve sosyal medyaydı, YouTube’du derken Serkan Altuniğne’nin farklı mecralarda karşımıza çıkmaya başladığını gördük. Arada senaryolar da yazan (İlk Recep İvedik filmlerinde onun imzası var örneğin, belki bileniniz vardır) ve farklı projeler geliştiren usta mizahçı son bir yıldır kendini stand-up sahnesine atmış durumda. 8 yıldır yaşadığı Berlin’de yaptığı farklı gözlemlerinden tutun da memleketin en derin çelişkilerine kadar birçok konuda ahkam kestiği 2 saatlik ‘Çizmeye Üşendim’ başlıklı gösterisi doyurucu ve kahkaha yüklü bir gece vaat ediyor. Şu sıralar Türkiye turnesine çıkan komedyenle Kadıköy Aylak’taki gösterisine çıkmadan hemen önce konuştuk.

Nereden çıktı bu stand-up işi, hep aklında olan bir şey miydi?

Eskiden beri hep aklımda olan bir şeydi evet, ama cesaret edemiyordum. Bundan 10 yıl kadar önce İstanbul’da bir komedi festivali oldu, orada bir denemiştim ilk… Sonra pandemiden önce Berlin’de Kaan Sezyum’la iki gösteri yaptık. Ama ben o zaman daha stand-up nasıl yapılır, temposu nasıl olmalı gibi şeyleri bilmiyordum. Sonra Tuz Biber ekibiyle tanıştım ve onlarla hep dirsek temasında bulundum. Enes ve Aksel bana hep stand-up konusunda tavsiyelerde bulundular ama anladım ki yol öyle değil, açık mikrofonlara katılmak gerekiyor, birileri için açılış yapman gerekiyormuş, kısa süreler için bile olsa sahneye çıkman ve şakalarını denemen gerekiyormuş. Zaten Leman dışında mizah dergisi de kalmadığı için karikatür çizmekten de erinir hale gelmiştim. Hemen her karikatürist gibi bir boşluğa düşmüş durumdaydım. Bizim gibiler bir anda işsiz kaldı. Bizim bildiğimiz tek şey bu mizah, onu üretmek… Film yazmak da istemiyordum, o piyasa zaten çok fena. Bir anda stand-up karşıma ‘Gel bak, böyle bir yol var burada’ diye çıktı adeta. Geçen sene Mayıs ayından beri de yoğun bir şekilde bu işe başladım. 9-10 aydır da bu tek kişilik gösterimi yapıyorum, fena gitmiyor gibi.

Stand-up yapanların sayısı bir anda çoğaldı sanki, ne dersin?

Doğru, çoğaldı ve bence bu çok iyi bir şey. Berk Karan diye bir komedyen arkadaşımız var, esprisini yapıyor bunun, ‘Lokmacı gibi oldu bu iş, ışığı gören geliyor’ diye… Ama iyi şeyler bunlar, keşke özel tiyatrolar da çoğalsa mesela… Bir yandan ülkenin durumuyla da alakalı bir durum bu. Bir sürü memleketten ümidini kesmiş genç var ve ne yapacaklarını bilmiyorlar, biraz kendini komik gören denemek için bile olsa sahneye atlıyor. Bu sayede ben çok akıllı, çok yetenekli insanlarla da tanışıyorum bu arada. Başka bakış açıları da açıyorlar.

Bir mizahçının yabancı bir memlekette yaşaması bir avantaj mı, yoksa dezavantaj mı?

Dezavantajı yok bence, avantajı çok. Önceleri çok korkuyordum, Türkiye’den uzak kaldım, hiçbir şeyi anlamayacağım mı acaba diye… Ama sen istediğin kadar uzak kal, sosyal medyadan her şeyi takip ediyorsun. Keşke biraz uzak kalabilseydim yani. Ama avantajı oldu, çok kapı açtı. Çünkü başka bir ülkeye gidip başka bir hayatın mümkün olduğunu görünce bakış açın genişliyor. Biz bildiğin at gözlüğüyle bakıyormuşuz. Ben birçok konuda geliştiğimi düşünüyorum. Bir sürü başka kültürden insanla muhatap olmak mizah açısından da çok iyi bir şey. Onların hayata karşı duruşları, mizah anlayışları falan başka ya, hem şaşırıyorsun hem de bir yandan kendine göre uyarlıyorsun hepsini. Göçmen olmak, azınlık olmak da biraz kafamı açtı.

Nasıl mesela?

Ben Türkiye’de azınlık değildim. Ne Kürdüm, ne Aleviyim, ne Ermeniyim, ne Yahudiyim, ne Rum’um… Hiçbir şeyim yok azınlık olacak, bildiğin beyaz Türk yani. Berlin’e gidip azınlık olmak bana çok şey kattı o anlamda. Olaylar öyle değilmiş, burada anladığımı düşündüğüm şeyleri tam olarak anlamıyormuşum. Onu oraya gidince fark ettim, bir yerde azınlık olunca daha iyi anlıyorsun her şeyi. Bir başka ülkede ‘misafir’ olunca -Almanlar hâlâ bize misafir işçi diyorlar- başka bir empati geliştiriyorsun. Ben kendimi çok açık görüşlü ve siyaseten de çok kucaklayıcı bir insan zannederken Berlin’de yaşamaya başlayınca o kadar da değilmişim meğer noktasına vardım.

Türkiye’de eskiden siyasi bir mizah damarı vardı, çok da rahat yapılıyordu üstelik. Ama son yıllarda baskılar, yasaklar derken bu neredeyse yok oldu. Bu anlamda Türkiye’de artık nasıl bir mizah var ve sen bu mizahın neresinde duruyorsun?

Bence siyasi mizah işte burada, sahnede devam ediyor. Çünkü ben çok izliyorum ve herkesin çatır çatır yaptığını da görüyorum. Basılı yayınlarda ya da sosyal medyada yapamıyoruz belki, ama sahnede öyle değil, çok da iyi yapılıyor üstelik. Kendi gösterimle ilgili şunu söyleyebilirim, bence politik bir setim var, ama kör gözün parmağına değil. Zaten politik olmama şansı da yok çünkü siyaset hayatın her alanında var ya… Ben de bu konuda antrenmanlıyım, neyi ne kadar söyleyebilirim, az çok biliyorum. Bazen bakıyorum çok cesur gençler var, bam-güm dalıyorlar. O kadar da geçirmesen mi diyorum, sonra bir sıkıntı çıkabilir… Ben 20 yılda Türkiye’de bir şeyi çok iyi öğrendim, yumruk atınca karşı taraf çok sertleşiyor, o zaman yumrukla da kıramıyorsun onu, gıdıklamakla belki kırabilirsin ama… Gösteride bir kısım var bununla ilgili, orada da diyorum, yani siyasi şakanın kralını yaparım ama ne anlamı var, karşıdaki şakayı anlamadıktan sonra… Siyasi şakanın muhatabı şaka kaldırmıyor anlayacağın.

BİRGÜN

Paylaş.

Yanıtla