Yaşam Kaya
2024 Avignon Tiyatro Festivali‘ne Abdel Bouchama‘nın “Le voyage de Nasreddine” adlı oyunuyla katılan Fransız tiyatro sanatçısı Stéphanie Slimani ile hem Nasreddin Hoca hem de Fransız Tiyatrosu hakkında sohbet ettik. Bu keyifli sohbet Türk-Fransız Tiyatrosu ilişkisi açısından çok önemli. Nasreddin Hoca gibi Türkiye’nin kültür figürünün dünyanın en ünlü festivalinde gösterilmesi özellikle Türkiye’deki tiyatro gruplarının ilgisini çekiyor. Nasreddin Hoca artık küresel bir değer!
1- Bize kendinizi tanıtır mısınız?
Ben Stéphanie Slimani, Fransa’nın güneyindeki Toulon’da yaşıyorum ve şu anda Avignon Festivali’nde Abdel Bouchama’nın “Le voyage de Nasreddine” adlı gösterisinde sahne alıyorum.
2- Fransa’da tiyatro alanında neler yapıyorsunuz?
Pek çok sanatsal uygulamayla ilgileniyorum. Özellikle oyuncu, yönetmen, dansçı, yazar ve kuklacıyım. Sorularımın merkezinde kolektif duygunun yer aldığı, oldukça görsel ve fiziksel bir tiyatro biçimi üzerinde çalışmayı seviyorum.
3- Nasreddin Hoca’yı konu alan bir tiyatro oyunu yapma fikri nasıl ortaya çıktı? Nasreddin Hoca’nın oyununda oynamak nasıl bir duygu?
Eşeği oynamak için kuklacı olarak bu gösteriye katılmamı isteyen kişi Abdel Bouchama’ydı. Nasreddin karakteri ergenlik çağından itibaren hayatında her zaman önemli bir yere sahip olmuştur. Bu gösterinin fikri ona doğal olarak geldi. Daha zor temalı bazı yaratımlardan sonra bir gün kardeşi ona “Ya şimdi insanları güldürsen” dedi. Nasreddin zaten içinde olan bir karakterdi. Masallar aynı zamanda çok güncel ve zamansızdır.
Bu karakteri canlandırmak onun için çok kolay çünkü ona çok benziyor. Alçakgönüllülüğü, dünyaya bakış açısı, hayata mizahla yaklaşması. İroni yapmayı sever, yıkıcı olmayı ve dünyayı gözlemlemek için gerekli mesafeyi ayırmayı bilir.
Bana göre Nasreddin’in en yakın arkadaşı Aryul’u (“Berberi’deki Eşek”) oynamak bir zevk.
4- Nasreddin Türkler için önemli bir şahsiyettir. Nasreddin Hoca’yı araştırma şansınız oldu mu?
Abdel Bouchama bu yazıyı yazmadan önce Nasreddin’in 200’den fazla öyküsünü okudu. Ayrıca Diogenes’in hikayeleriyle olan bağlantıları da fark etti, bu yüzden senaryoda variller var. Diyojen de Nasreddin gibi “İnsan arıyorum” dedi.
5- Türkiye’deki tiyatro yaşamını takip ediyor musunuz?
Henüz değil ama yorulmadan merak ediyorum ve Türk kültürü beni son derece ilgilendiriyor. Umarım giderek yaklaşırım.
6- Avignon Festivali’ne gelen Türk gruplar var. Türk tiyatrosunu izleme fırsatınız oldu mu?
Avignon festivali sanatçıları ve kültürleri keşfetmek için harika bir yerdir. Yarın İstanbul doğumlu oyuncu Fehmi Karaarslan’ın Gomidas adlı oyununu izleyeceğim. Fransız-Türk alışverişini canlandırmak isteyen teatrINO tarafından yaratılmıştır.
7-Fransız tiyatrosunu değerlendirebilir misiniz?
Oldukça zor çünkü Fransa’da birden fazla tiyatro türü var. Ancak çağdaş yaratım çok canlı, cesur ve enerji dolu. Özellikle çağdaş dansı ve sokak tiyatrosu yaratımlarının özgünlüğünü takdir ediyorum. Hala sanatçı olarak mesleğimizden geçimimizi sağlayabildiğimiz için şanslıyız ve uzun bir süre de bunu yapmayı umuyoruz.
8- Nasreddin Hoca’yı canlandırdığınız tiyatroyu Fransızlar beğendi mi?
Festivalin tamamını sattık! Halk, bu masalları ve bu kadar neşeli ve esprili bilgelikle dolu bu karakteri keşfetmekten veya yeniden keşfetmekten büyük keyif aldı.
9- Grup olarak Türkiye turnesine çıkmayı mı planlıyorsunuz?
Çok isterim!
Şimdilik sahada buna izin verecek yeterli bağlantımız yok ama kim bilir, bu yazı sayesinde Nasreddin Hoca’nın sözlerinin memleketinde yankı bulmasını sağlayabiliriz!
Ben şahsen gelip bu ülkeyi keşfetmeyi umuyorum çünkü çok sevdiğim bir insan oradan geliyor. Ayrıca kendime bir yıl içinde Türkçe konuşmayı öğrenme hedefi koydum. Peki belki gelecek yıl Türkçe bir oyunla ve Türkiye’de bir röportaj!