ENKA Sanat’ta ‘Geçen Gün’

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Dikmen Gürün

Kumpanya’nın son çalışması olan “Geçen Gün” bir Beykoz Kundura yapımı. Böyle bir desteğin memnuniyet verici bir girişim olduğunu öncelikle belirtmek isterim. Söz konusu çalışma, 2023’ün sonlarında, Beykoz Kundura’nın kapalı geniş mekânında buluşmuştu seyirciyle, ortalığın böyle alev alev yanmadığı ılık bir kış günü. Sonrasında da devam etti “Geçen Gün”ün yolculuğu farklı ve de kurgusuna, yapısına uygun mekânlarda. Geçtiğimiz hafta da ENKA Sanat’ın her yıl yaz aylarında 1000 kişilik açık hava tiyatrosunda düzenlediği o güzelim yaz festivaline konuk oldu. Kendine özgü diliyle seyirciye keyifli anlar yaşattı bir kez daha. “Kendine özgü diliyle” tanımını Kerem Kurdoğlu’nun gösteriye dair şu kısa sorularından ve tek kelimelik yanıtlarından esinlenerek yapıyorum: “Bu bir konser mi? Dans gösterisi mi? Oyun mu? Performans mı? Hiçbiri. Hepsi.” 

SES/SÖZ/HAREKET BÜTÜNÜ

Kerem Kurdoğlu’nun yazdığı tek perdelik bu ses/söz/hareket bütünü Naz Erayda ve Kerem Kurdoğlu tarafından yönetilmiş. Her anlamda, tüm ekibin katkısıyla baştan sona yaratıcı bir süreç üzerine gidilmiş. Kullanılan her şeyin birbiriyle adeta sahici ilişkiler kurması sağlanmış. Tabii burada önemli olan, Naz Erayda’nın altını çizdiği gibi, birden fazla sanat disipliniyle iç içe olan bir ekip çalışmasının varlığı. İsimleri sıralayacak olursak: Hareket tasarımı Maral Ceranoğlu ve Mihran Tomasyan’a ait. Zaten uygulayıcı yapımcı olarak da Çıplak Ayaklar Stüdyosu’nu görüyoruz. Oyuncular: Esme Madra, Ozan Çelik. Ses tasarımı: Tophane Noise Band, Serkan Aka, Mihran Tomasyan, Selim Cizdan, Ufuk Fakıoğlu’na ait. Kerem Kurdoğlu, Serkan Aka adlarını sahne tasarımında da görüyoruz. Işık tasarımı Utku Kara’nın. Ekin Deniz Görk, Mete Balyan, Besma Seibe, Defne Gül, Berkant “Doktor” Kılıçkap, Maya Kurdoğlu, Gençer Yurttaş da bu çalışmada emeği geçen isimler.

İZLİYORUM, DİNLİYORUM

İzliyorum, dinliyorum; iki oyuncu ve sıra dışı bir “orkestra” seyirciye iç içe geçmiş birçok hikâye anlatıyorlar. Bana yıllar önce, 7. İstanbul Tiyatro Festivali’nde Kumpanya’nın Tarlabaşı’nda İSM’de (İstanbul Sanat Merkezi) oynadıkları “Kim O?”yu hatırlattı. Ve hatta 1997’de, 9. İstanbul Tiyatro Festivali’nde Cihangir Parkı’nda oynanmış olan güçlü bir yapımı çağrıştırdı: “Everest My Lord” Bugün de genç seyircinin izlemesi, üzerinde tartışması gereken çalışmalar.

Yine “Geçen Gün”e dönersek: İç içe geçmiş birçok hikâye anlatılıyor oyunda. Aslında hepsi aynı hikâye. Kerem Kurdoğlu ve Naz Erayda’nın dedikleri gibi şehir bu iki insanı itip kakıyor. Diğer insanlar, şehirle bir olmuş, sürüklüyorlar onları. Ama aslında şehir de onlar, diğer insanlar da onlar. Yani aslında ne kendilerinden başka bir şehir var ne de kendilerinden başka diğer insanlar. Hepimiz yüzleşiyoruz bu gerçekle. Birbirleriyle sürekli karşılaşan, çarpışan, birbirlerini teğet geçen ve birbirlerini gerçek anlamda hiçbir zaman görmeyen iki kişi, üç kişi, onlarca kişi… Hayatlarımız bu çark içinde dönmüyor mu? “Ezilmemeye çalışıyorlar” diyor Kerem Kurdoğlu, “Şehirle başa çıkmaya çalışıyorlar. Kâh seksen yaşındalar, kâh on sekiz. Bir bakmışsın mağdur durumdalar, bir de bakmışsın suçluluk duygusu içlerini kemiriyor. Ama aslında şehir de onlar, diğer insanlar da. Yani aslında ne kendilerinden başka bir şehir var ne de kendilerinden başka diğer insanlar. Var olan sadece onlar. Yüzlerce, binlerce kendileri. Endişe dolu bir sevgi hikâyesi bu.” 

Bir sevgi hikâyesi mi? Belki. Bilemiyorum. Tek bildiğim endişe dolu olması. Ve, evet, sesler sarmalıyor onları, bizi. Kimi zaman bir kakafoni, şiddet, kimi zaman sakin akıyor her şey.

Cumhuriyet

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Dikmen Gürün

Yanıtla