Erdoğan Mitrani
“…Eğer veba yetişip Yunan halkını bu tek kişilik sözde demokrasiden kurtarmasaydı uzun zaman daha hep öyle demokratik şekilde idare edilecekti!
Roma’nın Cumhuriyet olduğunu hatırlayanlar çoktan toprak oldu; yeni doğanlar bir zamanlar bir cumhuriyetin olduğunu bilmiyor; demokrasiyi bilmiyorlar…
Bütün tarih çarpıtıldı, kitaplar sansürlendi; demokrasi ve cumhuriyet kelimelerinin üstü çizildi, silindi; bu iki kelime artık dilimizde yer almıyor; halk, sadece zorbalığı biliyor; çünkü zorbalıkla emziriliyor, zorbalığa anası sanıyor…(…) eğer şimdi aniden cumhuriyeti ve demokrasiyi ilân etsen, “Halk, sana özgürlüğünü veriyorum!” desen, aptallaşır, budalaya döner.”
1936 doğumlu Bulgar şair, oyun yazarı, romancı Stefan Tsanev, 15 şiir kitabı ve dünyanın birçok ülkesinde sahnelenmiş 20’yi aşkın oyun yazdı. ‘Jean Darc’ın Öteki Ölümü’, ‘Socrates’in Son Gecesi’, ‘Bütün Çılgınlar Sever Beni’, ‘Kanlı Komedya: Caligula’, ‘Büyük İskender’in Atı’ bizde de sahnelenmişti.
Yergi ve taşlamalarıyla, tüm özgürlüğe karşı toplumsal yapılarla dalga geçen sivri dilli Tsanev’in ‘Caligula Suikastı’ (2014) 2017’de Baba Sahne’de, Ragıp Yavuz tarafından yeniden yazarcasına yapılan dramaturgiyle ‘Kanlı Komedya: Caligula’ adıyla yönetilmişti.
Kemal Aydoğan, ‘Caligula Suikastı’nı bu kez özgün metninden yola çıkarak sahneliyor.
Aydoğan’ı kendisine yakın bulan Tsanev de haziran ve temmuz aylarında oynanmayı sürdürecek oyunun 23 Mayıs’taki prömiyerini Moda Sahnesi’nde izledi. Çok beğendiği, “bu oyunumun dünya prömiyeri, çünkü henüz Bulgaristan’da sahnelenmedi” dediği orijinal yorum, Baba Sahne’ninkinden çok daha farklı, daha sert, daha güncel ve çok daha hınzır.
General Germanicus’un oğlu, Augustus’un evlatlık torunu, Tiberius’un yetiştirmesi Caligula, MS 37-41 arasındaki kısa iktidarında, ensestten pedofiliye sapkın cinselliği, acımasızlığı, kötücüllüğü, cinayet ve işkence tutkusuyla tarihin en insafsız tiranlarından biri olarak isim yapmıştır. Ahlaksızlığı siyasete katan, Cumhuriyet ve Demokrasi ile alay eden, halkı aşağılayan Caligula’nın, atı İncitatus’u Senato’ya Konsül yapma yüzsüzlüğünü ve başarısını gösterdiğinde hiçbir tepki ile karşılaşmadığı rivayet edilir.
Birey ile devlet / iktidar arasındaki gerilimi konu alan Tsanev, ‘Caligula Suikastı’nda da baskıcı rejimlerde halkın suskunluğunu, tepkisizliğini, zorbalığa boyun eğmesini ve bunu kanıksamasını hicveder. Tarihin en psikopat tiranı Caligula’yı karakter olarak tersyüz ederek onu tüm kişisel sapkınlığının, kötülüğe olan ölümcül tutkusunun bilincinde bir kişi olarak gösterir. Caligula’sı, kendisine boyun eğdikleri, çılgınlıklarına katlandıkları, onu ortadan kaldırmak için en ufak bir çaba göstermedikleri için yöneticileri, halkı ve soylu sınıfı suçlar, aşırılıklarının dozunu arttırarak öfkelerini çekmeye, harekete geçirmeye çabalar. Çabasının doruğu, kötülüğünü sanatsal gösteriye dönüştürerek, sıradan, despotluğa, sömürüye boyun eğen insanları tahrik etmek, kendisini öldürmeye teşvik etmektir.
Fonda Okan Temizarabacı’nın projeksiyon tasarımıyla var edilmiş İncitatus dışında Bengi Günay’ın aksesuarları sadece bir makyaj masası ile bir iskemle olan boş sahnesinde oyunu yöneten Kemal Aydoğan, İrfan Varlı’nın ustalıklı ışık tasarımı ve Günay’ın müthiş klasik/stilize kostümlerini kuşanmış üç oyuncusuyla heyecan verici bir görsel işitsel gösteri yaratıyor.
Dili kesilmiş trans sanatçı Marcus Lepidus’u başarıyla canlandıran Adem Yıldırım, bedeni, yüz ifadesi ve sesiyle konuşmasız karakterini ustalıkla konuşturuyor. Sükûneti ve Caligula gibi bir çılgını bilgece idare edişiyle amcasına, geleceğin İmparator Claudius’a getirdiği doğal ve inandırıcı yorumuyla Mehmet Karakulak müthiş. Sapık imparator Caligula’yı tüm antik geçmişi ve tüm güncelliğiyle sahnede var eden nefes kesici performansıyla Münir Can Cindoruk olağanüstü.
Belirttiğim gibi Caligula Suikastı temmuz sonuna kadar izlenebilir. Kaçırmayın derim. En yakın gösterim 9 Haziran 16.00 Moda Sahnesi’nde.
Büyük Zarifi Apartmanı
İstos Yayın & İstos Film & İstos Sahne
Banker Zarifi Ailesi’nden Eleni Zarifi’nin mimar Dimitrios Panayotides’e inşa ettirdiği tahmin edilen, Beyoğlu, Katip Mustafa Çelebi Mahallesi, Pembe Çıkmazı 4 numarada bulunan Büyük Zarifi Apartmanı’nın yapım yılına dair kesin bilgiye ulaşılamasa da incelenen harita ve belgeler sonucunda 1858-1883 arasına tarihlenmektedir.
Rumların ve şehrin tarihi, kültürü ve hayatına dair çalışmalarına katkı ve on yıllarca kesintiye uğramış bir yayın geleneğini canlandırmak amacıyla 2011’de kurulan İstos Yayın bu binada yer alıyor. Türkçe ve Yunanca yayınları okuyucuyla buluşturan, temel kitaplarla tarihi vesika sayılabilecek metinleri Türkçeye kazandıran, güncel Türkçe – Yunanca edebi ve akademik çalışmaları yayımlan, atölye, konser ve çeşitli etkinlikler düzenleyen kuruluş, on yılı aşkın süredir aynı çatı altında İstos Film adıyla, yerli ve yabancı film şirketlerine prodüksiyon hizmeti sağlamakta.
İKSV Tiyatro Festivali kapsamında İstos Sahne mekâna özgü bir projeyle aynı binada faaliyete geçti. Apartmanı tarihi gerçeklerden yola çıkan kurmaca hikâyelerin sahnesine dönüştüren, İstanbul Rumlarının geçmişinden bugüne uzanan üç kısa oyunla izleyicileri, sadece bir apartmanın değil, şehrin zengin tarihine tanıklık etmeye davet eder.
İstos Sahne’nin ilk yapımı
‘Büyük Zarifi Apartmanı’
Ana karakterlerden biri olan binanın adını alan ‘Büyük Zarifi Apartmanı’, proje tasarımını ve yönetmenliğini İlyas Özçakır’ın yaptığı, yapımcılığı Anna Maria Aslanoğlu’nun üstlendiği, apartmanın üç dairesinde geçen üç ayrı hikâyeden oluşan aykırı bir çalışma.
Farklı öykülerden oluşsa da ortak tematik, İstanbul’da doğup sürgünlerle evlerinden, yaşadıkları sokaklardan, komşularından, arkadaşlarından, mezarlarından ayrılmak zorunda bırakılan Rumların yaşadıkları.
H.Can Utku’nun yazdığı ‘Bir Ev Hatırlıyorum’, kiracı Serap’la (Pınar Fidan) eski komşusu Tasula’yı soran Rodoslu turist Elefteria (Rasmi Tsopela) arasında geçer. Birbirinin dilini bilmeyen iki kadın, Serap’ın yarım yamalak İngilizcesi, ‘translate’ yardımı, çoklukla da bakış ve beden dilleriyle iletişim kurarlar. Elefteria rüyalarında pek çok kez bu evi gördüğünü söyler; Serap düşlerinde gördüğü, Yunanistan’da deniz kıyısında hiç gitmediği bir evi tarif eder. İki kadının kişisel geçmişlerinden gelmese bile, iç içe geçen ortak bir toplumsal hafıza aktarımıyla birbirlerine ulaşmalarını, ‘İndim Havuz Başına’ şarkısını birinin Rumca, diğerinin Türkçe, ama hiç aksatmadan birlikte söylemeleri daha da pekiştirir.
Fulya Özlem, H.Can Utku, Sandra Penso, İlyas Özçakır ve Çağdaş Ekin Şişman’ın yazdığı ‘Mavi Çiçekler’de, eski Rebetiko şarkıcısı, Tasula’nın ahretliği Hrisula’nın üzerinden, 1964 Kıbrıs olaylarına ‘koz’ olarak Yunan uyruklu İstanbul Rumlarının ülkeyi terk ettirilmeleri ele alınır. Yetkililerce Türkiye’nin Yunanistan vatandaşlarını sınır dışı ettiği belirtilse de, Yunan uyruklularla evli Türk vatandaşı Rumlarla çocuklarının Yunanistan’a göç etmesiyle olay fiilen tehcire dönüşmüştür.
Tasula’yı ve ailesinin mezarlarını bırakıp gitmediği için kardeşini, aşkını, şarkıcı ve müzisyen arkadaşlarını kaybeden Hrisula’nın perdeye yansıyan anılarına izleyiciler de şahit olur. Her an geçmişi yaşayan Hrisula’nın hayatı sohbetlerinde, birlikte çalıp söyledikleri günlerde, gülüp eğlenip dans ettikleri güzel anlarda kalmış gibidir. Sandra Penso’nun kurguladığı ve yönettiği videoda, birbirine geçen geçmişin 20’lik ve günümüzün 80’lik Hrisula’sı Çağdaş Ekin Şişman’ının etkileşimi müthiş. Oyunculuğu, şive kullanımı, Rumca şarkılarıyla olağanüstü yorumu, Şişman’a en hak edilmiş Afife Jale adaylıklarından birini getiriyor.
İlias Maroutsis’in yazdığı ‘Çatlakların Arasında, Orada Bir Yerlerde’ katıldığı eylemde polisten kaçarken aksi ve huysuz Leandros’un (Gafur Uzuner) evine sığınan Aslan’ın (Umut Çınar) hikâyesi. Telefonla Yunanistan’da yaşayan oğluna ulaşmaya çalışan Leandros, istemeyerek evine aldığı Arslan’ı bir an önce göndermeye çalışırken aralarında gelişen diyalog görünenden daha fazlası olduğunu ortaya çıkarır. Sürprizini açıklamamak için sadece aslında tanımadığımız birini ne kadar da yakından tanıdığımızı gösterdiğini söyleyeceğim.
Metinlerinden, sahnelenişlerine ve oyunculuklarına özgün ve farklı bir teatral deneyim. Henüz izlemediyseniz gelecek sezonda sakın kaçırmayın.