CHP’nin Kültür Politikası Var Mı?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Vecdi Sayar’ın BirGün’de yayımlanan yazısının bir kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz.]

Akıbeti belirsiz Antalya Film Festivali’nden, tasarruf adına faaliyetleri durdurulan Tarsus Belediye Tiyatrosu’na çözüm bekleyen nice sorun ortada dururken, CHP yönetiminden tek bir ses çıkmıyor.

CHP’nin yeni Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’i takdirle izliyorum. Son günlerde ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ hazırlıklarına, yoksulluğa, eşitsizliğe, hukuksuzluğa karşı verdiği mücadele ve haksız yere tutuklanan gençleri, zindanda tutulan aydınları, siyasetçileri savunan söylemleri ile sosyal demokrat bir partiye yakışan bir tavır sergiliyor. Ne var ki, partinin kültür-sanat alanında tutarlı bir politika izlediğini söylemek mümkün değil.

Tarsus’da yıllardır varlığını sürdüren ve başarılı ürünler ortaya koyan Tarsus Belediye Tiyatrosu’nun elemanlarını belediyenin çeşitli birimlerine tayin ederek, tiyatroyu fiilen kapatan yeni Belediye Başkanının tavrının CHP yönetimi tarafından hoş karşılanmayacağını bekliyordum. Ama kaç gün geçti, partiden ses yok. Elbette önemli sorunlar var gündemde… Emekliler mitingi var, mafya-siyaset ilişkisi var, hayvanlara yönelik katliam projeleri var… Ama bütün bunlar, sanat alanında olup bitenlere karşı suskun kalınmasını gerektirmiyor. Sorun, kültür-sanat alanının önemsenmemesinde; önceliği olan konular arasında yer almamasında galiba… Yanılmıyorsam, partinin kültür ve sanattan sorumlu genel başkan yardımcısı henüz atanmamış.

Kamucu yaklaşım ve sanat 

Yerel yönetimlerin önemli bir bölümünün içinde bulunduğu mali krizin farkındayız elbette. Ama sosyal demokrat yerel yönetimlerin, ekonomik durumu gerekçe göstererek kültür-sanat kurumlarına darbe vurması anlaşılır gibi değil. CHP’li belediye başkalarının hükümetin tasarruf tedbirlerine can simidi gibi sarılmasını onaylamak mümkün değil. Elbette, kentlerine yeni sanat mekânları kazandıran, kaliteden öden vermeden sürdürdükleri kültür etkinlikleri ve yayınlarıyla sanata değer verdiklerini kanıtlayan belediye başkanlarımız da var; sayıları çok az da olsa… Onlardan önümüzdeki haftalarda söz edeceğiz. Bu hafta sekiz yıldır yaşadığım kentten, İzmir’den söz açmak istiyorum.

Ekonomik kriz pek çok belediyeyi olduğu gibi İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni de etkiledi. Yeni Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Cemil Tugay, üç yıldır büyük emeklerle gerçekleştirdiğimiz ‘İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nin bu yıl yapılmaması/ertelenmesi yönünde bir karar verdi. Diğer etkinliklerin durumu da belirsiz… Cemil Başkanla yüz yüze görüşerek, bu krize bir çözüm bulabileceğimiz düşüncesiyle kaç haftadır suskun kalmayı seçtim. Ne var ki, yerel basında yayımlanan ve büyükşehir yöneticilerini etkilemeyi hedefleyen bir yazı bardağı taşıran damla oldu. Belediyenin, CHP yönetiminin ve sinema kamuoyunun bilmesi gereken gerçekleri paylaşmak istedim.

Popülizm tuzağı  

Festivallerin türleri, kapsamları, içerikleri hakkında bu sütunlarda çok yazı yazdım. Genel, tematik, bölgesel vb pek çok tür var. Ama bizdeki gibisini hiç görmedim! Filmleri izletmeden, halk oylaması ile ödül dağıtan ‘Uluslararası İzmir Artemis Film Festivali’nden söz ediyorum. Festivali, Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğinde ASİTEM (Anadolu Sinema ve Televizyoncular Meslek Birliği) ve Birlik Başkanı Muammer Sarıkaya’nın şirketi Medusa Medya düzenliyor. İlki 2018 yılında düzenlenen festival, Türkiye’nin tek ‘vizyon filmleri festivali’ imiş. Vizyon filmi ne demek diye meraklanıyorsanız, sanat filmlerini değil ana akım popüler filmleri değerlendirmekmiş bu festivalin amacı.

Dünya üzerinde’ vizyon’ filmi diye bir tanım yok. Türk icadı olsa gerek! Cannes’dan Venedik’e, dünyanın önde gelen festivallerinde ‘sanat filmi’ olarak da tanımlanan ‘auteur filmleri’nin (yaratıcı sinema örneklerinin) yanı sıra nitelikli ticari yapımlar da gösterilir, hatta yarışmada yer alır. Sadece ana akım – popüler filmleri yarıştırmak ise kimsenin aklına gelmez. Çünkü festivallerin amacı sinema sanatını desteklemek, sinema kültürünü yaygınlaştırmaktır. Ticari amaçlarla yapılan ana akım filmler ödülünü gişede alır (ya da başarısız olur).

Festivallerde ödülleri jüriler verir. Uzmanlıkları tartışma götürmeyen üyelerden bir jüriye sahip olmak, bir festivalin değerini artırır. Halk oylamasına gelince, bazı festivallerde bir yan ödül olarak ‘Seyirci Ödülü’ vardır. Ama oylamaya katılmak için filmlerin izlenmesi koşulu vardır. Seyirciye filmlerden önce, üzerinde filmlerin adı yazılan oy pusulaları dağıtılır ve birden beşe kadar bir puan vermesi istenir. Internet üzerinden -filmi izleyip, izlemediği belli olmayan- bireylerin oylarıyla verilen ödüllerin ciddiyeti sorgulanacaktır elbette. ‘Festival’ hakkında yeterince bilgi sahibi olmayan sinemacıların ödül alacakları bir törene katılmalarında ise şaşılacak bir şey yok… Yalnızca televizyon ödülleri verilse, gösterimlerin olmaması ve internet üzerinden oy kullanılması kabul edilebilirdi, ama sinema alanında ödül vermeye gelince bu tatsız bir şakadan öteye gidemiyor.

Devamı için tıklayınız.

Paylaş.

Yanıtla