[Işıl Çalışkan’ın Birgün’de yayımlanan haberini okurlarımızla paylaşıyoruz.]
31 Mart Yerel Seçimi sanatsal etkinlikleri engellenen sanatçılar için de bir dönüm noktası oldu. MÜYORBİR Üyesi Hüseyin Turan, “Halkla buluşmamız keyfi bir şekilde engelleniyordu. Sanatta da çiçekler açacak” diyor.
Ülkenin nefesini tuttuğu 31 Mart Yerel Seçimi’nde AKP’nin kan kaybı sanat dünyasında da yankı uyandırdı. İktidarın muhakkak kazanılması gereken bir alan olarak baktığı ancak elde edemediği kültürel hegemonya savaşı AKP’li belediyelerde yasaklar ve engellemelerle karşılık buldu. İktidarın muhafazakâr kültürel hegemonya kurma projesiyle paralel olarak festival ve konserler yıl boyunca iktidar yetkilileri ve muhafazakâr medyanın hedefindeydi.
Yıl boyunca toplam 35 dernek ve siyasal parti, gençliğin ahlakının bozulduğu, geleneksel Türk ve Müslüman aile yapısının hedef alındığı gerekçeleriyle festival ve konserlerin yasaklanması çağrısında bulundu. Sanat Özgürlüğü Platformu’nun verilerine göre sadece son bir yılda 31 konser/festival, 2 sergi, 2 edebiyat etkinliği, 2 film gösterimi, 1 tiyatro oyunu ve 1 kitap fuarı iptal edildi/yasaklandı.
31 Mart Yerel Seçimi’nde AKP’nin kalesi olarak görülen çok sayıda yönetimin CHP’ye geçmesi sanatçılar tarafından değişimin sinyali olarak yorumlandı. Sanat toplulukları, yerelden genele yayılan bir sanat politikası ile özgürce halkla buluşabildikleri bir anlayış beklediklerini ifade ediyor.
“Bir değişimin başlangıcı” diyen Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR) Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Turan, “Uzun yıllardır hissetmediğimiz bir duyguyu yaşıyoruz şu anda. Sokağa baktığımda insanların gülümsemeye başladığını görüyorum, daha önce böyle bir şey yoktu. Bir değişimin başlangıcı gibi görüyorum. Hiç ihtimal vermediğimiz şehirlerde insanlar aklın yolunun bir olduğunu anlamış görünüyor. Bir lidere körü körüne itaat etmekten vazgeçtiler diye görüyorum. Bir değişim var bir demokrasinin olacağı bir ülke diliyorum” sözlerini kaydetti.
AKP’li belediyeler tarafından defalarca konseri engellenen Turan, “Biz halkla buluşmaya gidiyorduk ama karşı zihniyete sahip bir başkan inisiyatif alıp engelleyebiliyordu sanatsal etkinlikleri. Son birkaç yılda birçok kez başımıza geldi. Sanatta da çiçekler açacağını düşünüyorum, umarım ki yanılmam. Oy verdiğimiz partiler umarım bunun bilincindedir. Daha aydınlık bir ülke bekliyorum” dedi.
Yerel yönetimlerden beklentilerini sorduğumuz Turan, şu cevabı verdi: “Belediyeler festival yapıyorlar, özellikle kazanılmış belediyelerin çok daha fazla sanatsal etkinlik yapacağını düşünüyorum. “Müzik günahtır” zihniyetinin son bulması oradaki insanların da bakışını değiştirecektir. Sanat geliştirir, değiştirir. Muhaliftik daha muhalif olduk. Bizim bir tarafında durduğumuz insanların ne yapacağını izleyeceğiz, gözlemleyeceğiz, ona göre eleştireceksek eleştireceğiz. Biz sanat insanlarıyız aynı şekilde devam edeceğiz, buluşabildiğimiz herkesle buluşacağız.”
BEYOĞLU CANLANACAK
Kültür sanatın merkezi olarak görülen İstanbul’un yanında sanat faaliyetlerinin ülkenin farklı bölgelerine de yayılacağını ifade eden Oyuncular Sendikası Genel Sekreteri Sercan Gidişoğlu, “Sanatın biraz daha nefes almasını sağlayacak bir ortam var artık” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 4 yıldır sürdürdüğü kültür faaliyetlerini değerlendiren Gidişoğlu, “Zaten biz İstanbul’da son 4 yıldaki yönetimde bunun izlerini gördük. Çünkü Ekrem Başkan’ın en önemli başarılarından biri liyakat sahibi ve alanı bilen insanları göreve getirmesi oldu. Onlar da birlikte uyum içinde çalıştılar ve kültür sanat dünyasıyla hep diyalog içerisindeydiler ve ihtiyaçları belediyenin imkânları dahilinde karşılamak için çok samimi bir çaba sarf ettiler, çoğu zaman da bunu başardılar. Kültür sanat hayatında da İstanbul’daki canlanmayı gözle görülür şekilde gördük. Hatta halkın da bunun farkında olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kaydetti.
Sözü Üsküdar ve Beyoğlu’ndaki dönüşüme getirdiğimizde, Gidişoğlu düşüncelerini şöyle ifade etti: “Üsküdar’da sanat hayatı belli bir oranda aktif sayılırdı ama şimdi İBB geleneğinden de bunu daha ileri götüreceğini düşünebiliriz. Ama Beyoğlu eskiden kültürün başkentiydi. Ama son dönemde hem yerel hem makro politikalar sebebiyle farklılaştı Beyoğlu. Birçok tiyatro, sinema orayı terk etti. Biz kendi aramızda konuşuruz Beyoğlu Kadıköy’e göç etti diye. Şimdi insanlarda dönüşüm umudunu görüyorum. Tabii ki mucize beklememek gerekiyor çok hızlı olmayabilir ama yine de Beyoğlu’nun kültür sanatı yaşatan bir yere doğru evrileceğini umut ediyoruz. Ne kadar çok kültür sanat aktiviteleri doğru biçimde organize edilir ve halkın erişimine, ulaşımına sunulursa o kadar faydalı olur. İnsanlar kolay kültür sanata bütçe ayırmıyorlar. Dolayısıyla onların erişebileceği hale getirilmiş ve çoğaltılmış bir şey elbette özellikle gençlerden ve çocuklardan başlayarak yeni nesillerin kültürle sanatla ilişkisini pozitif yönde etkileyecektir.”
SESSİZ BİR ÇIĞLIK
Yerel seçimle beraber kaybolmaya yüz tutmuş umutların yeniden vücut bulduğunu hatırlatan Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi Yönetim Kurulu Üyesi Kamer Yıldız Ok, “Yıllardır bizlere kaybettirilen, içimizde barındığını dahi artık sanmadığımız umudumuz… Mücadelenin sanatı terk etme hadisesiyle sindirilmeye yüz tutmuş kalemlerimiz… Sansürle boğuşan köşe yazılarımız, oldurma haliyle üzerlerimize dar gelen hatta bir beden büyük maruz kaldığımız beylik laflar. Derken kıpkırmızı bir bahara düşmek! Bir anda! Kadıköy’de, Beyoğlu’nda, Üsküdar’da, Konak’ta bir nevi sazı almak yeniden en şen kahkahalarımızla yanı başımıza… İşte şu an tam da beklenen bu. Yıllardır boğuşa boğuşa birbirinden uzaklaşan sanat ve siyaset insanlarını yeniden aynı yıldızların altında birleştirmek” dedi.
Sanatçıların hak arayışlarının süreceğini ifade eden Ok, şu sözleri kaydetti: “İmamoğlu’nun başlattığı umut kervanında; Türkiye’nin her ilinde, ilçesinde yeniden festivallere, konserlere, tiyatro oyunlarına uyandık. Kentleri baştan aşağı sanatla harmanlamak… Zor mu? Hiç değil. Her kent kenti kültürünü yaratır kendi insanıyla, dokusuyla. Kentin sanatçısı o kentin yansımasıdır. Sanat ne denli kıskaca alınırsa, uyanışta o denli gürültülü olur. Şu an da yaşadığımız tam da bu. Sessiz sedasız bir çığlık bu! Halk; özgürlük diyor; Özgürlükse inançla sarmalanıyor. Umut yeniden kıpkırmızı yeşeriyor. Başa düşense işte şimdi kentleri, her anlamda soylu bir özgürlüğe boğmak olmalıdır. Yerelden başlayarak demokrasinin yeniden inşa edilmesi yani sanatçıların yasaları müzakere hakkının arayışı başladı diyebiliyoruz; şu an. Toplanma özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, mülkiyet hakları, din özgürlüğü, ifade özgürlüğünden mahrum bırakılmamak adına “demokrasi” diye haykırdı tüm Türkiye. Umarım ilerleyen süreçte yerelden genele yayılan bir sanat politikası hem belediyeler hem de kurumlar arası bir modellenmeye yaraşır bir yönetime dönüşür, evrilir.”