(Işıl Çalışkan’ın Birgün’de yayımlanan ve Erhan Güzel’le yaptığı söyleşinin bir kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz.)
Türk balesi Cumhuriyet’in 100’üncü yılına ithafen Anadolu’nun önemli simgelerinden halk ozanı Köroğlu’nun hikâyesini bale sahnesine taşıdı. Ezilenlerin yanında, otoritelerin karşısındaki Köroğlu’nun cesareti, aşkı ve halkına olan bağlılığı, koreograf Erhan Güzel ve Gökçe Sönmemiş’in özgün yaratıcılığıyla sahnede hayat buluyor. Proje, Köroğlu destanının modern bir yorumunu sunmayı amaçlayarak, Türk kültürü ve tarihini dansın evrensel dili aracılığıyla anlatmaya odaklanıyor. Müziklerini Ceren Türkmenoğlu’nun bestelediği, orkestra şefliğini Erberk Eryılmaz’ın yaptığı projede, Köroğlu rolünde Mehmet Nuri Arkan, Telli Nigâr rolünde Deniz Kılınç Tunçeli, Kurt Ali rolünde Erhan Güzel, Bolu Beyi rolünde Yücel Emre Kaynarsu yer alıyor. Köroğlu Balesi, 10 Mart’ta ve 7 Nisan’da CRR Konser Salonu’nda saat 16.00 ve 20.00’de matine-suare olmak üzere toplam dört gösterimle sahnelenecek. Koreograf Erhan Güzel ile Köroğlu’nu ve baleyi konuştuk.
Köroğlu’nun hikâyesini sahneye taşıma fikri nasıl ortaya çıktı?
Aslında her şey sosyolojiye gönül vermekle başladı. Bir sosyolog değilim ama toplumumuzda bale ne demek, ne işe yarar sorularını hep kendime sordum. Buna kişisel olarak amatör cevaplarım vardı. Klasik baleyi bilmeyen insanlar için ilk seyrettikleri balenin içinde kendi toplumundan parçalar göremedikleri zaman eseri yadırgadıklarını gözlemledim. Kuğu Gölü, Giselle, Les Sylphides gibi dünyanın en önemli klasik balelerini izlediğimiz zaman içinde kendi toplumlarına ait folklor adımları görürüz. Bu durum kendi balelerini toplumlarında yücelten dinamik olmuştur. Bu sayede daha çok ilgi, alaka ve seyirci takdiri ile ödüllendirilmişlerdir. İçimden hep diyordum ki “ben de bir bale yapacağım ve içinde Karadeniz’den, Doğu Anadolu’dan, Marmara’dan, Akdeniz’den ve Ege’den gelen halk dansı adımları bulunduracağım”. Keza müzikleri de senfonik batı orkestrası olmasına rağmen bizim coğrafyamızın geleneksel enstrümanlarını içinde barındıracak şekilde olmasını dilemiştim. Neredeyse bu düşüncenin tamamını şimdiki Fatih ilçesi Belediye Başkan adayı olan Mahir Polat beyefendiye anlattım. Kendisi bu fikri çok beğendi ve eğer bir Türk balesi yapılacaksa “Köroğlu” hikâyesi ile olmasını isteyen oydu. Beni hemen İBB Kültür Başkanı Volkan Aslan ile tanıştırdı. Sayelerinde İstanbul’a ve Türkiye’mize şahane bir Türk balesini armağan ettik.
Türk balesinin de bir halk kahramanıyla buluşmasını nasıl yorumlarsın?
Köroğlu, yenilenin ve ezilenin hep yanında olmuş, haksız ve adaletsiz olan otoritelere karşı gelmiş insandır. Ben Ankaralı olmama rağmen aslen Bolu Gerede’liyim. Küçüklüğümden beri babama Köroğlu diyen insanlarla büyüdüm. Babası Köroğlu olan bir insanın bunu sahneye aktarması daha kolay oldu.
Peki Köroğlu’nun bale ile sahnelenmesi neden önemli?
Klasik balenin kemik seyircisi balenin hâlâ 1980 Türkiyesinin TRT 2’de pazar günleri izlenilen bale halini biliyor. Bu baleler genelde tayt ve kolet giyen erkeklerin, tütü giyen kızların balesi oluyordu. Bu kemik düşüncenin toplumun geneline yayıldığı belliydi. Özellikle son senelerde bu mecralarda balenin de var olmadığı düşünülürse bale elden gidiyor diyebiliriz. Bale neydi? Herhangi bir konuyu sözsüz bir biçimde dansla anlatma sanatıydı. Köroğlu gibi çok önemli bir kahramanı halkımıza dansla anlatmak bu sebepten büyük önem taşımaktaydı.
Doğu ile Batı’nın tezatlığından doğan birlikteliği nasıl ifade edersin?
Müzisyen arkadaşım Ceren Türkmenoğlu ve bale sanatçısı Gökçe Sönmemiş ile çıktığım bu yolda bu konu hakkında ikisiyle de ayrı ayrı saatlerce konuştuğumu hatırlarım. Bilinen bu sert zıtlıkları yani Şark’ı ve Garp’ı yan yana getirmek dünyanın en büyük problemi olmuştur. Dünyadaki en yüce liderler bile bu konuda zorlanırken bizim de çok kalp krizi geçirdiğimiz doğrudur. Ama sonunda muhteşem bir sentez ortaya çıkardık. Ceren Türkmenoğlu muazzam bir müzik yazdı. Ben ve Gökçe Sönmemiş de buna uygun bir koreograf yaptık.
Oldukça genç bir ekip vardı sahnede. Gençlerin halk kahramanı Köroğlu’na bakışına dair yorumun nedir?
Bale sanatı, hareketsel devinimlere ihtiyaç duyduğu için genç bedenlerle çalışmaya uygun bir sanattır. Belli bir yaşı geçen bale sanatçıları sahnedeki karakter rollerini canlandırabilir fakat balenin göze hitap eden büyük akademik hareketlerini icra etmekte zorlanırlar. Benim hedefim ise gençlerin bile altında kalan neredeyse çocuk yaştaki insanları bir an önce profesyonel bale yaşantısına dahil etmek gibi misyoner bir durumdu. Bale sanatına katılımın az olduğu bu süreçte profesyonelleştirilmiş gençleri dahil ettiğim için çok mutluyum. Bunu kendimce kişisel bir zafer olarak sayıyorum. Hepsinin yolunun açık olmasını diliyorum.
Devamı için tıklayın.