Erdoğan Mitrani
Brüksel’de Flamanca, Fransızca ve Türkçe oyunlar sahneleyen Theater Antract, anavatanda, İstanbul’da, Belçika’da Flamanca oynadıkları, 2020’de İKSV’nin Tiyatro Festivali’nde Türkçe sahnelenmiş ‘Tut! Bırak!’ ile Türk seyircisinin karşısında.
Konsepti ve yönetmenliği Hüseyin Umaysız’ın, dramaturgiyi Mesut Arslan’ın üstlendiği
Belçika’da yaşayan Türk oyuncu Layla Önlen’in fiziksel sınırlarını sonuna kadar zorlayan müthiş etkileyici performansıyla ‘Tut! Bırak!’, farklı sınıf, kültürle çevreden kadınları tek bedende buluşturan, Deniz Kaptan’ın ‘Kadın Hikâyeleri’ kitabından üç monologdan oluşan bir oyun.
Erkek egemen dünyada birey olarak var olmaya, kendilerini aramaya bulmaya çabalayan, bizlere yalnızca tanımadığınız insanlarla paylaşılan sır türünden hikâyeler anlatan üç kadına odaklanan Umaysız, güçlü ve renkli direnişlerini performans, hikâye, dans ve enstalasyonu ustalıkla harmanlayan biçemle yansıtıyor.
Kadınların zorlu yaşamlarını, güçlü direnişlerini tam aktarabilmek için oyuncusunu bedensel ve ruhsal olarak müthiş zorlayan sahnelemesinde Layla Önen, kendisinden ve bedeninden elde ettiklerini performansına katarak o kadınların inatçılığına büyük başarıyla eşlik ediyor.
Oyunun girişinde, okuma yazma bilmeyen evli çocuklu kadın otobüs beklerken, beyaz atıyla çocukluk evine gelenin onu okumaya götürecek öğretmen değil şimdiki kocası olduğunu anlatırken, 20 dakika boyunca iki kolunu açıp poşetlerini taşıyor. Peşinden başına bir bisiklet kaskı geçirerek mutfağı simgeleyen tezgahın üzerindeki bıçak, kaşık ve tavaların eşlik ettiği fiziksel bir performansa girişiyor. Önen’in anlatısını iki tezgâhı ayağına takunya gibi geçirerek sürdürmesini, sonunda oyunun tüm aksesuarlarını halata bağlayarak etrafında savurmasını anlatmak değil, görmek gerek.
Oyuncusunun olağanüstü performansı, sahnelemenin parlak ve ayrıksı buluşlarıyla kolay unutulmayacak, müthiş etkileyici bir çalışma. 19 Ocak kumbaracı50, 2 Şubat Boa Sahne ve sezon boyunca İstanbul sahnelerinde. Mutlaka izlenmeli.
Tarihte Yaşanmamış Olaylar
“Bu kitapta okuyacaklarınızın tümü uydurmadır. Düzmecedir. Palavradır. Adlar da, tarihler de, olaylar da gerçek değildir. Düş ürünüdür.” Ülkü Tamer
Şair, gazeteci, oyuncu çevirmen Ülkü Tamer, 2014’te yayınlanan, resmi tarihin dayatılan baskısını hınzırca kıran ‘Tarihte Yaşanmamış Olaylar’la, yaşanmamış bir geçmişe ait 10 hikâyeyle tarihin ‘büyük’ hikâyesini sorgular, kültür tarihinin önemli bir bölümünün tarihte değil de, yazarın zihninde yaşananlardan oluştuğunu muzipçe hatırlatır.
Kitabı pandemide okuyan Emrah Eren, Boa Sahne’nin kurucusu, Genel Sanat Yönetmeni Aytekin Atabey’e oyun yapmayı teklif etmiş. Atabey de oyunun hikâye anlatıcılığı olarak değil, çadır tiyatrosu mantığıyla sahnelenmesi gerektiğini söyleyerek onaylamış. Geleneksel tiyatroyu iyi bilen Emrah Eren, Faruk Üstün’ün usta işi uyarlamasını yönetmiş, Ammar Özçelik, Atakan Avcı, Delal Yıldırım / Ezgi Nur Köycü, Eylül Güntekin, Murat Küçük, Utku Palta ve Yağmur Altay’dan oluşan Boa Sahne’nin genç ekibi oynamış.
Çocukluğumun yazlarında, geleneksel Orta Oyununun çoklukla tuluata dayanan çeşitlemesi çadır tiyatrolarını büyük keyifle izlemişimdir. Cihan Aşar’ın dekor, Selin Ölçen’in kostüm ve Alev Topal’ın ışık tasarımları birkaç kumaş pano, ipler, az aksesuar ve toplama görünümlü giysilerle çadır tiyatrosu duygusunu ustalıkla yakalıyor.
Emrah Eren’in, gölge tiyatrosu dâhil tüm geleneksel seyirliklere göz kırpan benzersiz oyun alanı, pastel tonların yarattığı uyum ve görsellik çok başarılı; Mısır’ın 4. Piramidinin birkaç metre iple var edilmesi müthiş etkileyici.
Dörtdörtlük oyuncu yönetmeni Emrah Eren, gencecik ekibinden benzersiz bir performans elde ediyor. Çok çalışılmış yorum, tuluatın o benzersiz doğaçlama tadını da hissettiriyor.
Utku Güçoğlu’nun müziği, Utku Demirkaya’nın hareket düzeni oyunu şarkılı, danslı cümbüşlü bir eğlenceliğe çevirirken, beklenmedik anda Shakespeare’i kıskandıracak bir tirat, üstelik dönem İngilizcesiyle geliveriyor.
Ülkü Tamer’in ruhunu şad eden, bu tatsız dönemlerde içimizi açan, ilaç gibi gelen bir oyun. Okunmak için yazılmış sağlam metni, müthiş keyifle izlenen salt tiyatroya dönüştüren çok etkileyici bir çalışma. 18, 29 Ocak ve sezon boyunca Boa Sahne’de. Kaçırmayın.
Sivrisinekler
“ Sevgi… Herkes evrendeki en büyük gücün sevgi olduğunu sanıyor ama değil. Evrendeki en büyük güç “Güçlü Nükleer Kuvvet”tir. Sevgi aslında güç bile sayılmaz. Bizim kaosta hayatta kalmamızı sağlamak için uydurduğumuz bir şey…” Karen
Muhsin Ertuğrul’un desteğiyle, yanan Dram Tiyatrosundan kalan marangozhanede, öncü tiyatro uygulamaları gerçekleştirmek amacıyla Beklan Algan’ın 1975’te kurduğu, yerleşik sahne ve perdesiz, izleyici yerleri değişken, oyunların kimi kez izleyicilerin çevresinde, kimi kez ortasında oynanabildiği Tepebaşı Deneme Sahnesi’nin ömrü çok kısa sürmüş, 1981’de klasik tiyatroya dönüştürülen mekân 1983’te kapatılmıştı.
İBBŞT, Deneme Sahnesi fikrini, yeni, öncü ve kimi zaman deneysel oyunlar sergilemek amacıyla, yeni bir mekânda olmasa da bu tür çalışmalara yatkın Müze Gazhane Meydan Sahnesinde yeniden canlandırıyor.
Yeni oluşumun ilk ürünü, Ali Gökmen Altuğ’un yönettiği, 1983 doğumlu İngiliz oyun yazarı, senarist Lucy Kirkwood’un derinlikli ve çok katmanlı oyunu ‘Sivrisinekler’.
Bilimsel olayların dolaylı yansıdığı öykünün çoğu karakteri fizikçi olduğundan, asal amacı evrenin nasıl işlediğini anlamak olan fizik konusuna biraz yoğunlaşmamız gerek. Maddeyi, maddenin uzay-zaman boyunca hareketini, davranışıyla ilgili enerji ve kuvvetleri çözümlemekte klasik fizik kuramları yetersiz kaldığından çağcıl fizik, standart model ve parçacık fiziğini birlikte ele alır.
Temel parçacıklara, atoma, maddeye ve bize asıl kütlemizi kazandıran, evrenin oluşmasında esas rolü oynayan parçacığın Higgs bozonu olduğu teorik olarak kabul edilmiş, CERN’deki (Conseil Européen pour la Recherche Nucléaire / Avrupa Nükleer Araştırma Örgütü) dünyanın en büyük parçacık çarpıştırıcısında büyük patlama tekrarlanmış, ışık hızına yakın hızlarda hareket eden zıt yönlerden gelen iki parçacık demetinin çarpışması sonucunda yapılan deneylerle gözlemler sonrası Higgs bozonu’nun varlığı ispatlanmıştır.
Cenevre’de Büyük Hadron Çarpıştırıcısı projesinde Higgs Bozonu’nun varlığını kanıtlamak için çalışan bilim insanı Alice, 17 yaşındaki oğlu Luke’la yaşamaktadır. Kendisi gibi bilim insanı kocası, Luke küçükken ortadan kaybolmuştur. Kendini işine adamış zeki ve takıntılı Alice, Cenevre’den ve arkadaşlarıyla sürekli problem yaşadığı okulundan nefret eden süper zeki oğlunun sorunlarını anlayamamaktadır. İngiltere’de telefondan sağlık sigortası satan kız kardeşi Jenny, çocuk sahibi olabilmek için yıllarca tedavi görmüş, sonunda doğurduğu kızını okuduğu bir makaleye inanarak aşı yaptırmadığından kaybetmiştir. Kaybının acısını atlatamayarak sürekli kendini suçlayan Jenny teselli bulmak amacıyla annesi Karen’la birlikte deneyin yapılacağı gün Cenevre’ye, ablasının yanına gelir. Alması gereken büyük ödülleri sadece kadın olduğu için alamadığına inanan, fizik dehası anneleri, gittikçe artan hafıza problemleriyle uğraşmaktadır. Annesi ve kendini tamamen aptal olmaya adadığını söylediği kardeşini devamlı küçümseyen ablası gibi bir deha olmasa da Jenny, aile içinde pratik algıya en çok sahip olandır. Alice’in zekâsını övüp, Jenny’nin kıt zekâlı olduğundan söz ederken bile kendi entelektüel üstünlüğünü onlara hatırlatmaktan hoşlanan annelerinin idrar kaçırma ve bunamaya başlama sorunlarıyla uğraşan da, yeğeni Luke’a annesinde bulamadığı anlayışı verebilen de odur.
Yönetmen Ali Gökmen Altuğ, protonları çarpıştırıp Higgs Bozonu’nun varlığını kanıtlamaya çalışırken, hayatındaki diğer parçacıklarla; bilim insanı annesi Karen, baş belası kız kardeşi Jenny ve oğlu Luke’la çarpışan Alice’in ikilemini, video ve görsel tasarımı üstlenen Enes Altuğ Avşar’ın da desteğiyle, meydan sahnesinin makro kozmosla mikro kozmosu harmanlayan olağanüstü görselliğinde aktarıyor. Başta Jenny’ye müthiş bir yorum getiren Senan Kara olmak üzere, Ayşin Atav, Yeliz Gerçek, Özgür Dereli, Ahhan Şener, Pınar Demiral, Volkan Öztürk, Ümran İnceoğlu ve Pınar Pamuk’tan oluşan kadronun ekip oyunculuğu çok başarılı.
17, 20 Ocak 15.00 ve 20.30, 18, 19 Ocak 20.30 ve sezon boyunca Müze Gazhane’de. Kaçırmayın.