Mimesis Haber / Sanat Meclisi’nin hazırladığı, Kasım ayında gerçekleşen hak ihlallerini içeren raporu okurlarımızla paylaşıyoruz:
Bir yılın daha sonuna yaklaşıyoruz. Sanat alanı bu yılı da baskılardan, engelleme ve yasaklardan, hapisliklerden ve kıyımlardan nasibi alarak tamamlıyor. İşte Kasım 2023’te sanat alanının yaşadıkları:
- Fransız yazar Claude Magnier’in “Eyvah! yine karıştı” eserinin Kürtçe ’ye uyarlanan hali olan “Haylo Dîsa Tevlihev bû” oyunu, Tatvan Kaymakamlığı’nın oyunu yasakladığı gerekçesiyle polis tarafından engellendi. Kaymakamlığın yasaklama kararından haberdar olmadığı, Tatvan Kaymakamlığı Yazı İşleri Müdürü Refik Aydın ile polisin iş birliğinde oyunun yasaklandığı ortaya çıktı. Bunun üzerine Yazı İşleri Müdürü Refik Aydın, ŞanoWan ekibine yakın kimseleri arayarak, haberlerin kaldırılması halinde oyunun oynanmasına izin vereceklerini paylaştı. HEDEP Bitlis Milletvekili Hüseyin Olan, yasaklama kararını soru önergesiyle Meclis’e taşıdı. Bakanlık yanıtında, kaymakamlığın yasaklamaya dair bir karar almadığı, oyuna ilişkin kaymakamlığa başvuru yapıldığı ve kaymakamlığın ise bu başvuruyu Tatvan Belediyesi Kültür Merkezi’ne ilettiği, bunun üzerine merkezin konferans salonu ışık sistemindeki arıza nedeniyle oyunun sahnelenmesi için uygun olmadığı yönünde cevap verdiğine dair ifadeler yer aldı.
- Kürt sanatçıların karşılaştıkları yasak ve baskılara dikkat çeken müzisyen Talat Yeşil, sahne aldıkları mitinglerde söyledikleri şarkılar nedeniyle bugün hala haklarında soruşturma ve dava açıldığını, yanı sıra sanal platformlarda paylaşılan kliplerinin altında “ölüm tehditlerinin” yazıldığını söyledi: “Eğer üzerimizdeki baskı olmasaydı, sözünü ettiğim çalışmaların iki katından fazlasını yapabilirdik. Katıldığım her konser için ya hakkımda soruşturma ve dava açılmıştır ya da tehdit edilmişimdir. Geçen yıl Mersin’de Newroz kutlamalarına katıldım. 6 Şubat’ta yaşanan depremden sonra gönüllü olarak bölgeye gittiğimde gözaltına alındım ve ifade verdim. Tabi ki bir taraftan bu baskılar varken, diğer taraftan mücadelede devam ediyor. Şu bilinmelidir ki baskılar var oldukça direniş de olacaktır. Gözaltı, tutuklama ve davalarla çalışmalardan koparamazlar. Belki zindana da girebiliriz ama bu mücadele devam edecektir.”
- İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Dairesi’ne bağlı depoya kaldırılan aksesuarlarının yerinde bulunmadığını söyleyen Tiyatro Pera Sanat Yönetmeni Nesrin Kazankaya, “22 yıllık birikimi çöpe attılar, bir anlamda yok ettiler. Oyunlarımızın alt yapısına bomba koyarak oynanmalarını engellemenin hesabını kim verecek” diyerek duruma tepki gösterdi. Açıklamada şu cümleler var: “Yaklaşık 1,5 yıl önce Tiyatro Pera’nın sahnesinin bulunduğu Şişli’deki binanın üst katı İBB tarafından kiralanıp ‘Habitat Yaşam Merkezi’ inşaatı başladı. Mekân olarak farklı bir yerde olmamıza rağmen tiyatromuzun da kiralandığını öğrendik. 5 yıl önce burayı kiralayıp çok büyük bir tadilatla yepyeni bir tiyatro mekânı yaptık. ‘Neden çıkarmak istiyorsunuz bizi’ diye sorduğumuzda, ‘tiyatro yapacağız’ dediler. ‘Alın, alt yapısı tamam, mükemmel ışık sistemi, 6 kanallık ses sistemi, spotları, hazır kulisleri, sahne gerisi depoları ve kuyruklu piyanosuyla tiyatromuzu hiçbir karşılık beklemeden size verelim, birlikte ve özel tiyatrolarla ortaklaşa kullanalım’, dedik kabul görmedi. ‘Peki yapım aşamasına yardım edelim, burayı biz yaptık’ dedik, Kültür Müdürü ‘size ihtiyacımız yok, sezon ortasında çıkın dedi! Sezonu tamamlayabilmemiz sayın Ekrem İmamoğlu’nun sayesinde ve desteğiyle oldu. Kendisine teşekkür ederim. Temmuz 2023’ten itibaren çıkarılmaya başlandık. Tüm alt yapı ve dekorlarımız için kendimiz bir depo tutup taşıdık. Kostümler ve aksesuarlar için tarafımıza binadan bir bölüm verildi ve 22 yıldır biriktirdiğimiz kostüm ve aksesuarlarımızı oraya taşıdık, düzenledik. Yüzlerce özel kostüm ve ayakkabılar, smokinler, fraklar, çantalar, porselen antika takımlar, antika eşyalar, izleyicilerimizin de katkısıyla Avrupa’nın dört bir yanından toplanmış objeler, (izleyenler bilir) Venedik Taciri oyunumuzun Venedik-Floransa’dan karnaval maskları, İspanya ve İtalya’dan hasır şapkalar, özel yaptırılmış şapkalar, melon ve silindir şapkalar, gümüş takımlar, gümüş saplı bastonlar, antika silahlar, gramofonlar, gümüş şamdanlar, opak gaz lambaları… düşündükçe ruhum kararıyor. Maddi bir karşılıkla yerine konulamayacak 22 yılın birikimi. 18 Kasım’da temsil vereceğimiz ‘Babalar ve Oğullar’ oyunumuzun kostüm ve aksesuarlarını almak için depoya gittiğimizde, insanın kanını donduran, kalp krizi geçirtebilecek bir manzarayla karşılaştık: Bomboş bir mekân! Her şey çıkarılmış, belirsiz bir yere götürülmüş ve belki de imha edilmişti. En ufak bir haber vermeden, bildirim yapmadan, uyarmadan tiyatro varlıklarımıza el koyup, yok etmişlerdi. Müdür Gülayşe Eken’i aradığımda, haberinin olmadığını söyledi. Bir repertuvar tiyatrosu olarak şu an ancak son iki oyunumuzu, ‘Barda Son Gece’ ve ‘Sen Hamlet Değilsin’i oynayabilecek durumdayız. Ve tabii ki ‘Babalar ve Oğullar’ oyununun turnesini gerçekleştiremiyoruz. Tarihimiz, anılarımız yok edildi! Sanatla hiç barışık olmayan iktidar kurumları bile, bizim gibi muhalif duruşlu bir sanat kuruluşuna böyle bir saldırıda bulunmadı. Şu an, sevgiyle, emekle inşa ettiğimiz güzel tiyatromuz bir harabe halinde; sezon başladı, yıkıp yeniden yapma inadı sadece bize değil, sahnemizi paylaştığımız pek çok özel tiyatroya zarar veriyor. Yerel yönetimlerin, -yurt dışındaki güzel örnekleri gibi- sanata destek olabilecek en önemli kurumlar olduğuna inandık ve her platformda bu görüşü ve İBB’yi savunduk. Zaten Tiyatro Pera, ilke olarak benimsediği bir tavırla, kuruluşundan bu yana spekülatif tartışmalardan, gerilimlerden uzak durmuştur. 22 yılımızı bir anlamda yok etmenin, diğer oyunlarımızın alt yapısına bomba koyarak oynanmalarını engellemenin hesabını kim verecek? Kim bu yılları geri getirebilir? Kuşkusuz farkında ve bilicindeyiz ki, ülkemizde bunca acı varken, insanlar yok yere hapislerde tutulup yaşamları mahvedilirken, yaşadıklarımız hafif kalabilir. Ancak bu da ülkemizdeki büyük çürümenin bir parçasıdır ve bu zalim parçalar birleşip, felaketimizi oluşturuyor. Öfkem ve üzüntüm sonsuz!”
- Şair ve yazar Fadıl Öztürk ve eşi Berrin Bicek Öztürk’ün İzmir’deki evine bu sabah baskın yapıldı. Evlerinde yapılan aramanın ardından gözaltına alınan çift İzmir İl Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Avukat İhsan Metin Erdoğan, gözaltına alınarak ifadelerinin alınma sebebinin Fadıl Öztürk’ün 2021 sonrası sosyal medya paylaşımlarının, eşi Berrin Bicek Öztürk’ün ise tek bir sosyal medya paylaşımının neden olduğunu söyledi.
- 18 yıldır cezaevinde tutulan ve “Anayasa’dan bahsettiği için” tahliyesi ertelenen yazar Sadık Aslan’ın tahliyesi İdare ve Gözlem Kurulunun yeni bir kararıyla 3 ay daha ertelendi. Aslan’ın avukatı Özge Akyüz, verilen karar için “Somut dayanaktan yoksun, keyfi ve subjektif değerlendirmeler içeriyor” dedi. 2020 yılında İnfaz Kanunu’nda yapılan değişikliğin 2021 Ocak ayında yürürlüğe girmesiyle idare ve gözlem kurullarına geniş yetkiler verildiğine dikkat çeken Akyüz, şöyle devam etti: “Açıktır ki siyasi mahpuslara vatandaş hukuku değil düşman ceza hukuku uygulanıyor. 15 Mayıs 2023 tarihinde koşullu salıverilmeye zaman bakımından hak kazandı ancak iyi hal değerlendirme puanına sahip olmasına rağmen pişmanlık duymadığı, tahliye olduktan sonra yeniden suç işleme ihtimali olduğu gibi gerekçelerle tahliyesi 6 ay ertelendi. Bu karara dayanak olarak yarıda bırakmış olduğu üniversite öğrenimini hapishane yaşamı boyunca tamamlamamış olması, idare ile iş birliği halinde olmadığı, taraflı koğuşta kaldığı, kurum kurallarına içtenlikle uymadığı gibi gerekçeler de yer aldı. Kendisine verilen geniş yetkileri keyfi olarak kullanan İdare ve Gözlem Kurulu kendini adeta mahkeme yerine koyuyor, kişileri yeniden yargılıyor ve infaz hukuku alanını yeni bir cezalandırma alanına dönüştürüyor. Üstelik yalnızca mahpuslar değil yıllarca hapishane hapishane gezerek onları yalnız bırakmayan aileler de dolaylı olarak cezalandırılıyor.”
- Kamusal Sanat Laboratuvarı, Katılımcı Sanat Topluluğu Türkiye (PACT), Açık Masa İnisiyatifi; İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) önünde basın açıklaması yaparak bir performans gerçekleştirdi. Sanatçılar açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Günümüz Türkiye’si toplumsal bir çöküşe sürüklenmekte. Bu çöküşün başlıca sebebi, toplumu şekillendiren kurum ve kuruluşların yönetiminde yaşanan ‘liyakatsizlik’ sorunudur. Şeffaflık ilkesi ortadan kaldırılmış, hesap verilebilirlik prensibi yok edilmiştir. Mevcut siyasi anlayış, kültür ve sanat ortamının özgür hareket alanını, sunduğu yeni programlar ile gittikçe daraltarak yeniden tasarlamaya çalışmaktadır. 1973 yılında kurulan ve diğer birçok kurumun ortaya çıkışına da önayak olan İKSV, Defne Ayas’ın küratörlüğünü iptal etmiş, bu konuda kamuoyuna net bir açıklama yapmaktan kaçınmış, şeffaflık ve liyakat ilkelerini hiçe saymıştır. Böylece son yıllarda mevcut siyasi anlayışın sanat politikasıyla da ne kadar eşgüdümlü hareket ettiğini bir defa daha göstermiştir. İKSV ivedilikle bu yanlışlardan dönmelidir. Kamuoyuna duyurdukları değişim sürecinin, sanatın ‘özgür’ sesini yükseltecek politikalar geliştirmekle sağlanabileceğini İKSV’ye hatırlatmak istiyoruz.”
- Şair Şükrü Erbaş, İBB Kültür AŞ’nin hazırladığı Neşet Ertaş kitabı için sosyal medya hesabından açıklama yapan Erbaş şunları dile getirdi: “Neşet Ertaş kitabı için ısrarla iki yazımı istediniz, değer görmediniz, kitaba almadınız. Demek ki bu alanda çok ‘büyük’ bilgilerle donanmış bir editörünüz, kültür insanınız var. Kutlamak gerek! Ancak küçücük bir nezaket gösterip önceden bilgi vermek, yazı istemekten daha mı zordu? Bu kabalığı, küstahlığı hiçbir zaman kabul etmesem de bürokrasi denen saçmalığı bir noktaya kadar anlayabilirim. Mühür sizde Süleyman sizsiniz! Fakat, benimle yaptığınız söyleşinin bant çözümlemesini, ısrarla söylememe rağmen neden bana göndermeden kitaba koydunuz? Benim ağzımdan çıkmayan, hiçbir zaman söylemeyeceğim bir dünya anlamsız, yanlış söz var çözümlemede. Bu yanlışlar doğrudan bana aitmiş gibi okunacak, algılanacak. Beni küçük düşüren bu baştan savmayı, kötülüğü şimdi nasıl düzelteceksiniz?”
- Süreyya Operası’nda Kürt soprano Pervin Chakar ve piyanist Paolo Villa’nın ‘Bir Opera Gecesi’ dinletisine katlan CHP Genel Başkanı Özel’in dinletide Chakar’ın elini öpmesi sosyal medyada gündem oldu. TRT, daha önce yayınlara katılan Chakar’ın bulunduğu yayınları arşivinden sildi, iktidara yakın çevreler tarafından hedef gösterildi. Sabah gazetesi, “Özgür Özel Türk düşmanının önünde eğildi” başlığını atarken, Yeni Şafak, “Özgür Özel Kürt devleti isteyen ve Türkiye’yi işgalci gören Pervin Chakar’ın elini öpüp konserini dinledi” ifadesini kullandı. A Haber de “CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Türkiye düşmanı Pervin Chakar’ın önünde eğilip elini öptü!” başlığını attı.
Cumhuriyet’in 101. Yılı başlarken düzenin de bir kez daha dikişleri patladı. Baş tacı edilen çok sayıda ismin kara akçeli dolandırıcılık olaylarıyla anılmaları, mafyalar, ortaya saçılan yoz yaşamlar, halk yoksulluk ve sefalet içinde kıvranırken torbalanan servetler ve susuz kalan tulumbanın içler acısı durumu, dipten gelen dalga umudu ve kıtlığı yaşayan atmosferde daha da kuralsız bir hal alıyor. Bütün bu rezaletlere karsı iktidar ne yapıyor? Kürtçe oyun oynayanı yasaklıyor, şairleri hapislere tıkıyor, konserlere yasak üstüne yasak koyuyor. Kısacası, ülke büyük bir çıkmaza ve dinsel gerilik ve karanlığa sürüklenirken, ellerindeki tek çözüm olarak 101. Yılda da sanatçıya, yazara kan kusturacaklar. Sanat Meclisi bütün yasakların ve baskıların takipçisi olmayı sonuna dek sürdürüyor.