Erdoğan Mitrani
Nedim Saban tarafından kurulduğundan bu yana faaliyetini ara vermeden 32 yıldır sürdüren Tiyatrokare Cumhuriyet’in 100. yılını Saban’ın Ayşe Kulin’in aynı adlı romanından uyarlayarak yönettiği ‘Veda’ ile kutluyor.
Ayşe Kulin merkezinde bir konağın sakinlerinin yaşamını ele alındığı kurmaca-otobiyografik Veda ile son Osmanlı Maliye Nazırı büyük dedesi Ahmet Reşat Bey’in hayat hikâyesi üzerinden, İstanbul’un işgal altındaki dönemde yaşananları anlatır. Milli Mücadeleyi, dönemin hem acılı hem umut dolu olaylarını aktarırken, hemen hepsi ailesinin ferdi olan karakterler arasına hem Kuvayı Milliyecileri hem padişah yanlılarını katarak, romanının içinde gri renklerin de olabileceğini belirtir.
Uyarlamada kişisel ilişkilerin yanı sıra, savaşın acısı ve bireylerin bu değişime nasıl tepki verdiği ele alınır, Cumhuriyet’in ilk günlerinin değişim sancılarının etkileri, çağ değişiminde yaşanan acılar, umutlar, belirsizlikler, kuşak çatışmaları öne çıkar.
Veda’nın sahnelenmesini salt tiyatro açısından eleştirmek kanımca yanlış olur. Çünkü Nedim Saban Veda’yı Cumhuriyet’in 100. yılı için bir kutlama gösterisi olarak ele alıyor. Oyun kimi zaman hamasi, kimi zaman didaktik olabiliyor; duygular dizginlenmek yerine abartabiliyor, kimi coşkulu bölümlerde oyuncuların bir miktar aşırı oynamasına göz yumulabiliyor…
Bu açıdan, olaylarla ilişkisi dolaylı olsa da dönemin muhafazakâr bakışını simgeleyen Saraylı karakterinin daha geniş tutularak, rolün bir Cumhuriyet kadınına, efsane oyuncu Nevra Serezli’ye verilmesi ilginç bir karşıtlık oluşturuyor. Yarım yüzyıllık sevgili dostumun doğal oyunculuğunu, seksenine merdiven dayamış da olsa, bitmez tükenmez enerjisiyle sahnede çarliston yapmasını izlemek çok keyifli.
Görkemli dekor ve kostüm tasarımını Eylül Gürcan’ın, ışık tasarımını Ayşe Sedef Ayter’in, görüntü tasarımını Necati Demircan‘ın üstlendiği oyunun diğer rollerinde Aziz Sarvan, Leyla Feray, Fatih Gülnar, Meral Asiltürk, Zeynep Sevi Yılmaz, Alişan Özkan, Gizemnur Topaloğlu ve Gizem Çayhanoğlu var.
Belirttiğim gibi Veda kutlama gösterisi amacına tam ulaşmış bir oyun. Nedim Saban, turne programını iyice genişleterek şenliği ülkenin her tarafına götürüyor. Yolları açık olsun.
İstanbul’da 22 Kasım 20.30 CKM, 3 ve 24 Aralık 15.00 ve 19.00 Trump Sahne, 16 Aralık 20.30 TİM Show Center, 22 Kasım ve 23 Aralık 20.30 Maltepe Türkan Saylan 20.30’da izlenebilir.
Mutlu Bir Romanın Aşk Hikâyesi
İlayda Abay’ın yazdıp oynadığı, Cansu Ekici’nin yönettiği ‘Mutlu Bir Romanın Aşk Hikâyesi’, çingene mahallesinde yaşayan Sevda’nın kimliğiyle yaşadığı ve yaşayamadığı duyguları yansıtan tek kişilik bir oyun.
İlayda Abay, bir çingene şarkısının temposuyla 60 dakikaya çok sayıda kişisiyle bir çingene mahallesindeki yaşamı sığdırıyor. Rahat oyunculuğu, müthiş sahne sempatisi ve son derece dozunda Roman şivesi kullanımıyla hem çok inandırıcı hem çok başarılı.
Uzun uzun anlatılacak bir oyun değil ama keyifle izlenen, hele günümüzün şartlarında ilaç gibi gelen bir çalışma.30 Kasım Endless Art Taksim, 22 Aralık Asmalı Sahne ve sezon boyunca İstanbul sahnelerinde.
İBBŞT’nin iddialı üstün yapımı – ‘Savaş ve Barış’
“Gerek akıl ve mantığa, gerekse insan doğasına aykırı bir olay bu. Savaş denilen şey, insanın en kötücül yanlarını açığa çıkarıyor: dolandırıcılık, ihanet, hırsızlık, sahte para basma, kundakçılık, cinayet. Ne ararsanız.” Anna Pavlovna / Anlatıcı
İBBŞT sezonu Lev Tolstoy’un dev eseri ‘Savaş ve Barış’ın görkemli sahne uyarlamasıyla açıyor. Böylece Ayşegül İşsever’in genel sanat yönetmenliğine gelir gelmez kullandığı “İstanbul Klasiklerle Buluşuyor” sloganını, sezonluk bir yaklaşım değil, İBBŞT’nin asal amaçlarına dönüş misyonu olarak gördüğü kanıtlanmış oldu.
Savaş ve Barış, Napolyon’un 1812’de Rusya’yı işgalinin hemen öncesinde hayatları tümüyle değişen Rus aristokrasisini konu edinen, birçok yönüyle bir tarih anlatısının özelliklerini taşırken, yaşama, inançlara, insanın yaşama amacına dair felsefi düşünceleri de barındıran, siyasi ve toplumsal çıkarımların yer aldığı destansı bir eser.
Eva Mahkovic’in tiyatroya uyarladığı, dramaturgisini Başak Erzi’nin yaptığı Savaş ve Barış’ı, İBBŞT’de çok sayıda etkileyici yapım sahnelemiş Aleksandar Popovski yönetiyor. Dekor tasarımını Sven Jonke & Vanja Magić, kostüm tasarımını Canan Göknil, ışık tasarımını Osman Aktan, efekt tasarımını Erhan Aşar üstleniyor. Kiril Djaikovski’nin etkileyici müziği anlatıya eşlik ediyor.
Dört yıl aradan sonra oyunun anlatıcısı Anna Pavlovna’yı canlandırarak sahnelere dönen Ayşegül İşsever’le birlikte, Berfin Berber, Can Başak, Defne Gürmen Yüksel, Deran Özgen, Dilara Demirdüzen, Doğan Altınel, Ersin Bağcıoğlu, İlker Sami Kılıç, İpek Uğuz, Levent Üzümcü, Melisa Demirhan, Mesut Çırak, Murat Bavli, Mutlu Güney, Nevzat Sinan Taştan, Ogeday Erkut, Osman Kaba, Salih Şimşek, Sefa Turan, Taha Karakaş, Yağmur Topçu rol alıyorlar.
Fonda Napolyon ve Kutuzov gibi gerçek tarihi şahsiyetlerin bulunduğu, 1805 ila 1820 arasında geçen oyun, barış döneminin aşk ilişkileri, aile ve salon hayatıyla başlar; savaş ve savaşın getirdiği geri dönülemez yıkımla devam eder. Güçlü aşk hikâyeleri, kişisel zaaflar, aile içi çatışmalarla kayıplar, toplumun genelinden oyundaki her bir karaktere uzanan geniş bir panorama oluşturur.
Soylu sınıfını dönemin beş aristokrat ailesi Bolkonskiler, Rostovlar, Bezuhovlar, Kuraginler, Drubetskoylar simgeler. Soyluların ‘salon’ yaşamında erkekler dans, içki, kumarla oyalanır, kadınlar romantik ve konumlarına uygun evlilikler yapmak peşindedir.
Sıradan askerler savaş alanında ülkesi için canını seve seve verirken, soyluların şan, şeref kazanmak, ün yapmak peşinde oldukları savaşlar başladığında prensipler ve ihtiraslar değişir, zenginlikle yoksulluk, masumiyetle yozlaşma iç çe gelişir.
Yenilgi, çöküş ve toplumsal çürümeyi başlatır; hatta cephe gerisindeki kimi birlikler çeteler kurarak köyleri yağmalar. Rus ordusunun tamamen yok olmayışı ve Rus kışının dehşetli soğuğu Napolyon’un zaferine rağmen ülkeden çekilmesiyle sonuçlanır.
Makedon yönetmen Popovski, İBBŞT’yle yeniden çalışma çağrısı aldığında, hem toplulukla çok güzel anıları ve işbirlikleri olduğundan hem de tiyatroda genç seyirciye klasikleri modern bir şekilde tanıtma fikrini çok önemsediğinden hemen kabul etmiş. Tolstoy’un destansı yapıtını, süresi 3,5 saat bile olsa tek bir oyuna sığdırmak mümkün olamayacağından Dramaturgu Başak Erzi’yle birlikte metni, en önemli gördüğü bölümlerden oluşturmuş. Ortaya anekdotik yapısına karşın kesinlikle bölük pörçük durmayan, devamlılığı aksamayan akıcı bir metin çıkmış. Popovski’nin tempolu yönetimiyle de 200 dakikalık süresine karşın sarkmayan, ilgiyle, sıkılmadan izlenen bir gösteri olmuş.
Popovski’nin, çağcılla klasiği ustalıkla iç içe geçirerek geçmişten günümüze bakan sahnelemesi ilginç ve etkileyici. Öykünün klasik tarzda gelişimini izlemekte olan seyirciye göz kırparak ona tiyatroda olduğunu anımsatan modern biçemi çok başarılı.
Savaş ve Barış tüm ekibin, sahnede anlatıcıyla Tolstoy’u ve romanda yaşananları tartıştığı ‘epik’ bir ön oyunla başlar. Oyun boyunca Ayşegül İşsever’in seyirciyle iletişimde kalması, kumaş panolardan oluşan, inandırıcı kar efektiyle Rusya’nın uçsuz bucaksız kışını da simgeleyen yalın ve görkemli dekorun değişikliklerinin izleyicinin gözü önünde yapılması, hele hele savaşın başlamasının tüfeklerin gitara dönüştüğü bir rock konseri olarak verilmesi bu Brechtyen yabancılaştırmayı perçinler.
Dünya edebiyatının bilinen ve sevilen bir klasiğini başarıyla sahneye aktararak daha geniş izleyici kitlelerine açan, bunu da edebi tadını korurken salt tiyatro olmayı başaran bir biçemde yapan önemli bir çalışma.
22 Kasım 15.00 & 20.00, 23 & 24 Kasım 20.00, 25 Kasım 15.00 & 20.00, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi ve sezon boyunca İBBŞT sahnelerinde.