Erdoğan Mitrani
Geçen hafta, bkz. İletişim aracılığıyla gelen bir davet sayesinde Zorlu PSM’nin geçen yıldan bu yana tiyatromuza çok önemli bir destek verdiğini öğrendim.
Kurucusu Banu K. Zeytinoğlu ve İletişim/Medya İlişkiler Sorumlusu Bahar Balkan aracılığıyla, 2009’da kurulduğundan beri iletişim sektöründe, özellikle eğitim ve kültür-sanat alanlarında danışmanlık hizmeti sunan bkz. İletişim’e, Zorlu PSM’nin bugüne dek medyada pek de duyulmamış bu hizmetini geniş topluma ulaştırdıkları için teşekkürü borç bilirim.
Zorlu PSM’nin,“kültür sanat ekosistemini sürdürülebilir kılmak, tiyatro alanında yeni yeteneklerin gelişimine katkı sağlamak, tiyatro külliyatını özgün metinlerle zenginleştirmek ve sektöre yeni yetenekler kazandırmak” amacıyla 2021’de, tiyatro alanından ulusal ve uluslararası yazar yönetmen ve yapımcıların eğitmen olarak yer aldığı bir atölye çalışması başlattığını, PSM Atölye’nin ilk yılında seçtiği, 18-30 yaş arası gelecek vadeden 26 öğrenciyi yedi aylık eğitiminin ardından on kısa oyunla mezun ettiğini bu vesileyle öğrenmiş oldum.
Dramatik Yazarlık, Tiyatro Yönetmenliği ve Tiyatro Yapımcılığı olmak üzere üç sınıftan oluşan PSM Atölye, tiyatronun ‘mutfağına’ yönelik elemanlar yetiştirmeyi hedefliyor. Dramatik Yazarlık derslerinde yazarın kendi serüveninden, oyunları nasıl hayal ettiğinden hareketle dramatik metin yazmak isteyen katılımcıların önündeki engeller, sorular, istekler tartışılıyor ve kısa bir oyun yazmak üzere çeşitli alıştırmalar yapılıyor. Tiyatro Yapımcılığı derslerinde öğrenciler, ‘yaparken yaratmak’ konusuna bakarken, ayrıntıların ne kadar önemli bilgilerle dolu olduğunu deneyimliyor. Bilimsel araştırma ve sanatsal yaratıcılık gerektiren Tiyatro Yönetmenliği derslerinde ise, reji oluşturmanın incelikleriyle başarıya açılan kapıları anlatılıyor. Programın danışmanlığını, eğitmen kadrosunda yer alan Serdar Biliş yapıyor.
Atölyenin güçlü eğitmen kadrosunda, senarist ve dramaturg Aylin Alıveren, çağdaş dansçı, tasarımcı, yürütücü yapımcı, sahne ve turne yöneticisi Cem Görk, yapımcılar Cemil Demirkök, Pelin Ekinci Kaya, Kadir Has Sanat ve Tasarım Fakültesinde akademisyen, yazar Özlem Hemiş, oyun yazarları Ahmet Sami Özbudak, Murat Mahmutyazıcıoğlu, Ebru Nihan Celkan, yönetmenler Serdar Biliş, Özlem Özhabeş, Çağ Çalışkur, Mehmet Ergen gibi sektörün deneyimli isimleriyle, İngiliz yönetmen Blanche McIntyre ve İngiliz dramaturg Suzanne Bell gibi uluslararası tiyatrocular alıyor. Emre Alpün, Mehmet Karaca, Mine Güler, Yağmur Dolkun ve Betal Özay, cast direktörlüğü, telif hakları ve yapımcılık gibi konularda Masterclasslar yönetmişler.
PSM Atölye’nin tek kurumsal sponsoru Mey Diageo Genel Müdür Levent Kömür, sahip oldukları en değerli markanın ve miraslarının adının ‘Yeni’ olduğunu, ‘yeni’ yeteneklere el uzatan bir projeye daha çok yakışan başka bir marka olamayacağını belirtmiş, kurum olarak sürdürülebilirlik olgusunu bütünsel bir yaklaşımla ele aldıklarını, ülkemizde sanatın sürdürülebilirliği adına bu projeyi önemli bir girişim olarak gördüklerini ekledi.
Başta söz ettiğim davet, yıl boyunca atölyede yaratılmış oyunların, seyircilerin karşısına çıkarıldığı KISALAR festivali içindi. İki bölümde gerçekleşen etkinlikte, ‘Veda Partisi’, ‘Ölü Hamamı’, ‘Bize Ait Mi Ki?’, ‘Yük’, ‘49-50’, ‘Bir Sepet Ömür’, ‘Miras’ ve ‘Tabu’ isimli 20’şer dakikalık sekiz oyun sahnelendi.
Zorlu PSM teknik desteğiyle sahnelenmiş, iyi yazılmış, ustaca yönetilmiş, çok da iyi oynanmış oyunların ortak paydası, kesinlikle ‘müsamere’ kokmayan, profesyonel düzeyde usta işi yapımlar olmalarıydı.
Kimisi iyi, kimisi çok iyi, kimi daha az iyi olsalar da Dramatik Yazarlık ürünleri metinlerin hepsi ilginç ve özgün konulara değinen çalışmalardı. Buse Nur Kocaaslan’ın yazdığı Veda Partisi, intiharını şova çevirerek kamuya açık bir partiye dönüştürmek isteyen Ayça ile yaşamdan kurtulmaya çalışan Ruhi’nin metro istasyonunda karşılaşmalarının öyküsüydü.
Demet Taşkıran’ın Ölü Hamamı, bir genç kızın, ailesinin zoruyla gassallık öğrenmek için çıraklığını yaptığı gassal kadınla iş ilişkisi üzerinden, bireyin çaresizliği, aile faktörü, yaşamdaki zorluk ve zorunluluklar, ekonomik sıkıntılar gibi olayları irdelerken insanın birisiyle kurduğu güzel bağın onu yaşama bağlayabileceğini de anlatıyordu.
Berfin Ertan’ın yazdığı Bize Ait Mi, Ki? evlerinin önünde gerçekleşen bir eylem sonrasında, hiç dışarı çıkmamaya kararlı iki kadın sevgilinin yaşamına otoritenin sızmasının öyküsüydü.
Yağmur Ilgın Öztekin’in yazdığı Yük, artık yalnızca kendi yüküyle yaşamak isteyen, evlat olmakla birey olmak arsında sıkışmış bir genç kızın, annesiyle tüm bağlarını koparmak için başvurduğu mahkeme salonunda geçiyordu.
Kardelen Ezgi Yıldız kaleme aldığı Bir Sepet Ömür’de, evinin altındaki dükkânda sesler duyarak aile yadigârı silâhı kuşanıp bir gece dükkâna indiğinde hırsız sandığı bir göçmenle karşılaşıyor. Hayatın dışına itilmiş bu iki ruh, aynı ahşaba düşen hikâyeler tahtaya değdikçe birbirini anlamaya başlıyorlardı.
Neredeyse tamamını kadınların yazdığı oyunların arasında, İlker Çalışkan’ın elinden çıkma metni 49-50, PES 2013’te geçen 15 yıl sonunda Ali ve Veli ikilisinin, çok önemli bir konuyu konuşmak için buluştukları Kartal semt stadında geçiyordu.
Deniz Dursun’un Miras’ı, beş kişilik bir ailede yaşayan bir muhabbet kuşunun, onu cezbeden bir merakla, gökyüzünü tanıma isteğine engel olamayarak açık unutulmuş bir pencereden kaçışının öyküsü.
Yağmur Ruken Kahraman’ın yazdığı Tabu’da, iki kız kardeşin yıllardır konuşmaktan kaçtıkları yas, oynadıkları kelime oyunuyla ortalığa dökülüyor.
Bu sekiz metin, Tiyatro Yönetmenliği ve Tiyatro Yapımcılığı atölyelerinden çıkan çiçeği burnunda yönetmenler ve yapımcılar tarafından, herhangi bir profesyonel sahnede rahatça oynanabilecek düzeyde çok başarılı kısa oyunlara dönüştürülmüş. Oyunların başarısına büyük katkısı olan genç oyuncuları da unutmayalım. Yük’ün ‘ensemble cast’ı, ‘Veda Partisi’nde Melih Efeçınar’ın benzersiz beden dili, Miras’ın kuşu Mine Nur Şen’in parlak yorumu en çok aklımda kalanlar arasında.
Şahika Tekand’ın Stüdyo Oyuncuları, Yeşim Özsoy’un GalataPerform’u, Arzu Gamze Kılınç ve Muhammet Uzuner’in Cihangir Atölye Sahnesi, Kerem Alışık’ın Sadri Alışık Kültür Merkezi gibi, konservatuar seviyesinde ciddi köklü eğitim veren çok değerli öğrenim kurumlarımıza yenilerde katılan bu ‘küçük kardeşe’ hoş geldin der, gelecekte onlar gibi başarılı olmasını dilerim.