Semiha Berksoy Opera Vakfı Ödülleri

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Dikmen Gürün

1934 yılında, İran Şahı Rıza Pehlevi’nin Ankara ziyareti nedeniyle Mustafa Kemal Atatürk’ün istekleri doğrultusunda Ankara Halkevi Sahnesi’nde 19 Haziran’da sahnelenen “Özsoy,” ilk Türk operası olmanın ötesinde, Atatürk’ün sanata ve sanatçıya verdiği değerin de bir simgesidir. Nimet Vahid Hanım “Hatun”, Semiha Berksoy “Ayşim” rollerinde sahneye çıkarlar Firdevsi’nin “Şehname”sinden uyarlayarak librettosunu Münir Hayri Egeli’nin yazdığı bu eserde. Beste Ahmet Adnan Saygun’a aittir. Nurullah Şevket Taşkıran, Halil Bedii Yönetken de “Özsoy”da rol alan sanatçılardır.

Semiha Berksoy’un “Müzik ve Sahne Sanatları Bayramı” olarak ilan ettiği bu anlamlı gün, 19 Haziran 2023 tarihinde Süreyya Operası’nda kutlandı ve on yıldır verilmekte olan “Semiha Berksoy Opera Vakfı Ödülleri” bir kez daha Denizbank ana sponsorluğunda sahiplerini buldu.

Denizbank’ı temsilen törene katılan yönetici, Prof. Zeliha BerksoyOğul Aktuna ve Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın konuşmalarının ardından, Semiha Berksoy Özel Ödülü İzmir Ulusal Genç Solist Şan Yarışması’na takdim edildi. Can Okan en iyi orkestra şefi, piyanist; Hande Soner Ürben en iyi kadın opera sanatçısı (Ferhan Onat Onur Ödülü); Erdem Erdoğan en iyi opera sanatçısı (Mustafa İktu Onur Ödülü); Burak Dabakoğlu en iyi genç kuşak opera sanatçısı ödülünü alırken Turgay Erdener’e Ahmet Adnan Saygun ve Nilgün Akkerman’a vakıf özel ödülü sunuldu. Ürben, Erdoğan ve Dabakoğlu’nun piyanist Fügen Yiğitgil eşliğinde verdikleri konseri dinlemek ayrıca zevkliydi.

ATEŞ KUŞU SEMİHA BERKSOY

Ne güzel ki 94 yaşında hayata veda eden Semiha Berksoy’un dostu olma şansını yakalamış kişilerden biriyim. Onunla olmak sadece anılar dünyasında dolaşmak anlamına gelmezdi. Dünü ve bugünü iç içe yaşamak demekti. Ve hatta yarınları… Vefat ettiği 2004 yılına kadar sürdü zaman ve uzam içinde yaptığımız bu yolculuk. Kimi zaman güldüren gülümseten, kimi zaman belki biraz hüzünlü ama her daim merak uyandıran bir gezinti. Onu hep bir ateş kuşuna benzetirdim. Küllerinden yeniden yeniden doğan bir kuşa… Her fırsatta Atatürk’ün huzurunda oynamanın gururunu paylaşırdı. Ata’nın “Özsoy” operası için “Bu bir inkılap hareketidir” dediğini söylerdi. Onun sayesinde Berlin’e gönderildiğinden gururla söz ederdi. Başta Atatürk olmak üzere, İsmet İnönü’nün, Nâzım Hikmet’in, Nimet Vahid Hanım’ın, Carl Ebert’in, ses uzmanı Paul Lohman’ın ve alanlarında söz sahibi daha nice değerli isimlerin iltifatlarına mazhar olduktan sonra, gerek opera gerekse tiyatro dünyamızda yüzleşmek zorunda kaldığı zorluklar inanılır gibi değildi Berksoy’un… Ama o, yüzünü hep aydınlığa dönmeyi yeğlemiş bir insandı. Güçlü bir dramatik soprano olmanın ötesinde, Haldun Taner’in, “Sahneye çıktığı zaman deprem olurdu” sözleriyle selam ettiği mükemmel bir tiyatrocuydu. Öte yandan ruhuyla ve bedeniyle salt iç dünyasını değil, dünyaya bakışını da tuvallere, çarşaflara yansıtan güçlü bir ressamdı. Bugün de tablolarıyla ünlü bienalleri, müzeleri dolaşıyor Berksoy…

SEMİHA BERKSOY MÜZESİ

Evet, bienalleri, müzeleri dolaşıyor eserleriyle ama yaşadığı ülkede kendi adını taşıyan bir müzeye sahip değil Semiha Berksoy. Yıllardır bu hususta harcanan çabalar ne yazık ki engellendi. Yapılan başvurular dikkate alınmadı. Neden? Bunun kuşkusuz kültür bilinciyle ya da bu alanda devlet kurumlarında yönetici konumunda olanların yeterince bilgi sahibi olmamalarıyla yakın ilişkisi var. Sanatçının zengin arşivinin, korunması gereken ses kayıtlarının, tablolarının, çizimlerinin, çarşaf resimlerinin sergileneceği bir Semiha Berksoy Müze Ev Projesi bir an önce hayata geçirilmelidir diye düşünüyorum. Çünkü böyle bir müze sanat dünyamıza ve bu şehre ayrı bir zenginlik katacaktır. Bunları yazmak, gerçekleşeceğini ummak havanda su dövmek gibi bir şey ama biz yine de yazalım, umalım, yaşatmaya çalışalım diye düşünmeden edemiyorum.

Cumhuriyet

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Dikmen Gürün

Yanıtla