Bahar Çuhadar
Tek Kullanımlık Hikâye
KUMBARACI50 (BEŞ ÜZERİNDEN ÜÇ BUÇUK YILDIZ)
◊ Yazan: Volkan Çıkıntıoğlu
◊ Yöneten: Gülhan Kadim
◊ Oyuncular: İsmail Sağır, Meriç Rakalar, Murat Kapu.
◊ Süre: 60 dakika
◊ Ne zaman, nerede: 6 Mayıs Cumartesi 20.30’da Kumbaracı50’de.
◊ Bilet fiyatları: 100 ve 150 lira
Sanatın, edebiyatın, hikâyelerin, tiyatronun uçsuz bucaksız bir derya olması insan aklına, kalbine, yaşamın köküne dair çok heyecan verici değil mi? Herhangi bir mevzuyu, küçücük ya da devasa bir meseleyi anlatmanın sonsuz yolu yordamı olması ve bu şekilde başkalarının beynine ve kalbine giden damarlara sızabilmek yani, çok müthiş değil mi? Dümdüz, olduğu gibi, metaforlarla, soyutlayarak, abartarak, güldürerek, ağlatarak, minimalize ederek… Sanat üretiminin sınırsızlığı, aklınızdaki tohumu kendi usulünüzce yeşertip seyirciyle/okuyucuyla tanıştırmakta yatıyor.
‘Tek Kullanımlık Hikâye’ ‘anlatmanın, paylaşmanın’ sayısız yolu olduğunu bir kere daha anımsatan işlerden. Oyun; ‘iklim krizi’ gibi koskocaman, heyula gibi bir meseleyi almış, küçük, sıradan bir mahallenin ortasına, o mahalleden üç genç adamın gündelik hikâyelerinin arasına yerleştirmiş. İstanbul’a, şehrin kuytularına, iç içe yaşayan mahallelerine bakmayı seven bir yazar, Volkan Çıkıntıoğlu, bu kez küresel bir derdi alıp yerelin basit, sıradan, bildik atmosferine taşımış. Çok doğal, naif, içten ve iddiasız bir usulle yeşertmiş tohumunu…
Rejisini Gülhan Kadim’in üstlendiği oyun, 2022 yazında Sabancı Müzesi’nde 6’ncısı düzenlenen ‘Müzede Sahne’ için hazırlanmıştı. Festivalin teması ekolojik yıkım ve iklim kriziydi, metnin de oyunun da ortaya çıkması için ekibin çok kısıtlı bir süresi vardı. Sahne tasarımı temaya ve niyete uygun olarak Kumbaracı50’nin deposundaki atıl parçalarla hazırlanmıştı.
‘Tek Kullanımlık Hikâye’yi bu bilgileri akılda tutarak izlemenin önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü her ne kadar oyundan çok tatlı bir hisle çıkmış olsam, meselenin ele alınış tonunu çok sevsem, üç oyuncunun da hikâye anlatıcılığındaki gösterişsiz kabiliyetinden etkilensem, ilaveten Meriç Rakalar’ın yıldızının nasıl da parladığını keşfetmiş olsam da izlediğimin, Kumbaracı50 oyunları arasında bir parça zayıf kaldığı hissine kapılabilirdim. Ama bilakis, yukarıda kısaca bahsettiğim yapım süreci sebebiyle ‘Tek Kullanımlık Hikâye’ bana tiyatronun güçlü etkisini bir kere daha yaşatan bir iş oldu.
İkisi kardeş, mahalleden üç çok yakın arkadaş olan Cevdet, Melih ve Orhan’ın iç ve dış dünyalarından hikâyeler anlatıyor oyun bize. Her birinin kafasına, yüreğine bir şeyler çöreklenmiştir ve bu kişisel dertlerin ucuna bir de gezegenin yok oluşa gittiği gerçeği ilişmiştir. Gelin görün ki gündelik dertleri arasında nefes almakta zaten zorlanan mahallenin geri kalanını bu yakıcı gerçeğe ikna etmek hiç de kolay değildir…
Oyun boyu üç arkadaşın hikâyelerini birbirlerine ve bize dökmelerini izliyoruz. Bu hikâyeler zinciri -her biri kendi içinde izlemesi çok keyifli, hem metin hem performans olarak çok tatmin edici olsalar da
– ilk yarıda oyunu bütüne ulaştırmada bir parça eksik kalıyor. Ne zaman ki mahallenin gözümüzün önünde canlandığı kısım devreye giriyor, oyun ayaklanıp koşmaya başlıyor, eksikliğini hissettiğim bütüne ulaşıyor. Oyunun beni kapıp sürüklediği nokta da bundan sonrası oluyor…
Bir nevi ‘ekolojik depresyona’ girmiş bu üç kafadar ucuz nostalji yapmadan seyirciyi dönüşen şehir ve mahalle kültürünün içinde eğlenceli, bir parça da hüzünlü bir yola çıkarıyor. Üç başarılı oyuncu; atıklardan oluşturulmuş dekoru (muşamba parçaları, boya kutuları, merdiven vs…) dönüştürerek kurdukları oyun alanlarında bedenleri ve sesleriyle hikâye anlatıcılığının nefis örneklerini sergiliyor. İsmail Sağır, Murat Kapu ve Meriç Rakalar’ın performansları adeta birer anlatıcı oyuncu dersi… Ama Meriç Rakalar’ın ışıldayarak oyunu bir kat daha yukarı taşıdığını, izleyince siz de göreceksiniz…
İddiası naifliğinde gizli bir iş.
Meriç Rakalar ışıldayarak oyunu bir kat daha yukarı taşıyor.
SAHNEDE BUNLAR DA VAR
On İkinci Ev
Melek Ceylan ve ekibi
Bu performatif kadın anlatısında, sesini bulmaya ve bize ulaştırmaya çalışan bir kadının, bu yoldaki yaratıcı denemeleriyle karşı karşıya kalacaksınız. Salih Usta’nın yönetimindeki oyun, oyuncusu Melek Ceylan’ın yaşamından otobiyografik öğeler de taşıyor.
Yarın 20.00’de Sahne Pasaport’ta.
Galat-ı Meşhur
Katot
Ülkesindeki savaştan kaçıp Türkiye’de insanlık dışı koşullarda yaşamaya mecbur kalan bir kaçak işçi, çalıştığı atölyenin kapısını polisten kaçan eylemcilere açar… Emre Cingöz’ün yazıp yönettiği oyun bizi atölyede fena halde tanıdık, güncel ve bizden bir ‘sohbet’e çağırıyor. 2 Mayıs Salı 20.30’da Boa Sahne’de.
Taşıdıklarımız
Çıplak Ayaklar Kumpanyası
Kalbinizi sıkıştıracak, geçmişinizi, bugününüzü, evinizin ve kafanızın içini didiklemenize vesile olacak, yüklerinizin ağırlığını hissettirecek ama finalde de içinizi şöyle bir havalandıracak bir performans. Çıplak Ayaklar Kumpanyası yine şaşırtmıyor… 2 Mayıs Salı 20.30’da Alan Kadıköy’de.