Süreyya Karacabey’den 27 Mart Dünya Tiyatro Günü Bildirisi

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Çağımızın önemli yazar ve tiyatro düşünürlerinden Süreyya Karacabey, 27 Mart için sosyal medya hesabında bildiri yayımladı. Doç Dr. Süreyya Karacabey’in kaleme aldığı bildiriyi okurlarımızla paylaşıyoruz:

“Yıkıntılardan yükselen uğursuz bir dumandı bu hikayesiz zaman.
Kelimeler, yükselen çığlıklara yaklaşamadı, harfler uzun süre sahipsiz bir dilin etrafında dolaştı.
Ölüler kendine bir mezar aradı, çocuklar tutacak bir el. Dağılmış organ parçaları acılarını dillendirecek bir ağız aradı geceleri, rüyalar bitti, anlam, yetim bir çocuk gibi yıkıntılarda gezindi, hiçbir şeye ilişemedi.
Senin seyircin, niye öldüklerini anlamayan insanlar şimdi. Senin seyircin, parçalanmış uzuvlar, harfsiz diller, uzun süre boşluğa düşenlerin yokluk deneyimi şimdi. Işıltılı salonların karanlığa gömüldüğü bir zaman artık senin zamanın. Defalarca içinden geçtiğin gibi.
Hançerle delinmiş bir gırtlak, dilsiz bir beddua, ve çok ağlamış bir gözden geriye kalan payına düşen. Defalarca tanık olduğun gibi.
Ama sen biliyorsun, her şeye yeniden başlamanın o gizli yolunu.
Savaş yıkıntılarında öğrendin, bombalanmış kentlerde öğrendin hepsini. Bir acıya ne iyi gelir bilirsin. Dağılmış sesleri, sahipsiz harfleri yeniden bir anlama kavuşturmayı derin dilsizlik zamanlarında öğrendin.
Yıkıntılardan yükselen uğursuz, kara bir çığlık şimdi zaman.
Mezbahalarda ezber alanların torunları çok iyi bilir, ölümün öteki tarafından yükselen sesleri.
Mezarlıklarda oyun oynayanların çocukları bilir, ortak sevincin yolunun hep taşlaşmış cesetlerin üzerinden geçtiğini. Yıkıntılara bir anlam vermenin sonsuz işi olduğunu bilir. Ümidi koyu bir karanlıkta mum ışığından yapanların soyundan gelenler, her şeyin bittiği bir anda ışığın kapıdan içeri koşarak geldiğini de bilir.
Şifacı kadınların çocukları olan tiyatrocular, şefkatin yaraya iyi geldiğini herkesten iyi bilir.
Her şey bitti, sadece karanlık bir gölge var üzerinde şehirlerin, köylerin. Her şey bitti, parçalanmış taşların içinde çoktan ölmüş çocukların dilsiz sesleri var.
Ama tiyatro bilir her şeye yeniden başlamanın büyülü dilini. Ortak ağıtları, ortak şarkıları bilir. Karanlıktan bir mumla gölge yapmayı, derin bir kederden direniş çıkarmayı ve paylaştıkça, dillendirdikçe acıların hafiflediğini bilir.
Yıkıntılardan yükselen dilsiz bir acı şimdi zaman.
Ama tiyatro sizin yıktıklarınızdan bir ümit yapmayı bilir. Eski tapınaklarda bırakmıştır kurtarıcıların adını. Bir halkın yeniden sevineceği, şarkı söyleyeceği günleri bilir.”

Paylaş.

Yanıtla