[Nilgün Firidinoğlu’nun unlimitedrag sitesinde yayımlanan yazısının bir kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz]
Yaşar Nabi Nayır Gençlik Öykü Ödülü sahibi (2016) Gamze Arslan’ın Çerçialan ve Kanayak öykü kitaplarından Sanem Öge’nin uyarladığı ve yönettiği Parça/Parça, parçalanmış bedenlerin, ruhların, duyguların, zihinlerin “parça parça” anlatıldığı bir oyun.
Oyun, fiziksel ve ruhsal şiddete, toplumsal değer yargılarının şiddetine maruz kalmış üç insanın kendilerine sunulan bu yaşamın kaçınılmaz sonucunu ya da kaçınılmasına imkân tanınmayan “son”larına giden süreçleri anlatıyor. Şiddet şiddeti nasıl doğurur? Mazlum zalime mi dönüşür? Herkes ektiğini mi biçer? Yaptıklarından pişman olmaz da insan aklı yapamadıklarında mı kalır? Karakterler kendi hikâyelerinde yol alırken seyirciyi de bu ve benzeri sorularla karşı karşıya bırakıyorlar.
Kapalı bir mekânı -evi, odayı, işyerini- imleyen sahnede bir masa üzerinde ekranı seyirciye dönük bir dizüstü bilgisayar. “Mâkus” talihlerinde ortaklaşan, anlatılarında farklılaşan Sinem Öcalır, Cenk Dost Verdi ve Sanem Öge’nin canlandırdığı üç karakter sırasıyla geliyor sahneye. Oyuncu/karakter sahneyi seyirciyi mekânı deneyimleyerek mekâna, mekândaki bedenine alıştıktan, kendini oraya yerleştikten sonra sırtı seyirciye dönük olarak tabureye oturuyor. Bundan sonra çok nadir anlarda ve çok kısa sürelerle oyuncuyu ayakta görüyoruz. Oyuncunun masanın üzerindeki dizüstü bilgisayar ekranına yönelen bakışlarıyla birlikte yüzü projeksiyonla yansıtılıyor. Ve seyirci yer yer tüm gerçeküstülüğüne, mizahına karşın anlatının gerilimine kapılacak bir hikâyenin/itirafın/yüzleşmenin şahidi/muhatabı olarak konumlanıyor.
Kendisiyle yapılan bir söyleşide yönetmen Sanem Öge, Parça/Parça’da konvansiyonel tiyatronun kurallarıyla uğraşan sahneleme tekniğinin yeni olmasa da riskli olduğunu söylüyor.¹ Burada riskle işaret edilen ise kullanılan anlatım araçlarının ya da tersyüz edilen konvansiyonların sadece biçimsel bir “süs” olarak kalma riski. Her bir hikâyenin tek tek anlam katmanlarını açan, oyuncunun bedenini bir anlatım aracı olarak sınırlayan/zorlayan ama tam da bu yüzden oyuncuyu özgürleştirme potansiyeli yüksek bir dramaturji/reji ile riskin asgari düzeye indirilmeye çalışıldığı söylenebilir.