Esra Aşan
*Yazı, diziyle ilgili detaylı bilgi içerir.
Show TV’de beş aya yakın zamandır yayımlanan Kızılcık Şerbeti dizisi ekrana geldiği ilk günden beri tepkilerin hedefi oldu. Bir evlilik bağı üzerinden büyük aile olan seküler yaşam tarzına sahip Arslan ailesi ile hayatlarını İslam inancı üzerinden yaşayan Müslüman Ünal ailesinin gündelik karşılaşmalarını konu alan dizi daha ilk bölümün fragmanı yayımlandığında İslamcı çevrelerin, tarikat ve cemaatlerin bir kısmının tepkisini çekti. Dizinin İslam dinini aşağıladığı söylendi, izlenmemesi için fetvalar veren tarikat ve cemaatler oldu. Sosyal medyada dizinin kaldırılması için kampanyalar örgütlendi. Seküler kesimler arasında da diziye karşı çıkanlar kutuplaşmış bir Türkiye ortamında seçimlere giderken bu diziye ne gerek var diyerek dizinin kutuplaşmayı körüklediğini iddia etti. Geçtiğimiz haftalarda da RTÜK kadına şiddeti özendirdiği gerekçesiyle dizi hakkında inceleme başlattığını açıkladı.
İki ailenin bir evlilik bağı üzerinden büyük aile oluşunun getirdiği karşılaşmaları anlatan dizi siyasi meselelere girmemeyi özellikle tercih ediyor. Bu karşılaşmalar yaşam tarzı farklılıkları üzerinden işleniyor. İki varlıklı ailenin lüks mekanlarda geçen ilişkilerini izliyoruz. Ailelerin varlık durumları eşit değil. Müslüman Ünal ailesi müthiş bir zenginliğe, servete sahipken bu paranın geldiği ilişkiler ağını bilmiyoruz. Yaşamını İslami pratikler üzerinden kuran Ünallar’ın hiçbir tarikat, cemaat yapısıyla ilişkili gösterilmemesinin de günümüz gerçekliği ile uyuşmadığı söylenebilir. Dizi bu meselelere girmeyi tercih etmeyerek çatışmaları sadece yaşam tarzları üzerinden kurmaya özellikle dikkat etse de tepkilerin hedefi olmaktan kendini kurtaramıyor.
Tepkilere paralel olarak dizinin izlenirliği her geçen gün artıyor. O kadar ki 2023 8 Mart eylemlerindeki dövizlere de konu olabiliyor. Dizinin başarısının/reyting artışının pek çok nedeni var. Ekranlarda görmeye alışık olmadığımız tartışmaları taraf tutmamaya özen göstererek ele almaya çalışan dizinin senaryosu, başarılı oyunculukları iki buçuk saate yakın uzun süresine rağmen diziyi izlenilir kılıyor. Dizideki karakterler çoğu seyirci için son derece tanıdık ve gerçekçi bir biçimde çizilmiş; evlerden ırak olsun diyeceğimiz Nilay, Kayhan ve İbrahim Taşhan karakterleri de buna dahil. Karakterler ve yaşanan olaylar yapay ve abartılı değil hayatın çok içinden olduğu için çoğu seyirciye samimi geliyor.
Dizide tek bir merkez yok, belli odakların ilişkileri dönem dönem öne çıkıyor. Doğa/Fatih, Kıvılcım/Ömer, Nursema/Umut, Pembe/Abdullah/Alev ilişkileri üzerinden aşk teması önde olsa da ailelerin ve karakterlerin diğer gündemleri ve bu ilişkiler üzerinden gündeme gelen tartışmalar ilgiyi ayakta tutuyor. İki ailenin ilk karşılaşması, gelinlik seçimi, düğün organizasyonu, çeyiz gösterme, yılbaşı yemeği, köpek sahiplenme, domuz çizimlerinin olduğu duvar kağıdı, helal kolonya gibi gündelik hayatın ‘ufak’ meselelerine seküler ve Müslüman karakterlerin yaklaşımlarının ve ürettikleri argümanların seyirciyi de bu tartışmaya kattığı her bölüm sonrasındaki sosyal medya paylaşımlarında görülebilir. Bununla birlikte Kayhan’ın İslamcı aileyi dolandırma girişimleri, Nursema’ya kurulan tuzak ve zorla kıyılan imam nikahı, Kıvılcım’ın müdür olduğu okuldaki akran zorbalıkları gibi hem etik hem de yer yer suç kapsamında ele alınabilecek meselelere yaklaşımlar ve getirilen çözümler de diziyi ilgiyle takip ettiriyor.
Her bir karakterin olaylar karşısında bir duruşu olsa da sabit ve değişmez davranışları olmadığı söylenebilir. İçinde bulundukları koşullara göre ittifaklar ve çatışmalardaki özneler yer değiştirebiliyor. İlk bölümdeki AVM sahnesinde Kıvılcım ve Kübra’nın hakaret suçuyla mahkemeye taşınan tartışmasıyla karşı karşıya gelen karakterler Kübra’nın otizm esintili oğlunun okula kabulünde ve okuldaki akran zorbalığıyla mücadelede ittifak yapan karakterlere dönüşüyor. Cumhuriyet değerlerini savunan ilkelerinden taviz vermeyen Kıvılcım, eski kocası Kayhan’ın zengin Ünal ailesini dolandırma girişimleri karşısında sessiz kalarak buna bir şekilde göz yumuyor. Pembe Hanım, bu ahlaki sorunu Doğa ve Kıvılcım’ın yüzüne kibarca vurduğunda Kıvılcım hatasını kabul ederek ona hak veriyor. Hamile kalıp Müslüman bir ailenin evine gelin gelen Doğa’yı küçümseyen görümcesi Nursema ile arasındaki yaşam tarzı çatışması Nursema’nın zorla evlendirilmesiyle kadın dayanışmasına dönüşüyor. Bu süreçte Nursema’nın yanında olan tek kişi Doğa; damat İbrahim Taşhan’ın gerçek yüzünü göstererek bu evliliği engellemek için ona Alev ve Z kuşağını başarıyla oynayan Çimen ve Metehan yardım ediyor. Kadın dayanışmasına, Z kuşağı da destek veriyor. Dizinin iddia edildiği gibi bir kesimi desteklediği, bir kesimi aşağıladığını söylemek değişen çatışma ve ittifak dengelerine bakıldığında şimdilik doğru değil.
Dizi şiddeti özendiriyor mu?
RTÜK’ün inceleme gerekçesi olarak öne sürdüğü dizinin kadına yönelik şiddeti özendirmesi ise gerçekçi değil. Dizide kadına yönelik fiziksel şiddet olarak ele alabileceğimiz dört olay öne çıkıyor: Biri ünlü bir şarkıcının eşinden sokakta dayak yemesine Kıvılcım ve Pembe’nin müdahale etmesi. Olay magazine yansıdığında Pembe ailesinden çekinerek geri çekilir, Kıvılcım ise bu şiddet içeren ilişkiden çıkmaya kadını ikna eder. İkinci olay, şarkıcının kocasının evliliğinin dağılmasından Kıvılcım’ı sorumlu tutarak onu takip edip sotada yakalayıp ağır şiddet uygulaması. Ömer’in Kıvılcım’ı kurtarmasının ardından Kıvılcım ve Ömer adamı tedavi olmaya ikna ederler. Diğer bir şiddet olayı baba Abdullah Bey’in kızı Nursema’ya tokat atması. İki erkek kardeşi Fatih ve Mustafa’nın istedikleri kişiyle evlenmesine gelinleri beğenmedikleri halde karşı çıkmayan aile, Nursema’nın sevdiği erkekle evlenmesine itiraz ettiğinde Nursema babasının karşısına dikilerek bunun hesabını sorar. Bu soruya önce baba tokadı sonra da tüm çekirdek aile fertlerinin kendisine tuzak kurarak zorla evlendirmesiyle cevap verilir. Evdeki erkekler –babasının istediği erkek evlat olamamış Mustafa dahil- Nursema üzerinde kurdukları tahakkümle erkekliklerini ispatlamış; Pembe Hanım da ataerkil anne rolünü oynamış olur. Nursema’nın baba evinden gelinlikle çıkışı düğüne değil ölüme gider gibi işlenir ve beyaz gelinliğin kefene dönüştüğü bu sahne Nursema’nın duygusunu seyirciye etkileyici bir şekilde aktarır. Bu bölüm dördüncü şiddet sahnesini hazırlar. Gerdek gecesinde damat İbrahim Taşhan, Nursema’nın onu istememesi karşısında kadının bakire olmaması yalanına sarılır. Kendisine şiddet uygulayan ve tecavüz etmeye kalkan İbrahim’den kurtulmak için Nursema pencereye çıkar. Seyirci, Nursema aşağı atlayarak mı ‘kurtulacak’ diye düşünürken İbrahim onu kurtarmak yerine camdan iter.
Bu son sahne ve şiddet meselesini ele alan diğer sahnelerinin şiddeti özendirmediği tam tersi şiddet karşısında tavır aldığı görülebilir. İlk ikisinde dövülen kadın, şiddet içeren ilişkiden çıkmaya; dayakçı koca da şiddet eğilimini aşmak üzere tedavi görmeye ikna edilerek çözüme ulaşılır. Doğa ve diğerleri Nursema’yı istemediği bir evlilikten kurtarmak için ne kadar uğraşsalar da buna çözüm getiremezler. Damat İbrahim’in zampara hayatı ataerkil kültür içinde hem kendi babası hem de Nursema’nın vicdanlı, akil babası Abdullah Bey tarafından meşru görülür. Nursema ise tüm gönülsüzlüğü ile ailesine karşı çıkmaya cesaret edemez ve aile baskısına teslim olur. Bir şiddet olayı ile karşılaşıp kadına şiddet üzerine çalışan kurumların, feminist kurumların kapısını çaldığınızda size ilk söylenen o kişinin kendisinin gelmesi gerektiği, onun şiddet sarmalından çıkmak için çaba göstermesi gerektiğidir. Aksi halde ne kadar çabalarsanız çabalayın o irade göstermedikçe başarılı olamayacağınızdır. Doğa ne kadar çabalarsa çabalasın Nursema ailesine karşı çıkma iradesini ortaya koymadığı için şiddet sarmalından çıkmak için ilk adımı atamamıştır. Doğa, Nursema’yı ikna etmek yerine ataerkil kültürün taşıyıcısı erkekleri ikna etmeye çalışmış ve başarılı olamamıştır. Nursema, zorla evlendirildiği adama karşı çıktığında ise çok büyük hayati bir tehlike ile karşı karşıya kalmıştır.
RTÜK şikayetine konu olan bu sahnelerin şiddeti özendirmeyle alakası olmadığını tam tersine şiddet karşısında ve şiddetten çıkışla ilgili alınan her bir tavrı tartışmaya açtığını görmek zor değil. Dizi şiddeti özendirmediği gibi şu ya da bu kesimi karalamaya ya da övmeye de çalışmıyor. Dizinin şu ana kadar yayımlanan 18 bölümünde öne çıkan zorla, istemeyerek yaptırılan şeyleri tartışmaya açması. Kıvılcım’ın istemediği halde kızını kürtaj yaptırmaya götürmesine Doğa’nın doktordan kaçarak yanıt vermesi, Ömer’in ölen kardeşinin karısıyla istemeyerek evlendirilmesi ve bu aile görevini yerine getirdikten sonra boşanmaya çalışması, Nursema’nın tuzaklar kurularak zorla evlendirilmesi bunlara örnek olarak verilebilir.
Sonraki bölümlerde dizinin nasıl ilerleyeceğini bilemeyiz. Dizi piyasasının koşulları, seyirci tepkisi, siyasi yapıların müdahaleleri çoğu TV dizisinin gelişimini şekillendiren etkenler oluyor. Kızılcık Şerbeti izlemeye alışık olmadığımız konuları belli sınırlar içinde, toplumsal hassasiyetlere dikkat ederek ekranlara getiriyor. Diziyle ilgili pek çok tartışma yürütmek mümkün. Kadın karakterlerin konumlanışı, erkek karakterlerin egemen pozisyonlarıyla birlikte ataerkil sistem içindeki sıkışmışlıkları ayrı bir değerlendirmeyi hak ediyor. Umarım bu konularda yazanların sayısı artar. Yazıyı daha fazla uzatmamak için şimdilik burada keseyim. Seküler, İslamcı kutuplaşmasının siyasetçiler ve kurumlar tarafından derinleştirildiği Türkiye toplumunda dizinin siyasetle ilişkisini/ilişkisizliğini ve diziye neden karşı çıkıldığını bir sonraki yazıya bırakayım.