[Ozan Cemre Kısa’nın Mavi Kocaeli’nde yayımlanan yazısını okurlarımızla paylaşıyoruz.]
Alternaif Tiyatronun Yazar ve oyuncusu olan Ersin Ç. hocam ile oturdum bana tiyatro yapmanın mental ve lojistik zorluğu bir yana ekonomik zorluğundan bahsetti.
Ve siz sayın okuyucularımıza şöyle bir mesaj verdi:
“İzmit’te tiyatro yapmanın birçok zorluğu var. Yerel yönetimler, seyirciler ve hatta otopark sorunları ama bugün özellikle birinden bahsetmek isterim, bilet fiyatları.
Özel bir tiyatro olarak tek gelirimiz biletler olduğundan ve birçok farklı giderimiz olduğundan, bilet fiyatlarımız 70 TL ya da 80 TL olmak durumunda ki bu seviye bile bizi zorluyor. Ama İzmit’te enteresan bir tiyatro izleme kültürü olduğundan, insanlar gittikleri her tiyatroyu, en şık tiyatro ile karşılaştırma refleksine sahipler. Elbette bu Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (kısaca “Şehir Tiyatroları” diye bahsedeceğim.) Doğal olarak devlet destekli bir tiyatronun bilet fiyatları, görece daha ucuz olacaktır. Ancak bu şehirde zaten kendi sahnesi olan ve düzenli oyun oynayan tek bir tiyatro var, o da Alternaif Tiyatro. Yani Şehir Tiyatroları bilerek ya da bilmeyerek aslında bizimle ve daha sonra şehirdeki diğer tiyatrolarla rekabet halinde oluyor ve biletleri 15 TL gibi komik bir rakama satıyor. Dediğim gibi ucuz olması anlaşılır ama bu kadar ucuz olması? Başka kentlerde de şehir tiyatrosu biletleri ucuz elbette ama başka kentlerde şehir tiyatroları kentteki tiyatrolarla dirsek temasında olurlar. Zaman zaman birlikte çalışırlar. Bu birlikte çalışma teklifini iki sene kadar önce biz yapmıştık ama bizi 18 ay oyaladılar, sonunda pes etmek zorunda kaldık. Ve üstüne 15 TL gibi komik bir rakama bilet satmak, “bu kentte kimse tiyatro yapmasın” demektir. Şehir Tiyatrosu öncelikle bu kentin daha sonra bu ülkenin kaynaklarını kullanarak tiyatro yapıyor. Bu kaynakları kentteki tiyatroları öldürmek için değil var etmek için kullanmalı diye düşünüyoruz. Bu fiyat politikası, üstüne kentin tiyatrolarından bu kadar uzak kalmak, adı “Şehir Tiyatroları” olan bir kuruma yakışmıyor. Şehir Tiyatroları tüm imkanlarıyla tiyatroya destek vermeli. Bu destek daha sonra kendisine ve kente tiyatro seyircisi olarak dönecektir bunu hesap etmeli. Bu apaçık gerçek nasıl görülmez, hayret edilecek bir şey. Şehir Tiyatrosu’na kendi logolarındaki anlamı hatırlatmak isterim. Dalga dalga yayılan bir tiyatro olmak için kendi şehrinizden başlamanız bence en mantıklısı. Tiyatrocu olarak başka bir tiyatro kurumunu eleştirmek sanırım en doğal hakkımdır ve bunu da tiyatro için yaptığım sanırım anlaşılmıştır. Kırdığım kimse varsa özürlerimi iletirim. Sahnelerde görüşmek dileğiyle….”
Ülkenin bu denli büyük cendere içerisinde olduğu günlerde, gülmek bile zor “şey” oldu. Hele keyifle arkamıza yaslanıp bir rüyayı izler gibi bir oyun izlemek… Tiyatro bir toparlanma alanıyken malesef tiyatrolar zor durumlarla mücadele ediyorlar. Tiyaroların toplumsal bir kazancın temsili olduğunun bilinciyle diyebilirim ki, tiyatroların desteklenmesi gerekir.
Eğer onlar desteklenirse, hayatın gerçekliklerini yüzümüze vurabilecek bir meydan daha hayatta kalacaktır.
O meydanı izlerken komşumuzu, kendimizi, çocuklarımızı görebiliriz. Bir de yerel tiyatrolar söz konusu olduğunda şehrimizi görmemiz daha da kolaylaşır.
Tiyatro sahnesi orada tek başına, bir ayna gibi duruyor. Karşısına geçip geçmememiz bize kalmış. O aynanın karşısında isterseniz yüzünüzdeki çizgilerin derinliğini görebilirsiniz.
Çocukluğunuzda, mahallenizin başında oynadığınız oyunlara şahit olabilirsiniz. Kendinizi kral gibi hissetmek de sizin elinizde. Yeter ki, onlarca insan ile birlikte sahnedeki oyundan anlamlar çıkarabiliniz.