Depremin Düşündürdükleri

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Dikmen Gürün

Korkunç bir deprem yaşadık ülke olarak. Deprem bölgesinde olalım, olmayalım acılar içinde boğulduk hepimiz. Bunun “kader” olmadığını bir daha, bir daha haykırdık. Rant uğruna derme çatma inşa edilen beton yığınlarının altında (şimdilik) 40 küsur bin can kaldı. Anılar kaldı, umutlar kaldı… Onlara ağladık, ağlıyoruz… Çocuklar, gençler, yaşlılar paramparça olduk…

Bu, öylesine bir parçalanma ki televizyon kanallarında gözyaşı dökmeye ya da “yaptık, ettik, yapacağız, edeceğiz” tarzı nutuk atmalara hiç benzemiyor… İnsanlar can ile canan derdindeyken seçim hesapları yapmaya, beceriksizlikleri örtmek için koca koca laflar etmeye, ağız bozmaya hiç benzemiyor… Yapılan haklı eleştirileri görmezden gelmek, reddetmek, çoğumuzun inandığı kimi yardım derneklerine, izlediği televizyon kanallarına, basının bir kesimine gözdağı vermekse inanılası bir iş değil. Bu arada, depremin ardından yaşanan olumsuzlukların, ataletin hesabını kim verecek? Sadece müteahhitler mi?

“HÜR FİKİRLER” VE BİR SORU

Elimde bir dergi var; Hür Fikirler. Kasım 1948’de “Matbuat Hürriyeti” başlıklı yazısında derginin yazı işleri müdürü Kemal Cündübeyoğlu şöyle diyor: “Türk hukuk lügatinde matbuat hürriyeti, şahsın fikrini yazılı veya basılı olarak ve bir makamın iznine ve daha evvel sansüre tabi olmaksızın yaymak hakkıdır… Kanaatimizce, sansür ve izin, artık, matbuat hürriyetine ait tariflerde yeri bulunmayan fuzuli bir unsur haline gelmiştir.” Evet, sansür, kısıtlama, yasaklama gerçekten de “fuzuli bir unsur”. Yine de bu topraklarda her dönemde her fırsatta varlığını hissettirmeyi sürdürmüş. Ama, kabul edelim ki iktidar partisinin bir yandan uzaya çıkma masalları anlattıkları şu yüzyılda baskıcı uygulamaları saygısız bir selamıdır bizlere.

Bu vesileyle sormak istiyorum; eğitime neden ara verildi üniversitelerde? Neden onca öğrenci alelacele yurtlarından çıkarılarak ayrı düşürüldü birbirlerinden, sınıflarından, hocalarından? Sadece deprem korkusu mu? Kolay mı onca öğrencinin adeta derdest edilerek ailelerinin yanına gönderilmeleri? Devasa oteller, benzer başka kuruluşlar yok mu depremzedeler için seferber olacak? Onlara, yapılması gerektiği gibi kapılarını sonuna kadar açacak? Ayrıca, yurtların hepsi mi boşaltıldı? Yoksa bir kısmı mı? Bilmek hakkımızdır diye düşünüyorum baştan yanlış bu uygulama hangi ölçütlere göre yapıldı? Bütün dersler “uzaktan eğitim” üzerinden yapılamaz. Bu, “Dostlar alışverişte görsün” tarzı bir uygulama olmaktan öteye geçmez. Soruların sonu yok ve insan sormaktan yoruluyor ama iktidar sanki cevaplama gereği duymuyor bunları.

“ÖĞRETİM VE EĞİTİM İŞLERİMİZ”

Bu durumda yüzümü bir kez daha Atatürk’e dönüyorum ve onun ilim, bilim kaynaşmasını önceleyen çağdaş eğitimin gereklerine yönelik sözlerini alıntılıyorum Prof. Dr. Macit Gökberk’in “Aydınlanma Felsefesi, Devrimler ve Atatürk” başlıklı makalesinden:

“Görülüyor ki en önemli ve verimli ödevlerimiz öğretim ve eğitim işlerimizdir. Bu işlerde ne yapıp yapıp başarıya ulaşmamız gerekir. Bu ulusun gerçek kurtuluşu ancak bu yoldadır.”

Cumhuriyet

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Dikmen Gürün

Yanıtla